Hava Durumu

Hayata dair çeşitleme; Fatma nine ve Prof. Dr. Feryal Özel

Yazının Giriş Tarihi: 13.04.2019 06:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.04.2019 06:07

Kadınları yazıyoruz, öldürülen, her türlü şiddete maruz kalan! Çok başarılı kadınlarımız da var... ABD'de kara deliğin fotoğrafını çeken ekip içinde yer alan Türk bilim insanı Prof. Dr. Feryal Özel gibi...

 Eğitime erişebilen, kendisine sunulan imkânları aklıyla, zekâsıyla kullanarak, çok çalışarak bir yerlere gelebilen kadınlarımızın başarısı dünyada yankılanıyor...

Yaşamımız boyunca çeşitli ortamlarda denk gelmişizdir; ömründe hiç okul yüzü görmemiş  bilge kadınlara... Ve kimi zaman çarıklı erkan olarak da anılan bu kadınlar için "Keşke okutulsaydı, şimdi kim bilir nerelerde olurdu?" diye hayıflanmışızdır.

Ben de öyle kadınlara çok denk geldim ama içlerinden biri bende çok iz bıraktı; üniversite öğrencisiydim, bir arkadaşım ninesini çok anlatıyordu, merak ettim, gittim tanıştım...
Sobadaki kömürlerle duvarlara, yere muazzam resimler çiziyordu, her şeyi resmedebiliyordu. Torunlarını bire bir çiziyordu...

Masalcıydı aynı zamanda. Birbirinden renkli öyküleri seslendirme de yaparak öylesine anlatıyordu ki hikâyenin içinde insan kayboluyordu!..

Hiç okula gitmemişti ama çocukları okurken okuma yazma öğrenmişti. Yaşar Kemal'in İnce Memed'ini okurken çok ağladığını anlatmıştı... Matematiği çok seviyordu.

KENDİNİ FABRİKAYA GÖTÜRTMÜŞTÜ!

Anadolu kadınıydı... Sayısız türkü, deyiş ezberindeydi; çok da güzel türkü söylerdi. O yıllarda ben çok gençtim, Fatma nine de bana çok yaşlıymış gibi geliyordu. Şimdi düşünüyorum da taş çatlasa 70 yaşındaydı.

Ufku çok genişti. İnsanların, yeryüzünde çok çoğalacaklarını, kıtlık olacağını, aydan sonra yıldızlara da gidileceğini anlatıyordu.

Kızı o dönemin büyük fabrikalarından olan Filament'te çalışıyordu... Fabrikayı görmek istemiş, 'Olmaz' denilince de kızının ustabaşı olan komşusunu ikna etmişti... Herkese iyiliği, yardımı dokunan, çok sevilen biriydi. O yüzden kıramamışlardı.

İşçi önlüğü giydirip servise bindirmiş ve gizlice fabrikaya sokmuşlardı Fatma nineyi... Bir mesai gününü fabrikada geçirmişti. Sonrasında fırsat buldukça, konu komşunun kızlarıyla daha küçük dokuma atölyelerine de gitmişti...
"Nene ne işin var senin fabrikalarda, atölyelerde?" diye sormuştum...

"İçim çekiyor! Hep göresim vardı" diyerek çocukken köydeki tahta tezgâhlarla kilim dokuduğunu anlatmıştı... Şimdi anlıyorum, temel güdüsü doyumsuz öğrenme merakıydı. Çocukluğundaki teknolojiyle sanayideki teknolojiyi karşılaştırıyordu...  

'BU MAKİNELER İNSANLARI BOŞA ÇIKARACAK!'

Bana demişti ki; "Bu insanlar konuşan makineler yapacak... Bu makineler eninde sonunda insanları boşa çıkaracak..."

 O yaşlarda ben de gelecekte teknolojinin geleneksel işçiyi tasfiye edeceğini düşünüyordum. Ve kendimden başka sadece Fatma nine ile aynı fikirdeydim! Fatma nineden yüz bulup bu fikrimi bir topluluk karşısında beyan etme cesareti bulmuştum; bir taşlanmadığım kalmıştı!

Türkçesi çok düzgündü, kızının konuşmasında Anadolu şivesi çok daha barizdi; "Nasıl böyle konuşuyorsun?" diye sormuştum; Bursa'ya geldikten sonra radyo edindiğini, radyodaki konuşmaları sesli tekrarladığını anlatmıştı. Böylece hem yeni bilgileri pekiştirmiş hem de diksiyonunu düzeltmişti.

Kadın dostuydu; kız çocuklarının okumasından, meslek sahibi olmasından yanaydı. Gelinini oğluna ezdirmezdi. Gelinine bağıran oğlunu süpürgeyle evin içinde dört döndürdüğünü anlatmışlardı. Atatürk'ü çok severdi...

