Hava Durumu

Hayata dair çeşitleme: Korkuya teslimiyet/amigdala!

Yazının Giriş Tarihi: 12.04.2020 06:04
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.04.2020 06:04

Önceki gece iki günlük sokağa çıkma yasağı açıklanınca, ilk tepkim "İyi oldu, bahar geldi, hava da güzel. İnsanlar sokağa, parklara, sahile, ormana atacaklardı kendilerini" demek oldu.

Demez olaydım!.. Bir ya da iki dakika geçti geçmedi, caddeden araç motorları ile korna sesleri ve insan sesleri gelmeye başladı. Hiç anlam veremedim, hızlı bir şekilde haber kanallarına baktım. Koronavirüsten daha korkunç yeni bir felaket mi oldu diye... Yeni bir şey yoktu.

Pencereden baktım. Cadde panayır yeri gibiydi. Zaten kısa bir süre sonra, sosyal medyada alışveriş çılgınlığının görüntüleri yayınlanmaya başladı. Fırınların, marketlerin önünde insanlar birikmişti;  benzin istasyonlarında kuyruklar vardı, vatandaşların bir kısmı araçlarının benzin depolarını doldurmuştu. 'Sokağa çıkma!' denildiği bir zamanda niye arabaların deposu benzinle doldurulur ki! Anlamak hiç mümkünü değil!..

İncirli Caddesi'ndeki Davutkadı Fırını'ndan canlı yayın yapmıştı bir sayfa arkadaşım. Fırının satış sorumlusunu tanıyorum; Ahmet Bey, kan ter içerisinde insanlara dert anlatmaya çalışıyordu, ekmek bitmişti... Hamura razı olanlar vardı. İnsanların bir kısmı sahiden de ihtiyaçtan çıkmıştır. Ama çoğunluğunun öyle olduğunu söylemek mümkün değil!

Marketin telefonu bende vardı, 23.50'de aradım. Sahibi olan genç çocukla konuştum; "Abla, içeride temizlik yapıyorduk. Televizyon da seyretmemiştik. Hiçbir şeyden haberimiz yoktu. Birden insanlar içeri dalıverdiler. Neye uğradığımızı şaşırdık. İtiş katış, sosyal mesafe yok. Meyve sularından yoğurtlara süte, kolalardan meyve suyuna, peynire, bisküvilere dek aklına gelen her şeyden üçer beşer alıp gittiler. Makarnalar bitti, yumurta bitti, unlar bitti" dedi.

Şaşkındı. "Böyle bir şey görmedim abla! Allah korusun bir savaş çıksa ne olacak? Gelenleri tanıyorum. Çoğu zaten daha önce de stok yapmıştı. Niye böyle yaptılar hiç anlamadım!.." diyordu. Konuşurken bile şaşkınlığını atamamıştı.

Sadece benim mahallemde değil, şehrin pek çok bölgesinde, Türkiye'de sokağa çıkma yasağının geldiği hatta gelmediği şehirlerde bile durum böyleydi...  

 Sosyal medyada paylaşılan ya da medyaya yansıyan fotoğraflarda insanlarda maske olmadığı, her yaştan kişinin sokağa döküldüğü, sosyal mesafenin esamesinin okunmadığı ortadaydı... 
Eyvahlar olsundu! Günlerdir devletin, siyasetin her kademesinden yapılan "Evde kal" çağrılarına kulak verip evde oturmuştuk. Derdimiz, zorumuz salgının sağlık sisteminin göğüsleyebileceği bir tempoda ilerlemesi ve inişe geçmesiydi...
Aklı başında olan herkes gibi çok üzüldüm! "Tüm emekler, tüm çabalar boşa gitti" hissini hâlâ üstümden atabilmiş değilim.

En çok da sağlık çalışanlarına haksızlık yapıldığını düşünüyorum! 10 Nisan'ın faturasını en geç, 14 gün sonraki vaka sayısında göreceğiz! Sokağa çıkanlar kendilerini sürü bağışıklığına maruz bıraktılar! Sonları İngiltere Başbakanı gibi olmaz inşallah! Arada biz de kaynayacağız!.. 

İnsanların sokağa çıkma yasağına tepkisine gelince... Bir kısmı, sosyal mesafesiz, maskesiz kendini sokağa atanlara kızıyor; bir kısmı ise sokağa çıkma yasağının daha erken saatte açıklanmamasını eleştiriyor! Bazıları ise "Yasağın açıklanmasıyla yürürlüğe girmesi eş zamanlı olsaydı!" derken, bazıları da yerli yerinde bir karar olduğunu savunuyor... Herkes bir şeyler söylüyor. En çok itiraz edenler ise sokağa çıkma yasağını savunanlar!

