Hakkında yazmam gereken çok konu ve bekleyen röportajlarım vardı.
Ama hiçbir şeyin şu an önemi yok.
Çünkü 29 Ekim geldi!
Cumhuriyetimizin doğum günü…
Ulusun, egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı sisteme geçeli tam 100 yıl oldu.
Küçükken katıldığım bayram törenlerinde 100. yılda nasıl kutlamalar yapılacağını düşünürdüm.
Öğretmenlerimiz, ailelerimiz duygulanır, bizlere Türkiye’nin kuruluşunu, verilen mücadelenin sadece cephede düşmana karşı değil, ülke içinde cehalete karşı da olduğunu, Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının azmini, cesaretini ve sonucunda zafere ulaşıldığını anlatırlardı.
Eminim ki belli bir yaş grubuna kadar her çocuk için Mustafa Kemal Atatürk demek, vatan, bayrak, gelecek, çalışmak, azim ve gurur demekti!
Sınavda kopya çekene, arkadaşına zarar verene, ödevini yapmayana sınıftaki Atatürk fotoğrafı gösterilir, “Ata’nın önünde utanmıyor musun?” denirdi.
Biz böyle büyüdük ve şimdi anlıyorum ki her şey yetiştirilme şekliyle ilgiliymiş.
İçinde olmayana ne yapsak olmuyormuş!
***
Bulunduğumuz coğrafya nedeniyle dört bir yanımız dertle, kederle çevrili.
Orta Doğu kan gölüne dönmüş durumda.
Evet, savaş var.
Evet, masum insanlar katlediliyor.
Çocuklar, kadınlar perişanlar…
Hepsini görüyoruz, izliyoruz, tepki gösteriyoruz.
Ama nasıl bu savaş ülkem içinde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak isteyenlerin linç edilmesine sebep olabilir?
Ve nasıl “Ne var yani, bu sene kutlama, kutluyorsun da ne oluyor, Cumhuriyet çok mu lazım” sorusuna dönüşebiliyor?
Her durumda ikiye ayrılmayı başarıyor, birbirimizi kırmaya, susturmaya çalışıyoruz.
Düşünün…
Başarılarla gurur duyacağımız zamanlar da bile böyleyiz artık.
Kutuplaşmış, ötekileştirilmiş, birbirinin fikrine saygı duymayan kitleler halinde varlığımızı sürdürüyoruz.
Daha üzerinden çok geçmedi.
Filenin Sultanları hepimizi gururlandırdı diye düşünüyorduk.
Öyle değilmiş.
Kıyafetleri, takım oyuncularının bireysel tercihleri, sosyal medya paylaşımları şampiyonluğun önüne geçti.
Kendisini laik, modern olarak tanımlayanlar karşı görüşü gericilikle suçladı.
Karşı taraf ise dinsizliği, ahlaksızlığı argüman olarak kullandı.
Sonuçta kime, neyi kanıtladılar, kim kazandı?
Aynı olayı yaşıyoruz şu anda.
Gelen tepkileri hayretle karşılıyorum.
“Filistin’de insanlar ölürken, sen konserde bağırarak şarkı söyleyeceksin” deniyor.
Ne büyük gaflet!
Cumhuriyeti sadece konserle özdeşleştiren zihniyet ile mücadele etmemiz zaten mümkün değil.
Hâlbuki ben 100. yaşımızı coşkuyla kutlayacağımızı anlatmak isterdim.
Tarihi bir kez daha hatırlatıp, kayıplarımızı anmak arzusundaydım.
Olmadı.
Atatürkçüyüm, Cumhuriyetçiyim demek birileri tarafından suç sayıldı.
‘İnsanlar kendilerini tanımlarken bunları neden belirtiyorlar?’ diye merak ederdim.
Çünkü bana göre bu ülkenin tüm vatandaşları zaten böyleydi.
Tam tersiymiş demek ki, tepki görür olduk.
Söylem şuna döndü:
Ben Cumhuriyetçiyim ya sen?
Diğer seçenekler karanlık çukur.
***
Bilmeyenler varsa 29 Ekim 1923’te ne olduğunu belirteyim.
Osmanlı İmparatorluğu, 1876 yılına kadar mutlak monarşi, 1876,1878 ve 1908-1918 arasında meşrutiyet ile yönetilmişti.
I. Dünya Savaşı'nda yenilgiye uğranmasının ardından Anadolu işgale edilmişti. Mustafa Kemal önderliğinde milli mücadele başlamış ve Ekim 1922’de zafer ile sonuçlanmıştı.
‘Büyük Millet Meclisi’ adıyla 23 Nisan 1920'de Ankara'da toplanan halkın temsilcileri, 20 Ocak 1921'de Teşkilat-ı Esasiye Kanunu adlı yasayı kabul ederek egemenliğin Türk ulusuna ait olduğunu ilan etmiş ve 1 Kasım 1922'de aldığı kararla saltanatı kaldırmıştı.
27 Ekim 1923'te İcra Vekilleri Heyeti'nin istifası ve yerine meclisin güvenini kazanacak yeni bir kabinenin kurulamaması üzerine Mustafa Kemal Paşa, yönetim biçiminin Cumhuriyet olması için İsmet İnönü ile birlikte bir yasa değişikliği tasarısı hazırlayarak 29 Ekim 1923'te Meclis'e sunmuş ve bunun kabulüyle Cumhuriyet ilan edilmişti.
Cumhuriyetin ilanı, Ankara'da 101 pare top atışı ile duyurulmuş ve 29 Ekim gecesi ile 30 Ekim 1923 tarihinde başta Ankara olmak üzere tüm ülkede bir bayram havasında kutlanmıştı.
Tarihi doğru öğrenen herkes, ne kadar borçlu olduğunu anlar!
***
Biz demek, Türkiye demek.
O halde ben 29 Ekim’de 100. yaşımı kutluyor olacağım, ya siz?
Başta Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere vatan uğruna canını hiçe sayan tüm kahramanları özlemle, minnetle anıyorum…
Cumhuriyetimiz daim olsun!