‘İnsan Kaynakları’ deyince gözünüzde nasıl bir meslek canlanıyor?
İşe giriş-çıkış işlemlerini yapan, mülakatları gerçekleştiren genellikle baskıcı, yüzü gülmeyen insanlar mı?
Yoksa son dönemde dizi ve filmlerin etkisiyle plazada çalışan, her zaman kazancı yüksek, ütopik hayatlara sahip kişiler mi?
Bu bir ‘İK’ rüyasıdır!
Her meslek dışarıdan kolay ve havalı durur.
Herkesin aklı bir başkasının ünvanında kalır ama o nasıl, ne gibi zorluklarla kazanılmıştır, kimse ona odaklanmaz.
Keşke mühendis, doktor, insan kaynakları uzmanı ya da hatta gazeteci olsaydım derken sarf edilen çabanın farkında değildir!
Peki, neden gündemim İK?
Çünkü dün PERYÖN Akademi’nin 19. İnsan Yönetimi Zirvesi’nin basın toplantısındaydık.
Sektörün uzmanlarını bir arada görünce, yazmam gerektiğine kani oldum.
***
15-16 Kasım’da düzenlenecek 19. İnsan Yönetimi Zirvesi; ‘Güven: Gelecek’ mottosunu taşıyor.
Belki öncelikle hâlâ ‘personelci, personel müdürü’ gibi deyişlerden kurtulmayı başaramayan mesleği tanımlamak gerekir.
Temel görev doğru işe doğru insanı yerleştirmektir.
Basit gibi görünen ancak işletme için kritik faaliyet statüsünde olan çalışan seçimi sürdürülebilirliğin temelidir.
Kalifiye elemandan yakınılan günümüzde yetiştirilmiş, iş öğretilmiş çalışanların firmaya bağlılığı da yine İK’nın, İK’cının görevidir!
Bu doğru performans ölçümleri, ücret sisteminin kurulması, eğitimlerin verilmesi, kariyer planlamasının yapılması ile sağlanacak kurumsal bağlılıkla olabilir; bunlar da haliyle bize İK’yı işaret eder.
Sanayi devriminin estirdiği sömürü rüzgârı yerini yavaş yavaş insan odaklılığa bırakırken, mesleğe duyulan ihtiyacı da artırdı.
Tabii kurumsal firmalar, bilinçli kurucular ve yöneticiler olan iklimlerden bahsediyorum.
Yoksa yüksek oranla aile şirketlerinden oluşan KOBİ’lerimizde bu bilincin oluşmadığını biliyorum…
İtirazı olan ve savunmak için gardını alanlara sunabileceğim çok sayıda iş görüşmesi tecrübem var.
İnsan Kaynakları ve Endüstri İlişkileri Yüksek Lisansı yapmış, soft İK’da ilerlemek isteyip mülakatlarda; ‘Biz sadece bordrolama’ yapıyoruz; dediklerinizi de pek anlamıyorum’ diyen yetkililerle karşılaşmışlığım mevcut.
İdealist olup, işleyişin profesyonel olduğunu zannetmek büyük handikap.
Hayatında hayal kırıklığı yaşamayan yoktur.
Bu nedenle gençlerin iş beğenmediğini belirtenlere seslenmek istiyorum:
Aynı yolardan geçen yetişkinler olarak eleştirmek yerine teşvik edici olmayı tercih etmelisiniz, ne dersiniz?
Tam bu noktada devreye güven kavramı giriyor.
Çalıştığımız kurumlara güvenmek, geleceğe biraz olsun umut beslemekle eşdeğer.
Ya bugün ya yarın işsiz kalacağım diye düşünen çalışanlardan yüksek performans beklemek haksızlık olur!
Aynı şekilde işverenin de emekçilerine güvenmesi; yatırım yaparken ki mali durum analizinin yanında muhakkak belirleyici.
***
Basın toplantısında, PERYÖN Güney Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Neslihan Özer de bu tespitler ışığında;
“Geçen sene ekim ayında gerçekleştirdiğimiz 18. İnsan Yönetimi Zirvemiz sadece üyelerimizin değil, Bursa ve Güney Marmara iş dünyasının da büyük ilgisini görmüştü. ‘İnsana Değer’ temasını işlediğimiz 18. İnsan Yönetimi Zirvesi’nden sonra, bu sene yine iş dünyasının çok önemli bir kavramını işleyeceğiz.
İnsan ilişkilerinin yapı taşı. İş yerlerinde, toplumda ve bireyler arasındaki her türlü etkileşimde yadsınamaz bir role sahip. Özellikle iş dünyasında, organizasyonların sürdürülebilir başarılarını sağlamak için yetkinlik ve strateji kadar önemli. 19. İnsan Yönetimi Zirvemizin temasını ‘Güven’ olarak belirledik” dedi ve ekledi:
“İş yerlerinde organizasyonel şeffaflık, liderlerin tutarlılığı ve çalışanların birbirine olan bağlılıkları ile şekillenen güven iklimi, sadece çalışan verimliliğini arttırmakla kalmaz, şirketlerin değişim ve geleceğe hazırlık süreçlerinde de kritik bir rol oynar!”
Yeteneğe, kariyere, geleceğe, aklına, cesaretine, yorumuna, enerjine, özüne güven gibi çeşitli oturumlarda uzman isimler konuşmacı olacak.
Son olarak ‘ATA’ya Güven’ ile zirve sona erecek.
***
O halde ilgililere, yetkililere duyurulur; 15-16 Kasım’da Merinos’ta bu etkinliği kaçırmayın…