Dini kullanarak büyüdü, dershanelerinde zeki ve dar gelirli ailelerin çocuklarını yetiştirerek hayırsever göründü. Siyasetçilerle yakın bağlar kurarak güçlendi, militan olarak yetiştirdiği kadroları ülkenin kilit noktalarına yerleştirdi. Devlet içinde devlet olup, Amerika Birleşik Devletleri'ne hizmet etmek için yıllarca uğraştı.
Kimi siyasi partiler bu hain ve Amerikan ajanı terör örgütünü oy deposu olarak görüp yakın bağlar kurdu. Fakat zamanla anlaşıldı ki dindar görünen bu yapının amacı Türkiye Cumhuriyeti'ne hizmet değil, tam tersi devleti içten içe ele geçirip, CIA ve ABD'nin kuklası haline getirmekti.
FETÖ terör örgütü yaklaşık, dünyanın 160 ülkesinde dernek, okul, şirket, vakıf ve medya kuruluşları ile kök saldı. Malum bu işler az para ile olmaz. Finans kaynağı da ABD ve diğer batılı ülkeler idi. Böyle bir yapılanmayı ne FETÖ lideri Gülen'in ne de tayin ettiği yöneticilerin tek başına gerçekleştirilmesi mümkün değil. Arkalarında Türkiye düşmanı güç odaklarının olduğu aşikar.
Geçtiğimiz yıllarda ele geçirdiği üst düzey devlet kadroları sayesinde Ergenekon, Balyoz, Askeri casusluk davaları ile kendisine biat etmeyen ve bu örgütün Amerikan casusu olduğunu dile getiren, Türk ordusunun çoğunluğu yüksek rütbeli binden fazla askerinin sahte belge ve delillerle cezaevine atılıp ordudan tasfiye edilmesine sebep olarak, onların yerine de FETÖ ye mensup subayları getirdi.
Bir dönem Türkiye içinde faaliyete geçirdiği Bank Asya, Işık sigorta, Asya Finans, Zaman Gazetesi, Burç FM, Dünya Radyo, Radyo Mehtap ve Samanyolu televizyon kanalı ile tabanını daha fazla genişletme fırsatı buldu.
FETÖ, kendisine rakip gördüğü tüm kişi ve kurumlara karşı da kumpaslar kurarak onları yok etme yolunu izledi. Ülkenin tüm kılcal damarlarına nüfus eden ABD güdümlü bu terör örgütü, 15 Temmuz 2016'da gerçekleştirmeye çalıştığı hain darbe teşebbüsüyle de gerçek yüzünü tamamen gösterdi.
Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde, kendilerini "Yurtta Sulh Konseyi" olarak tanımlayan ve FETÖ'ye bağlı olan bir grup asker, yaptığı kalkışma ile seçimle gelen hükümeti devirip ülke yönetimini terör örgütü lideri Fethullah Gülen'e devretmek için halkın uçakları, helikopterleri, tankları ile halkın canına kastederek darbe girişimine direnen 251 masum vatandaşın hayatını kaybetmesine sebep oldu.
15 Temmuz öyle bir tarihtir ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin uçurumun eşiğinden döndüğü, ABD'nin maşası FETÖ'ye teslim olmaktan kurtulduğu, parçalanıp yok edilmesi planının bertaraf edildiği bir zafer günüdür. Ve bu hain örgütün ABD ajanı lideri Fethullah Gülen, geçtiğimiz günlerde Pensilvanya'da yaşadığı çiftlikte tüm Türkiye'nin vebalini alarak öldü.
Elbette ki terör örgütünün diğer yöneticileri onun yerini alıp faaliyetlerine devam etmek için ellerinden geleni yapacaklar. Çünkü bu örgütün hükmettiği 100 milyonlarca dolara ulaşan bir rant var. Yerine kimin geçeceği bizler için hiçbir önem taşımıyor. Sebep şudur ki bir hain öldü, yerine başka bir hain gelecek. Politikacılar başta olmak üzere bizleri ilgilendiren, bu yaşananlardan çıkartacağımız derstir.
Özellikle siyasi partilerin bu tür cemaat ve tarikatlara sırf oy almak için meyil vermemesi, bunların devlet kademelerinde önemli noktalara gelip paralel bir yapı oluşturmalarının önüne geçmesi, bunlar gibi ülke yönetimini ele geçirmek için, Türkiye düşmanı dış güçlerden destek alarak önemli noktalara yerleşmesinin önlenmesi, geleceğimiz için hayati önem taşıyor. Ve bunların dini duygularımızı kullanarak güçlendiğini aklımızdan çıkarmamız gerekli.
SAĞLICAKLA KALIN