Hava Durumu

Mızrak çuvala sığmıyor!

Yazının Giriş Tarihi: 21.08.2020 06:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.08.2020 06:06

İnsanlar şunun şurasında 10, 15 yıl öncesine kadar açık ve kapalı alan basın toplantılarında, yürüyüş, miting gibi demokratik haklarını kullanarak tepki verir, kamuoyu oluşturmaya çalışırlardı. Fotoğraf makineleri profesyonellerde vardı. Video çekmek ise öyle herkesin harcı değildi. Haber ajansları ve televizyon kameramanları o alanda tekti!

2000'li yıllarda biz haber için manuel Pentax, Canon fotoğraf makineleri kullanırdık. Her haber için en fazla üç dört kare dia çekmekle yükümlüydük. Çektiğimiz fotoğrafların iyi çıkıp çıkmayacağının da bir garantisi yoktu!

 Dia pahalıydı, haberin de bir gideri vardı; bazı haberlerde fazladan sarf edebilmek için kendi paramla aldığım diaları kullanırdım. Yazı işleri müdüründen laf işitmemek için! Hatta bu yüzden sarf cetvellerinden verilen dia ve çektiğim fotoğrafları kontrol eden bile çıkmıştır. Söyleşilerde ses kayıt için teyp kullanırdık ve onu da kendi imkânlarımızla temin ederdik. En son kullandığım cihaz hâlâ duruyor, küçük Sony teyp!

HIZLA DİJİTALLEŞTİK

Ardından ilk dijitalleşme kompakt fotoğraf makineleriyle geldi, mucize gibi bir şeydi! İstediğin kadar fotoğraf çekebiliyordun, beğen beğendiğini! Ardından daha gelişmişleri yani objektifi takıp çıkartılanlar geldi. Onlarda da kart koymayı unutursan ya da şarjı biterse sorun yaşayabiliyordun.

Derken akıllı cep telefonları çıktı; ilk versiyonları çok net olmasa da fotoğraf ve video da çekiyordu. Son altı, yedi yıl içerisinde çok hızlı gelişti. Yüksek çözünülürlükte video ve fotoğraf çekebiliyorsunuz artık. Hatta fotoğrafı işleyebiliyorsunuz bile!

Cep telefonları hızla yaygınlaştı.

Eee... Facebook, Instagram, Twitter, Tik Tok gibi bir sürü sosyal medya mecrası da vardı. Artık herkes birer bilgi kaynağına dönüşmüştü. Aile, nişan, böcek, çiçek fotoğrafları paylaşılırken, artık denk geldikleri her bir olayı, kavgayı, dövüşü, kazayı, yangını, şiddeti aklınıza gelebilecek her şeyin görüntüsünü nöbetçi muhabir gibi çekmeye ve sosyal medya sayfalarından yayınlamaya başlamışlardı. Şehirler de MOBESE ve en ufağından en irisine işletmelerin güvenlik kameralarıyla her an görünür hale gelmişti.

Artık hırsızların, katillerin kaçarı kalmamıştı. Görüntüleri çıkıyor, Emniyet sisteminden eşleme yapılıyor; güvenlik kameraları aracılığıyla adım adım takip ediliyor, yeri tespit ediliyor ve yakalanıyordu.

SOSYAL MEDYANIN ARTILARI, EKSİLERİ

Farkında olmadan dijital dünyaya doğru hızla evriliyorduk. Dijital dünyanın, başta sosyal medyanın yanlış kullanımı olmak üzere eksileri de çoktu. Düzgün insanlar kadar tacizcilerin, tecavüzcülerin, hırsızın, uğursuzun, teröristin fink attığı bir yere dönüştü. Hakaretin, küfrün, tehdidin her türlüsüne denk gelmek mümkün! En aşağılık ağza alınmayacak, ömrünüzde hayatınızda duymadığınız küfür sözcüklerine herhangi bir sayfanın yorumunda denk gelebiliyordunuz.

Çocuklar ve gençler hatta yetişkinlere yönelik taciz ve yüz yüze görüşmelere dek uzanan bir şiddet sarmalı da oluştu. Sosyal medya üzerinden sıradan vatandaşlara yönelen hakaret ve tehditlerin şikâyet üzerine çözümü zaman alırken; devlet büyüklerine hakaretler ise kimi zaman çok hızlı, kimi zaman da dört beş yıl sonra olmak gözaltı, tutuklama, yargılama ve mahkûmiyetle sonuçlanıyordu...

Artı sosyal medya ve dijital dünya bireyin tüm bilgilerini sağıyordu. İlgi alanlarından yaşadığı, dolaştığı yerlere, görüştüğü kişilere, okuduğu şeylere, girdiği sitelere, siyasi görüşüne dek her şeyi kayıt altına alıyordu!

Görünen bu bilgilerin ticari olarak firmalara satıldığıydı; ya görünmeyen!.. Bir ülkenin tüm vatandaşlarının sosyolojisi bir nevi çözümleniyor ve açık istihbarata dönüştürülüyordu. Ülkeler için bir tür iç ve dış güvenlik tehdidi oluşturur muydu?

O yüzden iktidarın sosyal medya düzenlemesine çok da soğuk bakmıyorum. Muhaliflerin kaygısını da anlıyorum. Sosyal medyanın zapturapt altına alınması lazım. Ama uygulama nasıl olacak? Buna yönelik bir belirsizlik var. Salt eleştiriyi ya da muhalefeti sindirmeye yönelik bir uygulama olacaksa elbette yanlış olur.

Ama sosyal medyanın geldiği noktada bu bile kamuoyuna hızla yayılır. Artık sosyal medyanın yani kullanıcısı olan vatandaşların kamuoyunu etkileyebilecek belli bir gücü var. Yok sayılması ya da yok edilmesi çok zor! İnsanların iletişim alışkanlıkları arasında yer alıyor.

SOSYAL MEDYA ADALETİ

Artıları da var; özellikle şiddet içeren pek çok olayda örneğini görüyoruz. Zanlı gözaltına alınıyor, mahkemeye çıkmadan ya da mahkemece serbest bırakılıyor. Sosyal medyadan yükselen ses kaçınılmaz olarak kamuoyundan etkilenen yaygın medyaya da yansıyor ve akış anında değişiyor; tutuklama geliyor. Adaletin sosyal medyaya bırakılmaması lazım!
Zaten ana akım haber ajansı ve televizyon kanallarının kullandığı görüntülerin bir kısmı vatandaşların çekip sosyal medyadan paylaştığı şeyler ya da güvenlik kamerası görüntüleri...

17 yaşındaki Gaziantepli Duygu Delen'in ölümü de sosyal medyanın ve yaygın medyanın gündeminde.

 Daha önceki yıllarda pencereden düşerek ölen kadınlara intihar denip geçiliyordu! Ancak Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun müdahil olduğu Şule Çet davası ile bu akış değişti. Şule Çet'e kadar kaç kadın cinayeti intihar olarak kayda geçti, bilinmiyor!..

Duygu Delen'in şüpheli ölümü kamuoyunun gündeminde. İktidar yanlısı Abdülkadir Selvi bile yazdı; zanlı geçen sene sarhoşken trafik kazasında bir kadının ölümüne sebep olmuş, ev hapsi cezası almış! O olayda hapis cezası alsaydı ya da ev hapsinde olsaydı, bugün Duygu Delen yaşıyordu! Ama görünen o ki, zengin babası kıymetli oğlunu bu defa kurtaramayacak!..

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.