Hava Durumu

Özlemişiz

Yazının Giriş Tarihi: 27.04.2024 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.04.2024 17:32

Türkiye'de siyaset uzun yıllardır gergin bir havada seyrediyor. 90'lı yıllarda aynı masanın etrafında toplanmış iktidar ve muhalefet partileri genel başkanlarının sohbet eşliğinde birbirini eleştirdiği günlerden, çok daha sert eleştirilerin yapıldığı hatta eleştirinin de ötesinde hakaret içeren kelimelerin sarf edildiği bir siyasi atmosferi yaşar hale geldik. Siyasetteki bu fırtınalı ortam ülkemize ne kazandırdı diye düşündüğümüzde hiçbir artı karşımıza çıkmıyor.

Son 20 yıl içerisinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin o zaman başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'a yaptığı sert eleştiriler ve buna karşılık olarak da Erdoğan'ın kendisine karşı kullandığı cümleler aklımızda. Yine daha sonra AK Parti'nin önemli neferlerinden biri haline gelen Süleyman Soylu'nun Demokrat Parti Genel Başkanı olduğu dönemde hükümeti eleştirirken Recep Tayyip Erdoğan'a karşı kullandığı ağır ifadeler de yine hafızalarda.

Siyasette eleştiri elbette ki olacak, bu demokrasinin bir gereği ama bunu yaparken kantarın topuzunu kaçırmamak çok önemli. Mesele biraz da imam-cemaat ilişkisine benziyor. Politikadaki başrol aktörleri birbirlerine sert cümlelerle dalış yaparken kendilerine oy veren vatandaşın farklı partileri desteklese de birbirine daha saygılı davrandığını da yaşayarak görüyoruz.

Diyebiliriz ki cemaat bu konuda imamı örnek almıyor, siyasete daha çok sevgi, saygı ve hoşgörü ile yaklaşıyor. Ve diğer taraftan da iktidar ve muhalefet partilerinin önde gelenlerinin birbirlerine daha yumuşak bir üslup ile eleştiri yöneltmesini bekliyor. Halk, memleket menfaatleri doğrultusunda iktidar ve muhalefetin birbirinin kuyusunu kazmasından çok işbirliği yaptığını görme arzusunda.

Seçmenin öğrendiği bir şey var ki o da, dün birbirine ağır kelimeler yönelten siyasiler bugün el ele kol kola olabiliyor. Rahmetli Süleyman Demirel oldukça deneyimli bir politikacıydı. Bize miras bıraktığı en önemli cümlelerden biri "Dün dündür, bugün bugündür" oldu.

Politikada işte böyle bir şey dün başkaydı, bugünkü durum daha değişik, yarın da çok farklı bir manzara ile karşılaşabiliriz. Genç seçmen kitlesinin politika arenasındaki davranış şekli bir nevi babalarına, dedelerine örnek teşkil edecek gibi görünmekte.

Yeni nesil seçmenin kitabında ‘biz babadan ya da dededen şu partiliyiz’ yazmıyor, onlar kendi mantıkları ile en doğru kararı kendilerinin vereceklerini inanıyor. 31 Mart yerel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi'nin kazandığı başarı Genel Başkan Özgür Özel'in de daha bir üst mertebede konumlanmasının kapısını açtı. Bu başarıdan önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Özgür efendi" lakabı ile hitap ettiği muhalefet partisi lideri, 1 Nisan tarihinden sonra "Sayın Özgür Özel" haline geldi.

Siyaset biraz da futbola benziyor. Kötü oynayan oyuncu oyun dışı kalırken, iyi oynayan takım kaptanlığına yükseliyor. Taraftarın gözünde de gördüğü sevgi, saygı zirve yapıyor. CHP Genel Başkanı Özel de bir önceki seçimde başarı kazanmış, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın yaktığı meşaleyi daha yukarıya taşımayı bildi.

23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile güzel bir fotoğraf veren Özel, bu başarısını perçinleyecek gibi görünüyor. Önümüzdeki hafta için randevulaşan iktidar ve ana muhalefet partisi liderleri sert eleştirileri bir kenara bırakıp Türkiye'nin önemli konularını görüşecek. Uzun yıllardır iktidar ve muhalefeti aynı masada görememiş olan seçmen bu durumdan gayet memnun.

Dışarıda ve içeride bu kadar çok açık ve gizli düşman varken ülkenin en önemli iki siyasi figürünün vereceği olumlu mesajlara ihtiyaç var. AK Parti-CHP yakınlaşması 31 Mart yerel seçiminin getirdiği bir sonuç. Atılacak bu adım ve yapılacak görüşmenin ardından liderlerin yapacakları açıklamayı şimdiden merakla bekliyoruz.

SAĞLICAKLA KALIN.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.