Hava Durumu

Tarihimizdeki deprem, salgın ve savaş felaketi

Yazının Giriş Tarihi: 14.05.2020 04:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.05.2020 04:01

Koronavirüs salgını gündemimizi değiştirdi. Yeni normali anlamaya, sindirmeye çalışıyoruz. Mesela koronavirüs salgını deprem gerçeğinin sadece algısını öteledi; kendisini değil! Faylar orada öylece duruyor ve kıta sahanlıkları da milyonlarca yıl olduğu gibi devinimini sürdürüyor!..

Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Jeofizik Yüksek Mühendisidir. Adı deprem ile birlikte anılır ama kimi zaman tarih yazar. Türk dilinin savunucusudur. Doğaseverdir. Egeli olması nedeniyle arada şifalı otlar, Ege ot yemekleri ve milli yerli tarım hakkında da yazar. (Salgın ilk başladığında kekik yağının virüse etkili olduğunu, bir tatlı kaşığı bala bir damla damlatılarak yenmesini önermişti. Şimdi kekikteki 'karvakrol'un koronavirüsteki iyileştirici özelliği artık tıp biliminin de gündeminde!)

Prof. Dr. Ercan, geçen gün sayfasında yaptığı paylaşımda; 1912 Mürefte - Tekirdağ depremi olduğunda Türkiye ile dünyada kolera salgınının da başladığını hatırlatarak "Unutulmasın! Tarih eğer ders alınmazsa yineler!.." dedi.

7 AĞUSTOS 2012 MÜREFTE DEPREMİ

Prof. Dr. Ercan, Balkan savaşı başlamadan iki ay önce Trakya'da büyük bir deprem olduğuna dikkat çekiyor:
"7 Ağustos 1912 gecesi 03:55'te Şarköy - Mürefte (Tekirdağ) odaklı yaklaşık M7,3 büyüklüğünde bir deprem gümbürdeye, gümbürdeye gelmişti.

Ortalık toz duman olmuş, göçükler altında çığrışanlar; yoksulluk, çaresizlik içinde kurtarılmayı boşu boşuna beklediler. 5 bin 500 kişinin yaşadığı Şarköy'de Türkler, Ermeniler, Musevi ile Çingeneler uyurken göçük altında kalmış yıkılmayan yapı, cami, kilise kalmamıştı!

Depremle çıkan yangınlar konutları yakıp geçmişti. 200'ün üstünde kişi ölmüş, 150 kişi yaralanmış, Mürefte'de ise 707 kişi yaşamını yitirmişti!"

Bu deprem sırasında olası Balkan Savaşı'na karşı savunmaya hazırlanan ordu birliklerinin de Tekirdağ'da olduğunu yazan Prof. Dr. Ercan, kışlalarla yolların hasar gördüğünü, yörede 10 binin üzerindeki askerin yiyeceksiz kaldığını yazarak "Savaşın başlamak üzere olduğu bir sırada yaşanan deprem çok etkili olmuştu" diyor. 

BALKAN SAVAŞI VE SOYKIRIM

Prof. Dr. Ercan, 1912 yılında üst üste yaşanan felaketlere dikkat çekerken Balkan Savaşı'nı da anımsatıyor:

 "8 Ekim 1912'de Balkanlar'ın en küçük ülkesi Karadağ (Montenegro - Tırnagora), 12 Ekim'de ise Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan'ın Osmanlı'ya savaş açması sonucu başlayan Balkan Savaşı ile bu küçük topluluklar Türklerin üzerine çullandılar. Yanya kalesi Yunanlarca, İşkodra kalesi Arnavutlarca, Edirne kalesi Bulgarlarca sarılmıştı."

Osmanlı ordusunun asker ve teçhizat üstünlüğüne karşın savaşmadan geri çekilişini ayrıntılandıran Prof. Dr. Ercan, Balkanlar'daki Türklerin yokluk, açlık içinde korumasızca Anadolu'ya doğru yola çıktığını aktarıyor:

"Kağnıdan başka aracı olmadan, her edinimlerini geride bırakarak, bir şose yolu bile olmayan İstanbul'a doğru kaçmaya başladılar. Arkadan gelen ayaklanmacılar yaşına bakmaksızın yakaladıkları Türkleri kılıçtan geçirdiler, kadınları, kızları iğdiş edip karınlarını deştiler. Kimileri dağ başlarına sığındı. Bu yaşanan yeryüzünün en büyük katliamı, insanlık tarihinin yazdığı en büyük Türk soykırımıydı..."