Fatma nine ile her şeyi konuşurduk... Tek bir şey hariç! Eşi! Çocuklarının babası hakkında tek bir kelime etmezdi, ne iyi, ne de kötü! Arkadaşıma sormuştum; "Dedem ben doğmadan ölmüş! Ninemin üstüne kız kaçırmış, kızın yakınları vurmuş! Ninem de çocuklarını alıp Bursa'daki akrabasının yanına göçmüş" demişti...

Elimde defter kalem, Fatma ninenin anlattığı masalları, öyküleri, deyişleri, o güne dek hiç duymadığım türküleri yazıyordum hep... Kömür kalem, resim kâğıdı alıp götürmüştüm. Notlarımı, yaptığı resimleri bir dosyada saklıyordum.
Ne yazık ki 12 Eylül tüm kitaplarımızın, yazılarımızın, dosyalarımızın üzerinden silindir gibi geçti. Dosyalar annemin evindeydi; kitaplarla birlikte sobada yandı gitti.
(Tıpkı; Irgandı Köprüsü başındaki derme çatma baraka gibi dernek yerindeki madalyalı İstiklal Savaşı gazileri ile yaptığım konuşmaların notları gibi. Onlarla tavla oynardım, konuşurdum.  Bana anılarını anlatırlardı, ben de yazardım... O dönemde sözlü tarih çalışması diye bir şey yoktu! Niye yazmıştım bilemedim, belki de anlattıklarını unutmamak ya da öykülerini yazmak içindi. Hatta evde taka bir daktilomuz vardı, özenle daktiloda kâğıda çekip bir dosyaya koyuyordum... Tıpkı Fatma nineninkiler gibi onlar da o yaşlarda yazdığım öyküler de yok oldu gitti. 

'BU DÜNYA SİZİ DEĞİŞTİRİR'

Fatma nine sağlamdı, herhangi bir hastalığı yoktu... Ama bir gün tüm ailesini, yakınlarını toplamış; sandığını açmış, ne varsa dağıtmış. Herkese nasihat vermiş; "Bu dünyayı değiştiremezsiniz, bu dünya sizi değiştirir. Ezip geçer, kendinizi koruyun" diye... (Kızı, damadı, oğlu sosyalistti.)Torunuyla benim için de "Okullarını bitirsinler diplomalarını alsınlar" demiş.

 O gece yatmış ve bir daha uyanmamıştı. Allah'ın rahmeti üstüne olsun... Yanılmıyorsam 1979 yılıydı.

Sonrasında 12 Eylül olmuştu, aile yurt dışına yerleşti, arkadaşımla birbirimizin izini yitirdik. Ben Fatma nineyi hiç unutmadım... Onu niye yazdığıma gelince; anmak, böyle bir kadının yaşadığına dair kayıt düşmek istedim... 

Bir de çok eminim, okuyabilseydi, fırsat tanınsaydı, o da dünyada önde gelen bilim insanlarından olurdu... 

EVREN KAŞİFİ OLABİLMENİN YOLU

Demem şu ki bu memleketin çok akıllı, çok zeki, çok yetenekli kadınları var... İmkân tanındığında sesleri dünyada yankılanıyor...

Tıpkı ABD'de kara deliğin ilk fotoğrafını çeken astrofizikçiler arasında olan ve dünya çapında başarıya imza atan Prof. Dr. Feryal Özel gibi!  

Türkiye'de tüm basın "Gururumuz" diye yazdı. Gerçekten de gurur duyduk... Peki, Prof. Dr. Feryal Özel, bu başarıyı Türkiye'de gösterebilir miydi? Gösteremezdi!.. 

Lise ve üniversite kitaplarından evrim teorisinin çıkartıldığı bir ülkede, evren adına keşif yapılması zor. Yapanlar yok mu?  Var, ama çok az! Birini geçende tanıdım; Kaotik Evren Teorisi'ni ortaya koyan Prof. Dr. Ekrem Aydıner...

Geçmişte edindikleri bilgilerin üstüne bir şeyler koyarak kendilerini geliştiren bilim insanları ve onların danışmanlık ettiği gençler var. Akademik çalışmaları sanayi ya da askeri alanı ilgilendiren konular dışında desteklenmeyen bu kuşak gittiğinde ne olacak?

 Kafası çalışan, zeki, aklı bilime aç gençler yurt dışındaki mecralarda bilim yapmayı sürdürecek! Biz de onlarla övünmeyi... Ve hep aynı nakaratı tekrarlayacağız;  "Beyin göçünü durdurmalıyız, durdurmalıyız!.."

.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.