Hava Durumu

Türk dünyasında Nazım Hikmet

Yazının Giriş Tarihi: 20.10.2019 06:04
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.10.2019 06:04

Kütüphanemde çoktandır Handan Askeran Ton'un verdiği bir kitap vardı... Okudum... Azerbaycan'da yaşamını sürdüren yazar Anar tarafından kaleme alınan kitabın adı "Nazım Hikmet, Kerem Gibi"...  (Anar ile Handan Askeran aynı aileden geliyorlar, kardeş torunları.)

Herkesin bildiği gibi Nazım Hikmet Türkiye'de yargılanıyordu. Sabahattin Ali'nin öldürülmesinden sonra yurt dışına çıktı ve dönemin SSCB'sine gitti...

Ve Türkiye'de yıllarca yasaklı kaldı; komünist şair diye bazı çevrelerce de lanetlendi, yok sayıldı. Ancak bu kitabı okuduğumda bambaşka bir şey çıktı karşıma...
Nazım Hikmet, SSCB coğrafyasında yaşayan Türkler için Türkçenin bayrağıydı...

Anar, hayattayken Nazım Hikmet ile tanışma ve görüşme imkânı bulup da halen hayatta olan nadir fikir ve edebiyat insanlarından biri...

Aynı zamanda da Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı... Anar bizzat ya da birinci derece yakınlarından elde ettiği bilgi ve tanıklıklarla Nazım'ın şiir ve edebiyat anlayışına olduğu kadar Sovyetler'deki yaşamına da ışık tutuyor. Bu yönüyle Kerem Gibi özgün bir çalışma...

Anar'ın yazmış olduğu kitap o yıllarda Türkiye ile Sovyet coğrafyasında yaşayan Türklerin zihinlerindeki farklı Nazım algılarını da ortaya koyuyor...  Birinde vatan haini, diğerinde ise Türkçeyi yaşatan, Türkçe okuduğu şiirlerle ana dili ve Türklüğü unutturmayan kişi...

Kitabı okudukça, Nazım Hikmet'in Sovyetler ve Demirperde ülkelerindeki Türk toplulukları arasında ortak dil Türkçe zemininde bir köprü olduğunu da görüyoruz...

Diyalektiğin evrensel çelişkisi tam da böyle bir şey olsa gerek!

Anar Nazım Hikmet'i ilk kez Bakü Üniversitesi'nde görüyor. Daha sonra kendi evlerinde yani Babası Resul Rıza'nın evinde defalarca karşılaşıyor... Nazim Hikmet Bakü'ye her geldiğinde Anarlarda  kalıyor... Anar ve ailesi de her Moskova'ya gidişlerinde Nazım Hikmet'in Moskova'daki evinde ya da bağ evinde veya kaldıkları otelde mutlaka görüşüyorlar.

Nazım Hikmet'i yakından tanıyan Anar, kitapta Nazım Hikmet'in Moskova'da da eleştirel bir duruş gösterdiğine dikkat çekiyor.

AZERBAYCAN'DA GÖSTERİLEN İLGİ

Kitapta şu ifadeler yer alıyor:

 "Azerbaycan'da ise Nazım'a gösterilen ilginin nedenleri çok farklıydı. Türkiye'de eserlerinin yasaklandığı yıllarda bile ona Azerbaycan sahip çıkmıştı. Eserleri Türkiye Türkçesinin ikiz kardeşi olan Azerbaycan Türkçesi ile yayımlanıyor, piyesleri sahneleniyordu. 'O zamanlar Azerbaycan Soyvetler Birliği'nin bir parçasıydı ve bunun için de Nazım Azerbaycan'da genel kabul görüyordu denebilir. Bu doğrudur ama yalnızca gerçeğin bir kısmıdır. Tamamı değildir."

'BEN TÜRK'ÜM, SİZ DE TÜRK'SÜNÜZ!"