Bu, anne tarafı atalarımın öyküsüdür aynı zamanda. Mustafa dedem, üç erkek kardeşiyle birlikte Prizren'den yola çıkıyor. Göç yolunda 3 erkek kardeşi öldürülüyor. Anneannem tarafı Saraybosna'dan yola koyuluyorlar. Aylar sonra bin bir zorlukla Anadolu'ya geliyorlar.

Prof. Dr. Ercan, Balkan bozgunundan kaçarken düşman tarafından yakalanan ve öldürülen askerlerin sayısının 20 bini bulduğunu belirtirken, felaketin boyutlarına da vurgu yapıyor:

"İstanbul'a göçmek, kaçmak üzere 1 milyon 200 bin Türk yollara düşmüş, bunun yalnızca 600 bini Anadolu'ya varabilmiştir. Balkan yolları, tarlaları Türk kanıyla sulanmıştı!

Çoğu, arkadan kovalayan çetelerce kılıçtan geçirilmiş, kimisi açlık, pislikten gövermeye-koleraya yakalanıp öldürülmüştü. Yola çıkanların 200 bini Yunanistan'dan kopup gelmişti. Yollar yolaklar, bağlar evler, düzler dağlar kıpkırmızı Türk kanıyla ala bulanmıştı!.."

Dünyada sözde 'Ermeni Soykırımı' tartışılır ama Balkanlar'daki Türk soykırımı hiç dillendirilmez bile!..

KIRAN ÜSTÜNE KIRAN!

Prof. Dr. Ercan düşmanın da yorulduğunu, İngiltere ve Fransa'nın İstanbul'u Bulgarlara bırakmamak için saldırganlara 'Dur'  dediğini anımsatıyor. Ve soykırıma değinerek şunları belirtiyor:

 "Türkler yüzyıllarca süren savaşlarla aldıkları Avrupa topraklarını yalnızca bir ayda elden çıkarmıştı. Bu olay, Türk tarihine büyük bir kara leke olarak düştü. Yağıya baturca direnen Yanya, İşkodra, Edirne Burgazları-kaleleri kalan 6 - 7 ay içinde açlıktan, cephanesizlikten birer birer, ardı ardına düştü. Direnenler kılıçtan geçirildiler. Türkler bir daha dönmeksizin Avrupa topraklarını yitirmişlerdi!.."

Ve şöyle devam ediyor:

"Balkan bozgunuyla, bütün Trakya ile Çanakkale bölgesinde oturanlar, ayrıca 1912 depreminden sağ kurtulanlar, depremden yalnızca bir iki ay sonra 20 Ekim 1912 başlayacak Balkan Savaşı ile kılıçtan geçirilmişti. Bozgundan kurtulup kaçanlar ise çıkan göverme-kolera salgınından kırılmışlardı. Tam bir kıran üstüne kıran!.."

'OLMAZ BİR ŞEY' DEMEMELİ, TEDBİR ALINMALI!

Özetle 108 yıl önce, tarihimizde deprem, savaş ve toprak kaybı, kolera salgınının üst üste geldiği bir süreç yaşanıyor... Prof. Dr. Ercan da buna dikkat çekerek uyarıyor:

"Ağzımdan yel alsın, şimdi de korona salgını ortalığı kasıp kavuruyor. Her ne kadar ben 2045'ten önce beklemesem de depremim 'Vallası billası olmaz', eğer Kuzey Marmara'da M7,0 dolayında bir deprem olursa, yalnızca İstanbul'da kişi yitimi korkarım ki, 5-6 milyonu bulur!..

Bunun üzerine çökmüş bir Türk kıskılı-ekonomisi, çöken tarımı, yaşam pahalılığını, doların yükselişini, borçların artışını, gittikçe kuruyan su kaynaklarımızı, komşularla olan çatışmalı durumumuzu, içimize giren 5 milyon Suriyelinin, yoksulluğun yaratabileceği sıkıntıların sonuçlarının ne olabileceğini düşünmek bile istemiyorum!

Mürefte Depremi, Balkan Savaşı ile kolera salgınının üst üste geldiği anımsanarak, 'Olmaz bi şey yahu!', demeden, Türkiye'de didişmeler bırakılıp, merkez yönetimle, yerel yönetimler., yarın benzer bir olayın olabileceğini düşünerek hazırlıklı olmalıdır. Çok geç olmadan!.."

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.