Hava Durumu

Sınır güvenliği milli reflekstir

Yazının Giriş Tarihi: 12.10.2019 06:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.10.2019 06:03

Türkiye'nin güney sınırlarında İsrail, ABD ve hatta bazı Avrupa ülkelerinin de açık desteği ile bir terörist uydu devlet kurulmaya çalışılıyordu...

Üstelik de Türkiye'nin 40 yıldır mücadele ettiği elli bine yakın insanın canını yitirmesine neden olan PKK terör örgütü eliyle... 

Son üç yıldır yapılan operasyonlarla Afrin gibi belli bölgelerin kontrolü sağlanmıştı. Şimdi Türk Ordusu,  Barış Pınarı Harekâtıyla Fırat'ın doğusuna girdi.

Trump her gün saçmalayıp tehditler savuruyor. Avrupa Parlamentosu kıyamet kopartıyor... Hani İsrail saldırıyor diye kendimizi paraladığımız Filistin var ya, kınayanlar kervanına o bile katıldı!..

MİLLİ GELİRİMİZ 30, 40 BİN DOLAR OLACAKTI!

Bölgede, PKK'nın IŞİD denilen katiller sürüsüne karşı mücadele ettiği gibi gerekçeler üretilmişti... IŞİD'i kim kurdurduysa, aynı eller PKK'yı da kurdurmuş ve yıllarca da destekleyerek Türkiye'nin terör sarmalı nedeniyle yüzlerce milyar dolar para harcamasına neden olmuşlardır... 

O paralarla sanayi ve teknoloji hamleleri yapıldığını, okullaşmanın dört dörtlük olduğunu düşünün...  Bugün milli gelirimiz 30, 40 bin dolar sınırında olabilirdi. Şunu da biliyoruz. Ülkelerin milli geliri ne kadarsa, o kadar demokrasiye sahiptir... Kendimizden geçtik, çocuklarımız, torunlarımız bambaşka bir hayat yaşıyor olacaktı!

PKK dönemin gladyosu ya da NATO derin devleti tarafından Türkiye'nin başına bela edilmiştir. 

Bebek, çocuk, yaşlı, kadın demeden yaptığı köy katliamları ve karakol baskınları öncesinde, bölgesindeki sol örgüt mensuplarını katlederek mıntıka temizliği yapmıştır... O dönemde birilerinin işine fena halde geldiği için(!) görmezden gelinmiş ve palazlanıp güçlenmesine de zemin sağlanmıştır...

12 EYLÜL FAŞİZMİNİN BAĞRINDA GELİŞTİ

PKK'nın ne zaman bir terör örgütü figürü olarak, terör eylemleriyle öne çıktığına bakın! Türkiye'de solun S'sinin bile yerin dibine gömüldüğü, zindanlara tıkılıp işkenceden geçirildiği, 12 Eylül faşizminin en azgın döneminde! 

Evren ve şürakası 13 Eylül günü ellerindeki hazır listelerde Türkiye'de sağdan soldan dışarıda mık diyecek insan bırakmazken!

Diyarbakır Cezaevi; Şili'deki Pinochet, Arjantin'deki Menendez gibi diktatörlerin CIA eğitimli işkencecilerinin yaptıklarını bire bir yaparak darphane gibi PKK üyesi basmıştır... 

Sıradan koyun davasından cezaevine giren Kürtler, orada kaldıkları sürece azılı birer PKK teröristine dönüşmüştür... Bunlar dünyanın her yerinde olduğu gibi kasıtlı, bilinçli, programlı, birilerinin sonucun ne olduğunu bildiği işlerdir. Hani üst akıl filan denip duruluyor ya! İşte tam da öyle bir üst aklın işidir...  

Sizin aklınız bir günde Türkiye'yi kapalı ve açık cezaevine çeviren 12 Eylül darbecilerinin, Güneydoğu'da baş gösteren PKK ile başa çıkamayacağına ya da tersinden söyleyelim başa çıkmak istediğine inanabilir misiniz?

PKK zaten en başından beri başta ABD olmak üzere emperyalizmin kurduğu, kurdurduğu, destekleyerek azgınlaştırıp Türkiye'nin başına bela ettiği bir terör örgütüdür... Tıpkı ASALA gibi!..

PKK'yı desteklemek ise aklını başta Amerika ve İsrail olmak üzere emperyalizme kiraya vermektir...
Şimdi... Tıpkı FETÖ, IŞİD ya da El Kaide'yi desteklemek gibi!

SOLUN 'BÜYÜK KAYIK KÜÇÜK KAYIK' HİKÂYESİ

Şimdi... Her zaman olmasa bile bazı hallerde "Tarih tekerrürden ibarettir." Türkiye'de kendini sol olarak tanımlayan bazı kesimlerin kayıklarını büyük gemiye bağlamak diye bir alışkanlıkları vardır.

