Hava Durumu

Hayata dair çeşitleme; Bizler de çocuk işçiydik

Yazının Giriş Tarihi: 23.06.2019 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.06.2019 06:00

12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günüydü...  Artı Türkiye'de 2018 Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü ilan edilmişti. Bazen hayatın hay huyu arasında önemli bir şeyleri ıskalıyoruz; sivil toplum gönüllüsü ve sadık okur Mustafa Atıcı hatırlattı sağ olsun...

Şimdi... Çocuk işçiliği denince aklım eskilere gitti. Tevellüt eskidi ya; rahmetli anacığım, Kirişçi Kızı Çıkmazı'nın yaşlı hanım teyzeleri "Aaah bizim zamanımızda" diye söze başlarlardı.  Duya duya bıkmıştık, şimdi biz de başladık onlar gibi "Bizim zamanımızda" demeye... Ömrün tükenme hallerinden birisi olsa gerek...

Neyse...  Geçmişe dönüp kendimize,  yakınlarımıza, çevremize göz attım...
Resmi olarak SSK'ya kaydedildiğimde yaşım 15'ti. Ticaret Lisesi'nde okuyordum, lise ikiye geçmiştim. Yaz tatilinde arkadaşlarımız Ticaret Borsası'nda çalışıyordu.  Kapalıçarşı'da evimize yakın bir yerdeydi. Ailemden izin alıp Ticaret Borsası'nda yaz tatilinde 3 ay çalışmıştım. Yaş kozaların içerisinde alerjim ortaya çıkmıştı.

Yazım güzel diye Defteri Kebir tutturmuşlardı. Eskiden dolmakalemle yazılırdı ve yanlış yapılması yasal olarak yasaktı. Yapılan yanlışlar ancak art arda yapılan mahsup işlemleriyle düzeltilirdi. Muhasebeciler anlar da, başka meslek mensuplarına anlatmak zor... Her neyse, belalı bir işti. Defteri açtığımda hata yapacağım diye elim ayağım titrerdi...  köylülerin getirdiği kozaların tartılmasına da nezaret ederdik. O tarihlerde Koza Hanı, sahiden de kozanın hanıydı...

 Lise son sınıfta okullar kapanır kapanmaz Cumhuriyet Caddesi'ndeki Bemteks'te başlamıştım, aynı yıl İktisadi Ticari İlimler Akademisi'ni kazanmıştım. Gündüz çalışıyor, gece de üniversiteye gidiyordum.

Kardeşim benden daha küçük yaşta ve çok daha ağır işlerde çalıştı. İnşaat müteahhidi olan babam kalp krizi geçirip yatağa düştüğünde inşaatın başına geçti, yaşı 14'tü. O tarihten sonra hep çalıştı. Liseye giderken yarıda bıraktı. Kuman Kampı'nda garsonluk,  yağlıboyacılık, Görükle'de Uludağ Üniversitesi inşaatında demirci ustalığı bile yaptı. Yanılmıyorsam 15, 16 yaşında Ünlü Cadde'deki  gazetede çalışmaya başladı. Sonraki yıllarda ben velisi oldum, gece çalıştı, gündüz okula gitti. Yarım bıraktığı liseyi tamamladı, sonrasında da üniversiteyi.  Babamız artık çalışamıyordu, eve biz iki çocuk bakmak zorundaydık.
Şimdi geriye dönüp baktığımda,  yakın yaşlarda olduğumuz yakın akrabalarımızdan Hamdi Sevinç de 12 yaşında camcıya çırak verilmişti; hala aynı meslekte PVC cam çerçevesi, kapı gibi işler yapıyor. o da ortaokul ve meslek lisesini gece okulunda okudu. Keza onun ağabeyi Mustafa Sevinç de erken yaşta çalışmaya başlamıştı. Küçük kardeş Hayri Sevinç,  ilkokul sonrası ayakkabıcıya çırak verilmişti. İlerleyen yıllarda Renault'a girdi, oradan emekli oldu.

Bir başka akrabam Memnune benden iki yaş büyüktü, küçücüktü, 12 yaşında filandı, dokumalarda çalışıyordu.  Onun erkek kardeşleri de 12, 13 yaştan itibaren bir yerlerde çırak olarak çalışmaya başladılar. Komşu çocukları arasında da tamirhanelerde, bakkalda, kasapta çırak olanlar vardı. Dar gelirli ailelerin kızları meslek sahibi olsun diye terzi ya da kuaför yanına çırak olarak verilirdi.  O çalışan çocukların hiç birisinin de kazandığı paraları kendi yemek aklına bile gelmez, ailelerine verirlerdi.