Ve gerçeğin diğer kısmı için ise Anar kitabında şunları yazıyor:

"Gerçeğin diğer ve daha önemli kısmı ise şudur: O yıllarda Nazım Türkiye'de birçokları için 'Moskova'nın adamı', 'Türk düşmanı' idiyse de Azerbaycanlılar için Türkiye'nin, Türklüğün, Türk dilinin sembolüydü. Nazım'ı bitip tükenmeyen alkışlara gark eden Bakü salonlarındaki dinleyiciler, onun şahsında bir komünizm propagandasını değil bize uzun yıllar hasretini çektiğimiz Türkiye'nin kokusunu, ruhunu getiren, canımız kadar yakın olan Türk diliyle konuşan, ölümsüz şiirlerini Türkçe okuyan hem de muhteşem okuyan bir Türk şairini alkışlıyorlardı. O yıllarda Sovyetler Birliği'nin Türk bölgelerinde. Özellikle elbette Azerbaycan'da hiç kimse Türklük ruhunu, Türklük şuurunu Nazım Hikmet kadar yükseltememiştir. Türk sözü Azerbaycan'da halkımızın, dilimizin adı olarak yasaklandığı, Türkiye ile tarih, edebiyat, folklor, soy ve anane birliğimiz hakkında herhangi bir fikrin suç sayıldığı, bizi birbirimize bağlayan bütün iplerin kopartıldığı, Türkiye sevgisinden dolayı ya da Türkiye'deki akrabalarının bulunmasından dolayı insanların katledildiği yıllarda, Nazım Hikmet geniş katılımlı toplantılarda, üstelik en yüksek kürsülerde 'Ben Türküm, siz de Türksünüz, ruhumuz, geleneklerimiz bir, halklarımız. Dillerimiz kardeştir' diyordu."

TÜRKİYE, TÜRK DİLİ ÖZLEMİNİ GİDEREN KAYNAK

Anar kitabında şunları yazıyor:

"Sovyetler Birliği içinde yer alan diğer Türk Cumhuriyetlerinde birçok insan için -özellikle de şairler için- Nazım'ın varlığı, Türkiye hasretini, Türk dili özlemini gideren, Türkleri avutan bir kaynaktı...."

Anar kitabı yazarken Nazım ile kendi karşılaşmalarının yanı sıra babası Resul Rıza'nın, annesi Nigar Refibeyli'nin, Enver Memmedhanlı'nın, Zekeriya Sertel'in, Ekber Babaev'in, Vera Tulyakova'nın, tercümanı Muza Pavlov'un ve Nazım'ı Türkiye'den tanıyan pek çok insanın anlattıklarını da göz önünde bulundurduğunu belirtiyor...

Nazım Hikmet için 'Onun mirası önce bütün Türk dünyasınındır, sonra da bütün insanlığın..." diyen Anar, kitapta şunları yazıyor:

"Türk dünyası ifadesine eminim ki bazı solcular ürkerek, şüphe ve endişeyle yaklaşacaklardır.  Bazı sağcılar ise Nazım Hikmet'i bu dünyaya kabul etmek bile istemezler. Abesle iştigal etmektir bunlar. Halbuki Dede Korkut'suz, Yunus Emre'siz, Nevai'siz, Fuzuli'siz bir Türk dünyası olamayacağı gibi Nazım Hikmetsiz de bir Türk dünyası olmaz."

Anar Nazım Hikmet'in 1914 yılında yazdığı bir şiirine yer veriyor:

"Yine büyük Türk adı / Dağlar taşlar aşacak / Kaleleri yıkacak / Yine Türk'ün gemisi / Denizleri aşacak / Yine Türk'ün sanatı / Avrupa'ya taşacak / Yine Türk'ün sinesi  / Vatan aşkıyla dolacak / İşte bundan emin ol /  Emin ol ki, olacak / Yine Türk'ün tarihi / Yıldızlı sayfalar yazacak."

Hemen ardından da "45 yıl sonra ise şöyle demişti" diyerek  Nazım Hikmet'in şu şiirine yer veriyor:

"Memleketimi seviyorum /Çınarlarında kolan vurdum, hapishanelerinde yattım. / Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı / Memleketimin şarkıları ve tütünü gibi. /

Memleketim; / Bedreddin, Sinan, Yunus Emre ve Sakarya. / Kurşun kubbeler ve fabrika bacaları... / Hayran bir çocuk sevinciyle kabule hazır, / Çalışkan, namuslu, yiğin insanlarım. / Yarı aç, yarı tok, / Yarı esir..."

Kitapta ayrıca Nazım Hikmet'in kendisinin sanatı ve şiirleri hakkındaki düşünceleri; Azerbaycan ile ilgili makaleleri; Azerbaycan şairlerinin Nazım Hikmet'e ithaf edilmiş şiirleri, şiirlerinin analizleri de  var...
Kim ne derse desin... Su akıyor, yolunu buluyor...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.