 12 Eylül öncesinde de bazı sol, sosyalist parti ve gruplar kurtuluşlarını dönemin Jivkov'lu Bulgaristan'ında konuşlanmış olan yine dönemin KGB kontrolünde olan çakma TKP'de daha doğrusu bu partinin tüm denetimini elinde tutan SSCB'de bulmuşlardır!.. 

Sayıları da azımsanmayacak kadar çoktur. Yöntem de genelde şöyle gelişmiştir; partilerin yöneticileri ya da genel başkanları gidip Doğu Almanya ya da başka demir perde ülkelerinde gerçekleştirilen kongrelere kaçak göçek gitmişler ve Türkiye'de partilerinin üye ve sempatizanları sahada birbirlerini yerken onlar biat etmiştir. Yani partilerinin ana politikalarını İsmail Bilenli Bulgaristan'daki TKP, aslında SSCB /KGB direktifleri doğrultusunda oluşturmuşlardır.

 Gücün SSCB destekli çakma TKP'de olduğunu gördüklerinden kolaycılığı, hazırcılığı yeğleyerek "küçük kayıklarını, büyük gemi SSCB'ye" bağlamışlardır.

 ABD ve NATO derin devletleri de elbette boş durmamış, uydu örgütler oluşturmuş ve bunların pek çoğunu da silahlı eylem de denilen terör eylemleriyle öne çıkartmıştır...

ABD'nin bilinen yöntemleri ise kendi enstitülerinde sol jargonu çok iyi öğrettikleri, teorik ve pratik olarak eğittikleri ajanlara sol örgüt kurdurmak şeklinde olmuştur. Dünya genelinde olduğu gibi, Türkiye'de de bunu yapmışlardır.

Ve art arda gerçekleşen sağlı sollu suikast ve büyük provokasyonlarla (1 Mayıs, Çorum ve Maraş katliamları) askeri darbeye, faşizme giden yolu döşemişlerdir. Emir erleri Kenan Evren ve şürakasının darbe yapar yapmaz ilk iş Yunanistan'ın NATO üyeliğini onaylaması boşuna değildir!

TARİH TEKERRÜRDEN Mİ İBARET?

Tarih tekerrürden ibarettir misali; 21. yüzyılın Türkiye'sinde ne yazık ki aynı olay yeniden yaşanmaktadır. Sadece küçük kayık, büyük kayık hikâyesinde SSCB'nin yerini ABD liderli sömürge konsorsiyumu ve PKK almıştır. O kadar...

Güneydoğu'daki PKK katliamlarını haberlerde izledik, fotoğraflarda gördük bebeklerin, kadınların, çocukların delik deşik edildiğini... Kılıçköyü Milan Mezrası'nda 19-10 Ağustos 1987'de birisi 3 günlük diğeri 6 günlük iki bebek dâhil 14 çocuk ve çoğu kadın 11 kişi; Taşköyü Behmenin Mezrası'nda 9 Mayıs 1988'de 8'i çocuk 2'si kadın 11 kişi; Başbağlar'da 5 Temmuz 1993'te 28'i kurşuna dizilerek ve 5'i diri diri yakılarak 33 kişi katledildi. Yolalan'da 1993'te 1 çocuk 4 öğretmen, Savur'da 1994'te 11'i çocuk 21 kişi, Hamzalı'da 1995'te çoğu çocuk ve kadın 20 kişi; Yenişehir bombalı saldırısında 6'sı öğrenci 7 kişi katledildi... Bunlar PKK'nın yaptığı sivil katliamlardan sadece bazıları!..
Ankara Merasim Sokak'taki saldırıda 29 kişi yaşamını yitirdi 87 kişi yaralandı... Yine Ankara'da Güvenpark saldırısında 13 Mart 2016'da 36 kişi katledildi... 349 kişi yaralandı... O gün PKK terör örgütü bombalı aracı patlattığında oradaydım. Bir ödül törenine katılmak için Kızılay'daydım. Patlama bölgesine 70, 80 metre uzaklıktaydık. Bir şey içmek için iki dakika oyalanmasaydım tam da patlamanın olduğu alanda olacaktık, yanımdaki 12 Eylül mağduru arkadaşımla birlikte... Terör dehşetini bire bir yaşadık... Patlamayı gördüğümde ilk sözüm "Eyvah kaç ananın yüreği yandı" olmuştu, zira üniversite sınavı vardı o gün ve ortalık sınavdan çıkan gençlerle doluydu... Bana hiç kimse PKK'nın herhangi bir konuda haklılığını savunamaz... Savunmasın da zaten!.. 

Türkiye'nin Suriye politikasının 4 yıl öncesinden beri yanlış olduğunu savunuyorum; bunu zaten iktidar da artık kabul etti. Ama üniter bir devlet olarak güneyinde bir uydu terör devleti kurulmasına razı olması da beklenemez. Harekât milli bir reflekstir... Kaç gündür birileri sorup duruyor; Suriye'ye harekât hakkında ne düşündüğümü... Trump'ın ahlaksızca yinelediği tehditler olayın iç yüzünü zaten gösteriyor... Allah kınalı kuzularımızın ayağına bırakın kurşunu taş değdirmesin!..

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.