Geçen sene ‘5 Aralık Türk Kadınının Seçme ve Seçilme Hakkının Tanınması’nın yıl dönümü vesilesiyle organize edilen etkinliklere, yazılan köşe yazılarına, meslek örgütlerinin, STK’ların ve iş insanlarının konuyla ilgili yaptıkları açıklamalarına baktım.
Ve bir yıl sonra hiçbir şeyin değişmediğini net bir şekilde gördüm!
Hâlâ kadınların istihdamdaki yerini tartışıyoruz.
Pozitif ayrımcılık adı altında uygulamalarda bulunan şirketleri örnek gösteriyor ve farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz.
Bugüne kadar yapılanlar ya yeterli olmadı ya da yanlış bir yol izlendi.
Halbuki Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, 5 Aralık 1934 tarihinde Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan değişiklik ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasını sağlarken geleceği böyle öngörmemişti.
Bu kadın sorunlarının gündeme getirilmesi, çözümler bulunması için çok önemli bir adımdı.
Ve tekrar etmekten memnuniyet duyduğum gerçek:
Fransa’dan ve İtalya’dan 11, Romanya’dan 12, Bulgaristan’dan 13, Belçika’dan 14, İsviçre’den 36 yıl önce Türkiye’de kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi.
***
Bu sene ise, Nilüfer Belediyesi, BUİKAD, BUMKAD ve Bursa Barosu ortaklığında düzenlenen ‘İnsan Kadın Paneli 2. Kadın İşgücü İstihdamı Paneli’ne katıldım. Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen panelde moderatör Doç. Dr. Betül Batır, konuşmacılar; BUİKAD Başkan Yardımcısı Zuhal Aslı Saka, BUMKAD Yönetim Kurulu Üyesi Ayşe Köksal, PERYÖN Güney Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Elif Çelikkoparan ve Bursa Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Arb. Nilay Parlar’dı.
Türk Kadınlarının seçme ve seçilme hakkının tanındığı günün 89. yıl dönümünde konuşmacılar, iş hayatlarındaki mücadelelerini ve elde ettikleri başarıları anlattı.
BUMKAD Yönetim Kurulu üyesi Ayşe Köksal, sunumunda çarpıcı istatistikler paylaştı.
Mesela ‘Cinsiyet Eşitliği Endeksi’nde Türkiye 146 ülke arasında 129.’ymuş.
Ve inanması çok güç ama ülkemizde okuma yazma bilmeyen kadın sayısının 2.8 milyon olduğu bilgisi de paylaşıldı.
Bu rakam çok korkunç!
Mühendislik ve teknolojide kadın istihdamının arttırılması için neler yapılmalı sorusuna ise Ayşe Köksal şu maddelerle yanıt verdi:
“Yeni kadın liderler yaratmak için mentorluk ve gelişim programlarının uygulanması.
Kadın çalışanları erkenden teknoloji sektörüne çekmek.
Kişisel gelişim ve eğitime destek.
Kadınların başarı öykülerini ve sektörün başarısına etkilerini yazmak.”
Teknoloji sektörü yüzde 60 erkek egemen bir dünya.
Ama şans verildiğinde çok başarılı olacak kadınlar aramızda!
O halde sorun ne?
Programda konuşma yapanlar arasında Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu da vardı. Bence en mantıklı açıklama ondan geldi.
Türk toplumu ilerlemeci ve ilerici bir toplumdur diyerek söze başlayan Tatlıoğlu, Türk kadınına tanınan seçme ve seçilme hakkı için; “Bin yıl önceden beri Türk toplumu bu coğrafyaya üst medeniyet teklif etmiş ve kalıcı olmuştur. Hep bir arayışla devam etmiştir. Cumhuriyet, arayışın radikal sıçramasıdır. Bu toplum insanlığa bir şeyler katma derdindedir. Zaman zaman ekonomi nedeniyle, belki siyasi savrulmalarla farklılıklar yaşanmıştır ama tarih akışı ilerici olduğumuzu gösteriyor” ifadelerini kullandı.
Ve sorunun erkek-kadın ayrımı olmadığına dikkat çekti.
Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu:
“Ben kadın erkekten ziyade, liyakat üzerinde durulmasını tavsiye ediyorum. Liyakattir hak edene hak ettiği yeri verecek olan. Liyakat olmazsa, devlet savrulur. Kadınların ne kadarı yazar ne kadarı şair? Ya da başarılı özel şirket yöneticilerinin kaçı kadın? Bilginin esas olduğu yerlerde, fiziksel gücün önem arz etmediği yerlerde kadının rolü ve görünürlüğü daha fazla olacaktır!
***
Bu topraklarda kadın her zaman el üstünde tutuldu.
Belki de sorun şu an kadınların görünür olmayışında ve liyakatin rafa kalkmış olmasındadır…