Yüksek enflasyonun yaşandığı alım gücünün günden güne düştüğü, kiraların, gıda fiyatlarının, ulaşım masraflarının, faturaların tavan, maaşların taban yaptığı bir dönemde, halkın ezici çoğunluğu yaşam mücadelesi verirken, 2024 yılının ilk 7 ayında ülkemiz zenginlerinin 170,1 milyon İsviçre Frangı, Dolar olarak 200 milyon dolara denk gelen lüks İsviçre saatlerini ithal ederek koluna taktığı bilgisi bizi şaşırttı mı?
Tabii ki hayır. Şaşırmadık, sadece Türkiye'deki gelir dağılımı adaletsizliğinin bir örneğini daha görmüş olduk. Bu yaz mevsiminde yaşadığımız diğer bir örnek de, yüzbinlerce insan birkaç lira ucuz ekmek için Halk ekmek kuyruklarında saatlerce beklerken, bazılarının da Yunan adalarında tatil yapma uğruna Ayvalık'ta yine saatlerce kuyrukta beklemesiydi.
Büyük tezatların yaşandığı, gelir dağılımında haksızlığın vücut bulduğu toprakların fertleriyiz. Ege Denizi'ndeki Yunan adalarında tatil yapanlar, sosyal medyada “kalamar burada daha ucuz, alkollü içkilerin fiyatı daha uygun. Yiyor, içiyor geziyor, Euro'ları harcıyoruz” paylaşımları yaparken, asgari ücretliler çocuklarının, emekli torunlarının istediği bir çikolatayı nasıl alırım hesabını yapıyor.
Emek kutsaldır. Verilen emeğin karşılığında kazanılan paranın ihtiyacı karşılaması da şarttır. Ama ne yazık ki bu konuda çok gerilerdeyiz. Dünya üzerindeki tüm ülkelerin gelir dağılımı eşitsizliği, Gini katsayısına göre hesaplanıyor. Bu hesaba göre Avrupa'da gelir dağılımı eşitsizliğinde Türkiye ilk sırada. Dünya'daki 130 ülke arasında da 28. sırada bulunuyor. Gelir dağılımındaki bu bozukluk toplumsal barışında önüne bir engel olarak çıkıyor.
Ülkemizde son yıllarda büyük bir kitle daha da fakirleşirken zenginlerin serveti artıyor. Diğer bir yandan da işçilerin milli gelirden aldığı payı azalıyor, şirketlerin payı artıyor. Kendimizi hep Avrupa ile kıyaslarız ya… Gelir dağılımı eşitsizliğinde Afrika Ligi’ndeyiz. Dünya Bankası verilerine göre, gelişmemiş, sanayisi olmayan Afrika ülkeleri Cibuti, Tanzanya, Senegal, Mali, Nijerya gibi ülkelerdeki gelir dağılımı bize göre daha adaletli.
Araştırmalar ve sonucunda çıkan rakamlar gelir dağılımı adaletinde dünyanın neresinde olduğumuzu bize gösteriyor. İsviçre'li Credit ve USB tarafından yayınlanan verilere göre, Türkiye’de en zengin % 1’lik kesim ülke servetinin yaklaşık % 40'ına sahip.
Mutlu azınlık bu kadar çok paraya hükmederken, halkın %99'u kalan %60'lık ülke serveti ile geçinmeye çalışıyor. Diğer bir deyişle en üstteki %20'lik kitle İtalyan, İspanyol, Japon gibi yaşarken, en alttaki % 20'lik kitle de Hintli gibi yaşamaya çalışıyor. Şehir dağılımına göre baktığımızda da ki bu rakamlara TÜİK vermiştir. Van, Muş, Bitlis, Hakkari yıllık olarak en düşük fert gelirine sahip. Gelir eşitsizliğinde de, Ağrı, Kars, Iğdır ve Ardahan başı çekiyor.
NTV haber kanalının 25 Nisan 2024 tarihli haberinde, 2024'ün ilk 4 ayında 500 bin yeni icra dosyası oluşturuldu ve bu rakam kartopu gibi büyümeye devam ediyor. Halk olarak büyük hayallerin peşinde değiliz. Avrupa'nın emeklisi gibi emekli maaşımızla, dünyayı gezelim isteğinde de değiliz. Bu hayalin bizi aştığının farkındayız. Ama aynı ülkede yaşadığımız bazı insanlar bizim hayal edemeyeceğimiz rakamları verip aldığı İsviçre saatini koluna takıyor.
Buna müteakip milyonlarca insan evine bir kilo et alamıyorsa, bu bizim zorumuza gider. İsteğimiz, verdiğimiz emek karşılığında insanca yaşayabilmek. Ülke kaynakları yerinde kullanılırsa, birileri haksızca cebini doldurmazsa, tarıma, hayvancılığa, sanayi gelişimine yeterince önem verilirse biz de adaletli gelir dağılımında daha üst seviyelere çıkmış oluruz. Gelecek nesillere, sokakları asık suratlı insanlarla dolu olmayan, ekonomik zorluklar sebebiyle evliliklerin ertelendiği, boşanmaların arttığı değil, karnını doyurmanın, ev sahibi olmanın, çocuk okutmanın daha kolay olduğu refah seviyesi daha yüksek bir Türkiye bırakma temennisiyle.
SAĞLICAKLA KALIN…