Hava Durumu

Demirel doğru söylemiş!

Yazının Giriş Tarihi: 04.01.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.01.2025 00:05

Siyasette, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin PKK terörünü bitirmek için terörist başı Abdullah Öcalan'a yaptığı çağrının ardından DEM Parti'li milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ile Pervin Buldan'ın yaptığı İmralı ziyareti ve devamında yaşanan gelişmeler bir numaralı gündemi oluşturuyor.

2024 Ekim ayında Bahçeli, partisinin grup toplantısında terörist başı Öcalan'a seslenerek "Terörün bittiğini örgütün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin" cümlesi ile tarihi bir çağrıda bulunmuştu. Bunun öncesinde de MHP lideri Devlet Bahçeli 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı nedeniyle yaptığı yazılı açıklamada, "Vatanımızın bir bölümünde İstiklal Marşı'nın söylenmesine direnen, Türk Bayrağı’nın asılmasını ve şehitlerimize saygı duruşunu reddeden, Aziz Atatürk ile cumhurbaşkanımıza kaba ve yaralayıcı ifadeler kullanan bölücü alçaklar bu milletin evladı, Türkiye Cumhuriyeti'nin mensubu olamazlar. Ülkemizde fiilen işgal altında gösterme provalarını hazmetmek mümkün değildir. Türk Bayrağı’nı kabullenmeyen şerefsizlerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından derhal çıkarılması, mallarına mülklerine el konulması, bunun yanında DEM Parti hakkında kapatma davası açılarak, bölücü milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, müfettiş görevlendirilmesi ile oyalanmaktan ve zamana oynanmaktan vazgeçilmesi tarihe, ecdada, vatana ve millete namus borcudur" diyerek DEM Parti'nin bir an önce kapatılması gerektiğini talep etmişti.

Aradan geçen birkaç ayın sonrasında Bahçeli'nin yaptığı çağrının ardından, 28 Aralık 2024'te bölücü örgüt lideri Abdullah Öcalan ile İmralı'da görüşen heyetin, yerine kayyum atanan eski Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk'ü de yanlarına alarak MHP liderine Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında yaptığı ziyaret, Devlet Bahçeli'nin kendilerini kapıda karşılayıp, bitiminde yine kapıya kadar gelerek uğurlaması rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in siyasette "Dün dündür, bugün bugündür" söylemenin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha ispat etti.

Demek ki siyasi zeminde, aylar, günler, haftalar hatta saatler içerisinde daha önce söylenmiş olanlar tam tersine evrilebiliyor. Bu durumu seçmen olarak kendi açımızdan yorumlarken, Türkiye'nin menfaati ve bekası için böyle olması gerekiyor diye düşünebiliriz. Konu, 1984 yılındaki kuruluşundan itibaren on binlerce kişinin hayatını kaybetmesine neden olan, Marksist-Leninist, etnik ayrılıkçılık temelli bir ideolojiye sahip, eylemlerinde sivil, asker, polis, kadın, çocuk ayrımı yapmadan katliamlar yapmış olan bir terör örgütünün yok edilmesidir.

Binlerce asker ve polisimizi şehit etmiş Türk'ler kadar Kürt'lere de zarar vermiş, milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kürt'ün mezrasını, köyünü, kasabasını terk edip göç etmesine sebep olmuş, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Yunanistan, Ermenistan Suriye, İran gibi ülkelerden büyük destek alıp Türkiye'ye karşı beslenip büyütülmüş, ülkemize karşı maşa olarak kullanılan besleme bir örgütün lav edilmesi bizim ve gelecek nesillerimiz için hayati önem taşıyor.

