Özellikle bu başlığı kullanarak giriş yapıyorum. "Avrupa bizim çok gerimizde." Bizi mutlu eden, gururumuzu okşayan bir anlık da olsa rahatlatan bir mesaj veriyor. Evet Avrupa bizim çok gerimizde, asgari ücretli çalışan sayısında Avrupa'yı fena halde geride bıraktık. Almanya'nın, Hollanda'nın, Yunanistan'ın, Fransa'nın işçi kesimi bizi ne kadar kıskanır bilemiyoruz ama bu konuda bizi yakalamaları mümkün değil. Ülkemizde milyonlarca çalışanın aldığı maaşın adı asgari ücret, kelime anlamı olarak "en az" verilecek ücret anlamına geliyor.
Çalışanın gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek miktarda verilmesi gerekli. Asgari ücretin 17.002 Lira olduğunu hesaba katıp yukarıda saydığımız maddeleri düşünürsek, ülkemizdeki asgari ücretin bunlara yetmeyeceği gayet net. 2024 Temmuz ayında açıklanan rakamlara göre Türkiye'de 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 19.000 Lira yoksulluk sınırı ise 65 bin Lira'yı geçmiş durumda. Acı ama gerçek, bırakın yoksulluk sınırını milyonlarca insan açlık sınırını karşılayamayacak bir rakam karşılığında çalışıp, yaşama mücadelesi veriyor.
Bazı ülkelerin asgari ücretle çalışan sayılarına baktığımızda karşımıza çarpıcı rakamlar çıkıyor, Türkiye % 57, Romanya %21, Polonya , Bulgaristan , Hırvatistan , Almanya %6, Hollanda %3. Buna müteakip saat ücretine göre hesap yaptığımızda da en düşük asgari ücret Türkiye'de mevcut. Maalesef bu konuda iki gol birden yemiş durumdayız. Bulgaristan ile bile mukayese ettiğimizde, hem asgari ücretle çalışan kişi sayımız kat kat fazla hem de alınan maaş daha düşük.
Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında, Türkiye asgari ücretli çalışan sayısıyla açık ara önde. En az maaş ile en çok işin yapıldığı, aylık olarak ele geçen paranın, açlık sınırının altında kaldığı bir ülkede yaşıyoruz. Bir taraftan da kötü bir alışkanlığımız var, Avrupa ile sınırdaş olmamız sebebiyle kendimizi hep onlarla karşılaştırıp hesap kitap yapıyoruz. Bu alışkanlıktan kurtulup aynaya bakmalı ve kendimizi Afrika ülkeleri ile mukayese etmeliyiz. Gözümüz Avrupa'lı çalışanlar gibi rahat yaşamakta, son model araç sahibi olmakta, her yaz farklı bir ülkede tatil yapmakta değil, gözümüz evimizin kirasını, faturalarını ödeyebilmekte, markete gittiğimizde bir nebze de olsa canımızın çektiğini alabilmekte.
Diğer bir taraftan da dünya çapında gıda fiyatlarında düşüş görülürken, Türkiye'de tam tersi gıda fiyatları adeta uçuşa geçmiş durumda. Yaz mevsiminin son ayındayız. Önümüz kış, %38 zamlı doğalgaz faturaları bizi bekler. Eylül ayında da okullar açılıyor, çocukların okul masrafları birçok ailenin şimdiden uykusunu kaçırır durumda. Enflasyon her ay %3, %5 artarken 1 Ocak 2024'ten beri alınan maaş yerinde sayıyor. Asgari ücretlisinden, ticaret yapanına, memurundan çiftçisine öyle bir dönemdeyiz ki tasarruf ederek yeni bir şeyler sahibi olmaktan çoktan vazgeçtik, elimizdekileri kaybetmeyelim yeterlidir diyoruz.
SAĞLICAKLA KALIN.