Hava Durumu

Fedakar, cefakar hekimlerimize destek olmalıyız

Yazının Giriş Tarihi: 20.03.2020 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.03.2020 06:00

Hekimler toplumu korumaya çalışıyor, kendilerini koruyabiliyorlar mı?

Şu anda tüm hekimler, tüm sağlık çalışanları neyle karşı karşıya olduklarını biliyor.

Koronavirüs tedavisi olan hastalara bakan hekimlerin dışındakiler de risk altında.

Zira birinci basamakta hizmet verenler, aile hekimleri de dahil olmak üzere tüm hastanelerdeki hekim ve hemşirelerin muayeneye gelen hastanın koronavirüs olup olmadığını bilmesi mümkün değil.

Günlerdir televizyon ekranlarından bilimcileri, tıp uzmanlarını dinliyoruz. Hastalığa yakalananların yüzde 80'inde grip gibi hatta kimi hastalarda belirtisiz seyrettiğini öğrendik.  Yani Koronavirüslü birinin mesela boyun ya da bel fıtığı için hekime başvurması çok olası.

Bu nedenle, Sağlık Bakanlığı'nın yaptığı "Acil olmayan, ertelenebilir ameliyatların ileri tarihe alınması" önlemini ve vatandaşların gerekmediği sürece hastanelere başvurmamaları önerisini çok yerinde buluyorum.

Zira bizim insanlarımızda, özellikle de kadınlarda "Şuram, buram ağrıyor, bir doktora görüneyim" bakış açısı oldukça yaygın.

ACİLLERE VE HASTANELERE GEREKSİZ GİDİLMEMELİ

Hastane acillerini dolduranların büyük çoğunluğunun acil hasta olmayışı gibi!  İnsanların önemli bir kısmı hastane acillerini iş çıkışı randevu almadan ve iş saati kaybına uğramadan gidecekleri bir yer olarak görüyor.

Bu yüzden de gerçekten durumu acil olan hastalar yıllarca arada kaynadı, hatta öldü. Son yıllarda hastane acillerinde yapılan triaj uygulaması yani hastaların hafif, ağır, çok ağır hasta olarak sınıflandırılması yaygınlaştırıldı.

Çok doğru bir uygulama. Ancak acilleri dolduran gereksiz hastalardan dolayı muayene sırasında triaj yapılması mümkün değil.  Hekim hastayı muayene edebildikten sonra triaja tabi tutuyor. Sıkıntı da tam burada.

Şu anda hastaneler hem sağaltım yeri hem de hastalık bulaşımının yüksek olduğu yerler... O yüzden çok gerekli olmadıkça ne hastanelere ne de hastane acillerine gitmemek gerekiyor. Zaten Sağlık Bakanlığı da vatandaşlara bu yönde çağrı yaptı...

'KÖH KÖH YÜZÜMÜZE ÖKSÜRDÜ'

Aile hekimi dostlarımla konuştum.

"Halkta bir bilinçlenme var. Şu anda gelen hasta sayısı ciddi oranda azaldı. Maske takıyoruz. Bir şekilde kendimizi korumaya çalışıyoruz. Hasta muayene odalarını havalandırıyoruz. Yakın temasta sık sık ellerimizi dezenfekte ediyoruz. İşimizin başındayız."

Kamu hastanelerinde çalışan uzman doktorlar da aynı şeyi söylüyor:

"Görevimizin başındayız. Tıp doktoru olmanın gereği bu" diyorlar. Ama hastalardan da anlayış bekliyorlar.

Kamu hastanesinde çalışan bir hekim arkadaşım, "Dün bir hasta muayene ettim. Köh köh yüzümüze öksürdü. Ne eliyle kapattı ne  dirseğiyle ne de mendille. Yaptığının yanlış olduğunu söylediğimizde ise 'Sen doktorsun, işin ne. Bana bakmak zorundasın. Madem doktor olmuşsun, öksürüğü iyi et' dedi. Televizyonlarda her yerde insanlar hiç olmazsa öksürüp tıksırırken ağızlarını kapatmaları konusunda uyarıyor. Adam üstümüzü başımıza tükürük saçmayı kendi hakkı olarak görüyor... Bazı insanlar durumun ciddiyetini hala anlayabilmiş değil" dedi.

Ne yaptıklarını sordum... Hastanın koronavirüs bulgusu göstermediğini, kronik bronşit ve astım olduğunu ama yine de kendilerini temizlediklerini anlattı:

"Ya kavga edip karakolluk olacaktık. Ya da bir an önce muayene edip gönderecektik. Muayeneden sonra yüzümüzü, elimizi sabunladık. Odayı hızlı bir şekilde dezenfekte ettik.  Önlüklerimizi, maskelerimizi, eldivenlerimizi değiştirdik. Yapacak bir şey yok! Hasta muayene etmeye devam ettik..."

