Sosyal devlet anlayışına göre kamu hizmetlerinin ücretsiz olması gerekir.
En azından biz öyle biliyoruz.
Örnek vereyim:
Eğitim, sağlık, güvenlik vb…
Peki, gereklilik yerine getiriliyor mu?
Sağlık sistemini ve güvenliği bir kenara ayırıyor ve eğitimi ele almak istiyorum.
Çünkü bazı kademeler için kayıt işlemleri başladı; veliler her sene olduğu gibi bu sene de fazlasıyla dertli!
Hoş, her ne kadar dile getirilse de bir değişiklik gözlemleyemiyoruz ne yazık ki.
Geçen yıl devlet okullarında kayıt sırasında istenen ücretin 50 bin liraya yaklaştığı belirtilmiş ve bu doğrultuda ben de çeşitli şikâyetleri kaleme almıştım.
Hatta hatırlatma yapayım kullandığım ifadeler şöyleydi:
“Eğitim hakkında aslında konuşulacak çok sorun var.
Veliler kara kara artan masraflar karşısında ne yapacaklarını düşünüyorlar.
Kırtasiye, okul forması, ayakkabısı, servis ücreti derken kabaran hesap dışında, asıl darbe kayıt sürecinde yapılıyor.
Devlet okullarında bile kayıt sırasında bağış adı altında yüklü miktarlar talep ediliyormuş, ben de bu durumdan şikâyetçi olanlardan öğrendim.
Dönem dönem basına yansıyan haberleri biliyoruz ama tutarın 30 bin-40 bin bandında seyrediyor olması şok etkisi yarattı.
Standart istekler arasında üç top A4 kâğıt ve klasörler var.
Eğer veliler buna katlanabilirse çocuklarını istedikleri okula kayıt ettirebiliyor aksi takdirde ikametgâh noktasında eğitim kurumuna gitmeleri gerekiyor.
Veliler bundan neden kaçıyor da, yüksek krediler çekip bu eziyete katlanıyor dersiniz?”
Bugün bir değişiklik var mı?
Enflasyon bahanesiyle rakamlar ikiye katlanmış durumda.
Öyle çok da gözünüzde büyütmeyin: bedavadan biraz pahalı sadece!
İlk duyduğumda, aileler çocuklarını özel okula kaydettiriyor sanmıştım; 100 bin liranın devlet okullarından istendiğini öğrenince o meşhur cümlemi bir kez daha kurdum:
‘İyi ki şu anda öğrenci değilim!’
***
Eğitim İş Bursa Şube Başkanı Yeliz Toy konuyla ilgili iddialı açıklaması ise şöyle:
“Çocukları için yalnızca nitelikli eğitim ortamı arayan velilere, devletin temel görevlerinden biri olan eğitimin, on binlerce liraya satılması fırsatçılıktır. Bu ücreti ödeyemeyen velilerin, çocuklarını istemedikleri okul türüne göndermek zorunda kalması, evine uzak okullara yine on binlerce lira ödeyerek servis ücretine mahkûm edilmeleri görevi kötüye kullanmaktır.
Öğrencilerin anayasal hakkı olan eğitime erişmesinin önünde hiçbir engel olmamalıdır. Eğitim, yasalara göre haktır ve hatta zorunludur. Okul Aile Birliği adı altında para toplamak tüccarlıktır.
Velilerden toplanan paralarla ayakta kalan okullar bize göstermiştir ki, Milli Eğitim iflas etmiştir. 100 bin TL kayıt ücreti veren velilerin öğrencileri kayıt bölgesi dışından kaydedilirken, 80 bin TL verebilenler, aday havuzuna alınarak bekletilmektedir.”
İfadeleri sert bulanlar, karşı çıkanlar muhakkak olacaktır.
Ancak bu kayıt çilesi az ya da çok bir şekilde mevcut.
Yalnızca Bursa’ya da özgü değil elbette.
İstanbul’da, Ankara’da tanıdığım insanlardan da benzer sitemleri işitiyorum.
Öğrencinin ikametgâhının bulunduğu mahalledeki okula gitmesi halinde böyle bir sorun ortadan kalkıyor diye biliyorum.
Şahit olduğum bir olayı, mahalle, okul adı vermeden aktarayım:
Eğitim kalitesi, fiziki imkânlarıyla popüler olan bir okuldan bahsediyorum.
Ve veliler çocuklarını uzak mahallelerden gelerek kayıt ettirmeye çalışıyor. Ancak sınıfların kapasitesi belli, alınabilecek öğrenci sayısı sınırlı, bölgede yaşayanlar öncelikli.
Buna rağmen kayıt için diretilince haliyle caydırma adına çok yüksek tutarlı bağış ücretleri dillendiriliyor.
Bunu göze alarak ‘yeter ki benim de oğlum-kızım burada okusun’ diyenler gerektiğinde kredi çekiyor.
İlk etapta mantıksız olarak görünüyor evet ama bunun sebebini de Başkan Yeliz Toy geçen sene şu ifadelerle izah etmişti:
“Derslik ihtiyacı en çok olan şehirlerden biri Bursa. Bir kentin doğusu ile batısı arasında bu kadar sosyo-ekonomik fark olur mu? Okullarda yardımcı personel olmadığı için mecbur kalıp, bağış topluyorlar. Ekonomik durumu iyi olan velilerin yaşadığı bölgelerde okullar tertemiz. Bu bölgeler arası dalgalanma yüzünden yakındaki okulda yer bulamayan da servis ücretini ödemeyi kabul ediyor…”
***
Her şeye rağmen bağış yükü için bir yaptırım olmalı öyle değil mi?
Veliler Milli Eğitim’e muhakkak şikâyetlerini iletmeliler!