Devlet Bahçeli'nin yaptığı ani politika değişikliği ve yaşanan hızlı gelişmeler bazı kesimlerden tepki alırken en mantıklısı sonucun ne olacağını beklemek. Bahçeli'nin Meclis kürsüsünden yaptığı bu çağrının gelecek olan tepkileri göze alarak dillendirildiği kolayca tahmin edilebilir. Elbette ki terörle mücadele uğruna canlarını veren şehitlerimizin, uzuvlarını kaybetmiş olan gazilerimizin ve onların ailelerinin incitilmemesi birinci derecede önem taşıyor. Tek bir şehidimizin bir tırnağı bile vatanını seven herkes için tarifi anlatılamayacak kadar değerlidir. Diğer bir taraftan da ABD ve Avrupa destekli, PKK uzantısı olan YPG, PYD, PKK/KCK, YPJ gibi neredeyse alfabenin bütün harflerini kullanarak üretilen alt terör örgütleri var. Türkiye içerisinde terör örgütüne katılım neredeyse sıfır düzeyine inmiş iken özellikle YPG'nin Suriye'nin kuzeyindeki devlet kurma faaliyetini yakından takip edip, hem sahada hem masada gerekeni yapıyoruz. Fakat yapılması gereken başka hamleler de var. MHP liderinin attığı adım, bu hamlelerin bir başlangıcı. Son günlerdeki gelişmelere baktığımızda, terörist başı Öcalan'ın kendi kurduğu örgüt olan PKK'ya "silah bırakın" çağrısını yapacağı kesin gibi görünüyor. Bu çağrı geldikten sonra Kandil başta olmak üzere, ABD ve Türkiye düşmanı diğer ülkelerin devşirdiği, beslediği, PKK ve ona bağlı alt örgütlerin yöneticilerinin huzurunun kaçacağı bariz bir şekilde belli.

Odalarında posterlerinin olduğu, ceplerinde fotoğrafını taşıdıkları, bayraklarında resimlerinin olduğu, marşlarında adının geçtiği "Senin yolunda ilerliyoruz" dedikleri bebek katili Abdullah Öcalan'ın yapacağı silah bırakın çağrısı örgütün bugüne kadar savunduğu ve yaymaya çalıştığı bütün fikirleri yerle bir edecek. İmralı'dan gelen mesajda, "Devir Türkiye ve bölge için barış demokrasi ve kardeşlik devridir" sözleri ile "Sayın Bahçeli'nin ve Sayın Erdoğan'ın güç verdiği yeni paradigmaya ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim" sözleri oldukça önemli. Bebek katili Öcalan, kurduğu terör örgütünün faaliyetinin durdurulması için gerekeni yapacağını ifade ediyor. Aslında bu sözlerin benzerlerini, 1999 yılında yakalanıp Türkiye'ye getirildiğinde de söylemişti. O dönemde yapılan sorgusunda "Büyük Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'ne hizmet etmek acılarımı biraz olsun hafifletecektir", "Devlet bana hizmet imkanı versin, inanılmaz girişimler ortaya çıkacak", "Türk Ulusu ağacın asıl köküdür, Kürt'ler de büyük bir daldır" cümleleri ile ifade vermişti.

Son atılan adımlar, Türkiye'nin menfaati gereğidir, kırk yılı aşkın süredir dış güçlerin desteklerine rağmen Türkleri ve Kürtleri birbirine düşürmeyi başaramayıp, tam tersine kenetlenmesine sebep olan bu terör örgütün, kurucusu tarafından lanetlenmesi, silahları gömün çağrısının yapılması oldukça değerli. Bu şekilde terörist başı Abdullah Öcalan'a ve terör örgütü PKK'ya için için sempati duyanlar da, ABD ve yandaşlarının hedefinin, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde iç savaş çıkartıp bizi Suriye'de olduğu gibi birbirimize kırdırmak. Sahip olduklarımızı da elimizden almak olduğunu daha iyi anlayacaklar. Görüşmelerin devamında, devletimizin taviz vermeden, ipleri elinde tutarak şartları ben koyarım demesi ve yönlendirmeyi kendisinin yapması gerekli. Terörden arınmış, şehitlerin verilmediği, hızla kalkınan bir Türkiye'yi gelecek nesillere bırakabilmek temennisiyle.

SAĞLICAKLA KALIN

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.