Köylerde ise tüm çocuklar yedi, sekiz yaşlarından itibaren tarlada çalışmaya başlardı. Kırsalda çocukları hala çalışıyor. Eğitimlerine devam etseler de, yaz tatillerinde tarlalarda çalışıyorlar. Çok uzağa gitmeye gerek yok;  mevsimlik tarım işçilerine gidin bakın, çeşitli ekiplerle dört, beş kez gitmiştim. 9, 10 yaşındaki çocukların tarlalarda düşük yevmiyeli de olsa çalıştıklarına tanıklık etmiştim.

Eskiden  çocukların çalışma nedeni varlık değil darlıktı. (Neden bugün de aynıdır.)  Kimi zaman esnaf, ticaret erbabı  ya da fabrikatör (eskiden sanayiciye böyle denirdi) ebeveynler  de  çocuklarını erken yaşta işe pişsin, diye okul sonrası yaz tatillerinde yanlarında çalıştırırlardı. Onlarınki darlıktan değil varlıkların sürdürülmesi içindi.  Diğer işçi çocuklar gibi eziyet çektiklerini düşünmüyorum. Zira işçi çocuklar ustalara aile tarafından  "Eti senin, kemiği benim" diyerek emanet edilirdi ve dayak çıraklık sisteminin doğal unsuruydu.
Şimdi 13, 14 yaş çocukları için ergenlik sorunları falan diyoruz ya; çocukluk arkadaşlarımızla konuştuğumuzda fark ediyoruz ki ergenlik sorunlarını yaşama ve ailemize yaşatma diye bir lüksümüz hiç olmamış! Olsa da kimse tınlamazdı zaten! Sadece erkek çocuklarına yönelik kanlarının deli aktığı hoşgörüsü vardı o kadar!

Velhasıl çocuk işçilik bizim normalimizdi. Zorunlu eğitim 5 yıldı. 1996'da zorunlu eğitim 8 yıla çıktıktan sonra çıraklık yani çocuk işçilik müessesesi kısmen de olsa çökmeye başladı. O tarihlerde çocuk işçiler için çıraklık okulları kuruldu.

12 Haziran nedeniyle Bursa Barosu Çocuk Hakları  Komisyon Üyesi Gamze Pamuk Ateşli  yaptığı açıklamada şunları demişti:

"Çocuk hak ihlallerine ilişkin konularda aklımıza ilk olarak çocuk istismarı gelse de dünyada ve Türkiye'de gün geçtikçe artış gösteren bir gerçek var; çocuk işçiliği. Kimi zaman onları bir atölyede çırak olarak görüyoruz, kimi zaman bir tarım işçisi olarak, kimi zaman ise zorla çalıştırıldıklarına şahit oluyoruz ancak birçoğumuzun aklına bunun bir insan hakları sorunu ve çocuk hakkı ihlali olduğu gelmiyor."

Son 10, 15 yıldır artış yaşanmış olabilir.  Ancak benim çocukluk ve gençliğime göre epeyce azaldığını düşünüyorum.  Zira biz de iki kardeş,  çocuk işçiydik. Azimliydik, eğitimimizi tamamladık. Hayallerimizle kısmen de olsa buluşabildik. Her çocuk işçi bunu yapabildi mi? Hayır! Belki yüzde 1 ya da 2'si...
Çocuk işçilikle mücadele edilmesi gerekir mi? Kesinlikle; hem Anayasa'da hem de imzaladığımız pek çok uluslar arası sözleşmede çocukların eğitime, sağlığa, bakıma, korunmaya yönelik pek çok hüküm var. Çocuklar geleceğimiz. Her çocuğun yasalardaki tüm haklara eriştirilmesi gerekiyor.

2018 yılı TÜİK verilerine göre kayıtlı çocuk işçi (15-18 yaş arası) 498 bin. Kayıtsızlarla birlikte kimi kaynaklar bu sayının 2 milyona yaklaştığını öne sürüyor.

Şimdi... 12 Haziran Çocuk İşçiliği İle Mücadele Günü'nde pek çok açıklama yapıldı. Kınandı, eleştirildi... Durumun vahameti gözler önüne serildi.  Ancak, ne yapılırsa yapılsın, ne dünyada ne de Türkiye'de yoksulluk önlenemedikçe çocuk işçilik de yok edilemez...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.