Hava Durumu

Paşa Çiftliği'nde 20 günde 4 yangın!

Yazının Giriş Tarihi: 18.08.2020 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.08.2020 06:00

Bursa'da Paşa Çiftliği arazisi olarak bilinen yerde son yirmi günde 4 kez yangın çıktı... Önceki yıl da çıkmıştı. Paşa Çiftliği arazisi olarak bilinen yerde çıkan yangınlar çiftliğin sahibesi Berrin Dinçsoy'u çileden çıkardı!

Paşa Çiftliği'nin sahibi Ali Muhittin Dinçsoy 2016 yılında vefat etmişti. Ali Muhittin Dinçsoy hayattayken de çiftlik aslında dört kardeşe bölünmüş durumdaydı.

Berrin Dinçsoy diyor ki:

"Yangınlar kamuoyuna hep Paşa Çiftliği olarak yansıyor. Yanan otları gören insanlar bana küfrediyor, hakaret ediyorlar. Oraya bakmadığımızı sanıyorlar.

Otluk ve bakımsız bir alan. Ot bürüyen o yerde tinerciler, madde bağımlıları cirit atıyor. Otlar kuru, yoldan geçen biri sigara attığında tutuşuyor.

Orası bizim arazimiz değil. Şeyma Alp'e ait. O yüzden bakımını yapamıyoruz. Yangınlar aslında doğrudan çiftlik evini tehdit ediyor. Biz orada yaşıyoruz. Evlerin bir kısmı ahşap, atlar, ahırlar, Manej Kafe var. Yığınla ağaç ve odun var. Çiftlik yok olur. Bilemiyorum. Belki de birilerinin gayesi de odur!.."

Geçen sene Büyükşehir Belediyesi'nin jest yaparak o araziyi temizlettiğini, şimdi belediyeye vermek üzere dilekçe hazırladıklarını söyledi.

Belediyeler böyle boş, uyuşturucu ya da alkol bağımlılarının kullandığı, yangın riski oluşturan alanlarda temizlik yapıp masrafı da arsa sahibine rücu edebiliyorlar bildiğim kadarıyla.

"İNSANLAR YANAN YER 'BİZİM' SANIYOR!"

Berrin Dinçsoy hem üzgün hem de ürkmüş durumda; en çok da insanların, yangının çıktığı arazinin kendilerine ait olduğunu sanmalarına üzülüyor.

Peki arazi neden bakımsızdı? Şeyma Alp'in arazisinde su kuyusu yoktu, tarım açısından sıkıntılı bir yerdi. Dolayısıyla öylece, otlara boğulmuş halde, masrafa girmeden, imara açılması bekleniyordu...

Ali Muhittin Dinçsoy hayattayken, çiftlik arazisi dörde bölünmüştü; Şeyma Alp, rahmetli Ceyda Ete (mirasçısı olarak iki kızı var), Şeray Çoruh....

Berrin Dinçsoy konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Yanan yerlere gidiyorum. Herkes orada yaşadığım için benim arazim olduğunu sanıyor. Şeyma Alp'in arazisi boş; diğer arazileri ben de dâhil olmak üzere aynı kişiye kiraladık. Ben diğer hissedarlar gibi imara açmayı düşünmüyorum.

Ben buranın yaşamasını istiyorum. Ali Muhittin Dinçsoy'un da istekleri vardı. Öncelikle çiftlik evlerinin olduğu ön kısmın yaşamasını istiyordu. Arka kısım için bir şey demiyor. Adını yaşatmak için bir çocuk hastanesi ya da okul olarak araziyi vermek istiyorum.

Ali Muhittin Dinçsoy, bu çiftliğe hayatını verdi. Ömrünü tüketti. Ben de onunla aynı düşüncedeyim. Bunu yaparken de bilim insanlarıyla, bu işlerle ilgilenenlerle hatta Bursa halkıyla birlikte "burayı yaşatalım, geleceğe bırakalım" diyorum."

Peki, diğer hissedarlar kendisiyle aynı kanaatte miydi? Berrin Dinçsoy eşi hayattayken diğer mirasçıların yerin imara açılması yönünde irtibata geçtiklerini ancak Ali Muhittin Dinçsoy'un mirasçılara "Ben arazimi, çiftliğin bana kalan yerini böyle muhafaza edeceğim. Siz kendi arazinize istediğinizi yaptırabilirsiniz" dediğini anlattı... Ve ekledi; "Ali Muhittin Dinçsoy'un hissesi tam ortada kalıyor..."

'ALİ MUHİTTİN DİNÇSOY'UN MİRASINA SAHİP ÇIKIYORUM'

Berrin Dinçsoy'a, neden çiftlik arazisini koruduğunu ve diğer mirasçıların imara açılmasından yana olup olmadıklarını sordum:

"Ben vasiyet olarak görüyorum. Onun mücadelesini sürdürüyorum. Daha önce de söylediğim gibi isteklerini yazılı bir şekilde bırakmıştı.

Bursa halkıyla birlikte yaşatmaktan yanayım. Ama diğer hissedarlar aynı kanaatte değil. Onlar bir an önce imara açılmasından  yanalar. Çok sayıda dava ile muhatap kaldım.

Kimse de yardımcı olmadı. Herkes de kuru kuru takdir etti. Ama öyle olmuyor, tek başına mücadele ediyorum. Ben hayatımda mahkeme diye bir şey bilmezdim. Mahkeme kapısından içeri girmişliğim yoktur. Mahkemelerle uğraşmaya başladım..."

Yaşadığı sıkıntıları neden kamuoyu ile paylaşmadığını sordum; "Çekindim, ne yapacağımı bilemedim. Hayat bu, yaşlandım. Zaten teslim olmamı istiyorlar.

Soğan ekmek yerim, ama asla teslim olmam. Ali Muhittin Dinçsoy'un bana yazılı ve sözlü olarak bıraktığı bir nevi vasiyet olan isteklerine sonuna kadar sahip çıkacağım. Ali Muhittin Dinçsoy o arazinin beton binalarla kaplanmasını istemiyordu, ne teklifler geldi, hiçbirini kabul etmedi" dedi.

Manej Kafe'yi hatırlattım... "Ali Muhittin Dinçsoy hayattayken yapmıştı. Onun arzusuydu, orayla ilgili pek çok projesi vardı, ömrü yetmedi. Her şeyini satın aldı, tabağından sandalyesine dek. Güzel bir açılış düşündü, kısmet olmadı.

 18 Nisan 2016 yılında vefat etti. Bana kalan arazi ve çiftlik binası tam ortada. Ben izin vermediğim sürece o araziye onların istediği gibi inşaat yapılamaz. 

Ali Bey hayattayken de mirasçılar çok aracı yollamışlardı, O da 'siz arazinize ne isterseniz yapın, ben yokum' demişti. Ben de aynı şeyleri demeyi sürdürdüğüm için mahkemelerle uğraşıyorum."

Berrin Dinçsoy sözlerini şöyle noktaladı:

"Gideceğimiz yer bir toprak parçası. Ali Muhittin Dinçsoy'u sık sık ziyaret ediyorum. Ölümlü kalımlı dünya. Hiç kimse öbür tarafa mal mülk götüremiyor.

 Bizim o kadar mutlu o kadar saygı ve sevgi  dolu bir evliliğimiz vardı ki, hiçbir zaman adımı duymadım, hep 'hanımefendi' derdi. Ali Muhittin Dinçsoy hem benim hem de Bursa'nın çınarıydı! Gitti..."

Doğrudur. Ali Muhittin Dinçsoy gibi menfaatini düşünmeyen, parayı eliyle öteye itebilen çok az insan vardır.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.