Sağlık personeli, tüm risklere rağmen yine de hizmet vermeye devam ediyor. O dövülen, tartaklanan, itilip kakılan, yaralanan hatta öldürülen hekimler, hemşireler, tüm sağlık çalışanları bu hastalıkta en çok ihtiyacımız olan kişiler. Sadece Türkiye'de değil, dünyanın çeşitli ülkelerinde tüm risklere rağmen görevlerinin başındalar. Hayat kurtarmak için savaşıyorlar.

184 KORONAVİRÜS HATTI

Şimdi... Artık evde daha fazla vakit geçiriyoruz.

İşimiz gücümüz televizyon izlemek, kitap okumak oldu ya!  Bir TV kanalında program sunucusu, bilimci konuklarının yanında 184 korona virüs hattını aradı... Sorulara verilen "Evet" ve "Hayır" cevaplarından oluşan bir algoritma oluşturulmuş. "Nefes almakta zorlanıyor musunuz?" sorusuna da "Evet" dediğinizde, en yakın kamu sağlık kuruluşuna (3. Basamak denildiğini hatırlıyorum, ama emin değilim) başvurulması isteniyor. Tüm uzmanlar 184 hattı algoritmasının (yani sorulacak sorular dahil yazılımının) çok doğru olduğunu, doğru sorular sorulduğunu söyledi...

Şimdi diyelim ki, bir vatandaş 184'ü aradı ve bu belirtilerin hepsinin kendinde olduğunu düşünüyor. Hastaneye gitmesi gerekiyor. Sıradan bir vatandaş, çok da eğitimli değil.

Yaşadığı yere en yakın hastaneye gidecek. Bu Çekirge Devlet Hastanesi de olabilir, Yüksek İhtisas Hastanesi de, ya da Kestel, Gürsu, Mudanya ve diğer ilçelerin devlet hastaneleri de!

Şehir Hastanesi hiç kimsenin yaşadığı yere yakın değil. Ama özel aracı olan biri rahatlıkla gidebilir. Öte yandan vatandaşın aracı yoksa ne yapacak?

Dolmuşa ya da taksiye, en kötü ihtimalle otobüse binip hastaneye ulaşmaya çalışacak. Bu arada taksi sürücüsünü, dolmuştaki, minibüsteki ve otobüsteki insanları enfekte edecek. 

Şöyle yapabilir mi? "112'yi arayıp durumunu net bir şekilde bildirip ambulans çağıracak. Korunaklı sağlık personeli tarafından evden alınıp hastaneye götürülecek..." İşte bu yönde net bir bilgilendirme yok. Belki de 112'de yığılma olmasından çekiniliyor. Bilemedim.

TIPÇA ÖĞRENDİK
Koronavirüs'e karşı bizi uyaran hekimler... Ellerimizi nasıl yıkayacağımızdan tutun da sokakta sosyal mesafeyi nasıl koruyacağımıza, nasıl besleneceğimize dek sürekli uyarıda bulunuyorlar. Mihenk noktaları bilim.

Kimi zaman televizyon haber kanallarındaki konuşmalarında ne dediklerini anlamıyorsak da mümkün olduğu kadar dinlemeye bakıyoruz. 

Hatta anlamadığımız kelimeleri, yabancı dil çevirisi yapar gibi Google'den taratıp ne olduğunu öğreniyoruz. Misal Haber Türk izliyordum. Ekrandaki konuklardan Doç. Dr. Ümit Savaşçı " iyileşen erkek hastalarda infertilite görülüyor" dedi. Yanlış anlamadıysam... Baktım internetten. Kısırlıkmış. Acaba Çin'de kullanılan sıtma ilacı ile diğer ilaçları mı kastetti... 

Muhtemelen öyledir, cümlenin başını kaçırmışımdır.  Zira Koronavirüs'ten iyileşenlerin tıbbi tablolarına yönelik araştırma yapmak için yeteri kadar zaman geçmedi...

Koronavirüs nedeniyle televizyondaki haber programlarında çok sayıda tıp bilim insanı konuşuyor ve çoğu da Tıpça (Tıp dilinde) konuşuyor. Anlayabildiğimiz kadarını anlıyoruz. Kimini de yukarıdaki interlite örneğinde olduğu gibi yarım yamalak...

Sağlık çalışanlarını saygı ile selamlıyorum... Biliyorum ki, bugünler de geçecek. Şöyle ya da böyle. Yeter ki umudumuzu koruyalım. Kurallara uyalım, kendimizi ve ailemizi, dolayısıyla toplumu koruyalım.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.