Diyelim ki yasak günün erken saatlerinde açıklandı, izdiham çok daha fazla olmayacak mıydı?  Belli ki olacaktı.

Dün insanlar iki gün evde kalmaktansa koronavirüse yakalanmayı tercih ettiler. Bunu anlamak epeyce zor. Sokağa çıkma yasağının açıklanma zamanı market, bakkal ve tekel bayilerinin kapandığı varsayılan saate göre yapılmıştı. Ama çoğu açıktı, ahali kapalı olanları da açtırdı!

KORKULARIMIZIN MERKEZİ: İLKEL BEYİN /AMİGDALA
Beklenmedik bir şekilde tezahür eden 10 Nisan toplumsal alışveriş sendromu toplum bilimcileri tarafından çok konuşulacak, çok tartışılacak...
Son dönemde üzerine epeyce okuma yaptığım konulardan biri de amigdalaydı. "Ne alaka!" diyeceksiniz? Valla bütün gece uyumadım, bu gidik kafayla az buçuk da olsa bir alaka buldum... Çıkış noktası elbette cehalet!..

Amigdala insan beyninde badem kadar bir şey. Hipotalamusun üzerinde yer alıyor. Dünyadaki memeli türlerinin tümünde var ve hepsi de amigdala olmadan yaşayamıyor. Zira canlılıklarını sürdürmeleri için gerekli. Açlık, tokluk, saldırma, kaçma, cinsellik gibi dürtülerin ama en çok da korkunun merkezi! Bu yüzden ilkel beyin de deniyor.

 Diğer memelilerden farklı olarak insan beyninde serabral korteks de var... İnsanı hayvandan ayıran şey tam da bu. İnsan beyninin binlerce yıldır öğrenmeyle gelişen bölümü... Dikkat algılama, bilinç öğrenme, hatırlama, konuşma gibi işlevleri kontrol ediyor.
Korteks eğitimle gelişiyor. Amigdala tehlike karşısında "kendini savun, saldır ya da kaç" diyor...  Cehalet beyinde amigdalayı öne çıkartıyor.
(Bilinçaltına gönderilen subliminal mesajların hedefi bu yüzden korteks değil amigdaladır. İnsanların bilinç altına korkuları üzerinden yüklenerek ya da gerilimle besleyerek pek çok fikri, düşünceyi ya da davranışı empoze etmek mümkün... Bilinçaltı mesajlar başlı başına bir yazı konusudur.)

Korteks ise sadece okul eğitimiyle değil, sorgulayarak, eleştirerek, analiz yaparak öğrenmekle; kitap okumakla, sinemaya, müzeye, tiyatroya gitmekle sanatla ilgilenmekle besleniyor, gelişiyor.
Bunlar yapılmadığında beyne amigdala hükmediyor...
Düşünülmeden yapılan hareketler, ani öfke patlamaları, kızgınlık sırasında dizginlenmeyen ve sonradan pişman olunan davranışlar! Hepsi amigdaladan geliyor.  

Hani, stres anında "10'a kadar sayın" ya da "derin derin nefes alın" denir ya! Bu işlemler stres hormonlarının kontrolünün yanı sıra kortekse, yani mantığın devreye girmesine zaman kazandıran şey...

 Amigdala korkulardan beslenir. 10 Nisan gecesi dışarı fırlayanlar; 2 günlük sokağa çıkma yasağını açlık tehlikesi olarak algıladı. Amigdala devreye girdi. Savunma mekanizması devreye girdi; gözüyle görmedikleri virüs yerine; ekmek, makarna vs ile somutlaşan açlık korkusuna yani amigdalaya /cehalete teslim oldular.
Şimdi diyeceksiniz k, eğitimli insanların çok olduğu bölgelerde de insanlar sokağa çıktı! Onlar da korkularına yenik düşen diplomalı cahillerdir!.. (Okumayı ders kitaplarında bırakan, araştırmayan, sorgulamayan, eleştirmeyen, kendini geliştirmeyen dolayısıyla korteksleri incelip amigdalası şişenlerdir!..)

Döndük, dolaştık, geldik "Her şeyin başı eğitim"e!..

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.