Hava Durumu

Hayata dair çeşitleme: Emperyalizm ve terör

Yazının Giriş Tarihi: 18.02.2021 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.02.2021 06:00

PKK acımasız, vahşi bir terör örgütüdür. Tepeden tırnağa teröre bulanmış olan PKK son olarak çirkin yüzünü 2015 ve 2016 yıllarında rehine aldığı 13 vatandaşımızı Gara'da katlederek bir kez daha gösterdi... 

Eş zamanlı olarak terör örgütünün Batı'daki uzantıları, işbirlikçileri de Türkiye aleyhine, terör örgütü lehine dezenformasyona başladı... "Türkiye Gara'da operasyon yapmıştı; rehinelerin bulunduğu mağaraları bombaladığı iddiaları, İçişleri Bakanı'nın da ifade ettiği şekilde yurt dışından edilen telefonlarla yıllardır evlatları PKK'nın elinde rehine tutulan ailelere de ulaştırılmıştı.

Nasıl bir zalimliktir, yıllardır evlatlarının yolunu gözleyen insanlara bunun yapılması... Ailelerin telefonlarına ulaşılması çok net bir şekilde gösteriyordu ki, bu PKK dezenformasyonuydu. Kandırmacasıydı...

Hükümet uzun süredir belki de ilk defa Gara gibi operasyonunun sonuçlarını, Meclis'e ve muhalefet partilerine İçişleri ve Savunma bakanları düzeyinde olabildiğince şeffaf ve belgeli bir şekilde paylaştı...

TSK'nın bombalaması sonucu rehinelerin öldüğü iddialarını beden bütünlüğü ve otopsi raporlarıyla çürüttü.

Labirent gibi olan ve zindan olarak kullanılan mağaraların krokilerini paylaştı. Bilgi çok netti; PKK 2015, 2016 yıllarından beri kaçırıp rehin tuttuğu, zindanlara attığı Türk vatandaşlarını başlarından vurarak infaz etmişti.

 Gara operasyonu eğer rehineleri kurtarmak adına yapılmışsa, başarısız bir kurtarma operasyonudur... Ancak başarısız kurtarma operasyonu olması hiçbir şekilde PKK'nın sivil, silahsız, rehine konumundaki insanları infaz etmesindeki vahşeti yok sayamaz. İçişleri Bakanı PKK'nın bugüne dek 6 bin 21 sivil katliam gerçekleştirdiğini açıkladı. Bu nasıl bir terör örgütü olduğunu anlatıyor...

12 Eylül'ün sonuçlarından biridir PKK... Türkiye'de sol adına yapılan tüm muhalefet yerle bir edilirken PKK'nın güçlenmesine göz yumulmuştur. O yıllarda Türkiye'yi yönetenlerin diline dolanan sözcük "Bir avuç eşkıya" idi. Azımsana, küçümsene öyle bir hale geldiler ki yüzlerce kişi ile ilçeleri, kentleri basıp kuşatabiliyorlardı. Zira Türklere Sevr'i dayatan emperyalistlerin açık desteğini alıyorlardı...

KÜRESEL GURULARIN KÜRESEL YALANLARI

1980'li yıllar, neoliberal dalganın dünyayı kasıp kavurduğu yıllardı. Tıkanan finans kapital kendisine yeni bir yol bulmuştu. Sovyetlerin dağılacağını zaten öngörüyorlardı. Artık sosyal devletlere gerek yoktu.

Sosyal devletin ürettiği kamusal hizmetlerin şiddetle piyasalaşması öngörülüyordu. Sağlıktan eğitime, iletişimden ulaşıma, enerjiye aklınıza gelebilecek her kamusal hizmet alanı piyasalaşacaktı. 200 trilyon dolarlık bir pasta söz konusuydu.

Özellikle de gelişmekte olan IMF, Dünya Ticaret Örgütü gibi ekonomik tetikçilerle özelleştirmeler dayatıldı. 1990'lı yıllardan itibaren küreselleşme dillere pelesenk oldu. Devreye yeni nesil neoliberal ideologlar girdi. Fukuyama, Hungtington gibi...

Bu yeni nesil neoliberal gurular finans kapitalin merkezi devletin otoritesine, bürokrasisine takılmadan rahat dolaşabilsin diye ulus devletlere parçalanıp antik çağlardaki gibi şehir devletleri kurulması tezini uydurdular.

 Sovyetler yıkıldığına göre dünyaya yeni düşmanlar gerekiyordu. Fukuyama, Tarihin Sonu adlı kitabı ile Batı değerlerini (emperyal ülkeleri) tehdit eden yeni dünya kutuplaşmasına adres olarak İslam'ı gösterdi. Zaten Hungtington da Medeniyetler Çatışması'nda aynı adresi göstermişti...

Her ikisinin tezlerinden Orta Doğu coğrafyasını kana bulayan ve milyonlarca insanın canına mal olan Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) çıktı. Irak işgal edildi, halen üçe bölünmüş durumda. Önce Suriye'yi daha sonra Orta Doğu coğrafyasını kasıp kavuran IŞİD gibi zalim ötesi, şiddetin en çirkin yüzünü sergileyen Orta Çağ'daki benzerlerini bile aratan terör örgütleri doğurtuldu... 

Öte yandan zaten yıllardır yedirip, içirip besledikleri, destekledikleri PKK kartı vardı ellerinde. Nihai hedefleri bu kartı kullanarak Irak, Türkiye, İran ve Suriye'de uydu/etnik devletler kurmaktı. Suriye'de PKK'nın uzantısı olan PYD'ye başta ABD olmak üzere Batı'nın verdiği destek tam da bu yüzdendir.

Finans kapitalin küresel planına göre, ulus devletler işlevini yitirmişti. Artık gereksizdi. Küçük küçük şehir devletleri kurulmalıydı. Gelecek yüzyıllarda belki de kendi küresel federasyonlarını kurmayı öngörüyorlardı.

Ama gelin görün ki gümbür gümbür gelen bir dijital devrim vardı. Nanometrik ölçülerde gözle görülmeyen, canlı olup olmadığı bile bilim çevrelerinde tartışılan kovid-19 dünyayı kasıp kavurdu. Aynı zamanda bilim ve teknolojinin önemini de gözler önüne serdi. Mutasyonu, evrimi ve bunları bilmeden salgınlarla başa çıkılamayacağını, bilim yapılamayacağını da öğretti.

Artık gereksiz görülen sosyal devlet yapısını az da olsa koruyabilen ülkeler salgında kendini koruyabildi. Ulus devlet öne fırladı. Zaten dünyaya ulus devletin gereksizliğini, şehir devletlerini dayatmakla kalmayıp, ülkeleri bölüp parçalamayı vazife gören ülkeler kendi ulus devlet bütünlüklerine dokundurtmuyorlardı bile.

Türkiye'de ekseni şaşmış sol, solumtrak sosyalist grupların güç olarak gördükleri terör örgütünün peşine takılmaları ise eski komplekslerinden, zayıflıklarından kaynaklanır. Geçmişte kayıklarını Sovyet ya da Çin gemisine bağlayanlar, şimdi ABD ve Avrupa ülkeleri olmak üzere emperyalistlerin gizli saklı olmayan apaçık desteğini alan PKK'nın kuyruğuna takılmaktadırlar. Kendini yenilemeyen Türk solu, tarihini tekerrür ettirme sığlığında boğulmaktadır. Sol, sosyalist olmanın ilk kuralı antiemperyalist olmaktır. PKK ise emperyalistlerin kurduğu, desteklediği, semirttiği bir terör örgütüdür!..

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.