Bursa’da CHP 38. Olağan İl Kongresi pazar günü Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapıldı.
Başlangıç saati 11.00 olarak bildirilmişti.
Ancak açılışın yapılması epeyce vakit aldı, salondan dışarı taşan kalabalığı sürece dahil etmek zor oldu.
Alanda beklerken delegelerin bazılarından şu cümleyi duydum:
Değişim olmazsa artık ben yokum!
Bunu il için mi yoksa genel merkez için mi dediklerinden emin değilim.
Ama her ikisi için de seçmenin çoğunluğunun istediği bu:
Değişim!
***
Hararetli konuşmalarla başlayan kongreye; CHP Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Bozbey, Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu, CHP Bursa Milletvekili Hasan Öztürk, CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, CHP Osmangazi Belediye Başkan adayı Erkan Aydın, CHP Nilüfer İlçe Başkanı Özgür Şahin, CHP Osmangazi İlçe Başkanı Cengiz Çelikten, CHP Yıldırım İlçe Başkanı İlhami Gün, CHP Genel Başkan adayı Örsan Öymen, CHP MYK Üyesi Lale Karabıyık, CHP Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan, Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz, Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan katıldı.
Basın sıraları da doluydu!
CHP Bursa İl Başkan adayları ise; Turgut Özkan, Nihat Yeşiltaş ve Gürhan Akdoğan’dı.
CHP Yıldırım eski ilçe başkanı Nihat Yeşiltaş’ın salona girerken aldığı tezahüratlar, günün sonunda onun kazanacağını anlamamızı sağladı.
Nitekim 599 delegenin 323'ünün oyunu alarak seçildi ve yeni İl Başkanı oldu.
Buraya kadar paylaştığım bilgiler zaten herkes tarafından yazıldı, paylaşıldı.
***
Benim dikkatimi çeken ise gençlerin partisi diye lanse edilen CHP’nin en çok orta yaş ve üzerine hitap ediyor oluşu.
“Bugüne kadar milletvekillerini zaten dinledik” diye bağırarak konuşma talebinde bulunup, kürsüye çıkan isimler arasında hiç genç yoktu.
Genel seçimi kaybetmenin muhasebesini yapan şehrin milletvekilleri, gençlerin iş bulamamasından, gelecek kaygısından, yoksulluktan bahsettiler ama onların siyasette yer alma isteklerinin azaldığına hiç değinmediler.
Belki de hâlâ durumu fark etmediler ya da zaten istemiyorlar.
Dışarıdan bakılınca siyaset; belli bir gelir seviyesine, zümreye ait gibi duruyor. Söz hakkımızın olmadığı yapılanmalara ülke yönetimi için oy veriyor, bizlere faydalı olmalarını bekliyoruz.
Peki, biz ne yapıyoruz?
Bu sürüklenişin sonu nereye varacak?
Yıllardır şikayetçi olan CHP seçmeni, Bursa’da İl Başkanı’nı değiştirmenin coşkusunu yaşıyor.
Bu genel merkez için de değişimin ayak sesleri olabilir mi?
Kongrede açıklamasının neredeyse hepsini not aldığım isim CHP Genel Başkanlığı’na aday olduğunu açıklayan Prof. Dr. Örsan Kunter Öymen’di.
Sanmayın ki Öymen’i destekliyorum ya da karşıtım.
Unuttunuz mu?
Sadece izleyiciyiz, hiçbir söz hakkımız yok; oy vermek dışında.
Öymen konuşmasına, “Mevcut yönetim ve Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu ile girilen tüm seçimler kaybedilmiştir” diyerek başladı.
Salondan tepki gelmesini bekledim çünkü bir teselli cümlesi olan:
“Aslında biz kazandık, yerel seçimde İstanbul, Ankara gibi büyükşehirleri aldık, oy oranımızı bazı bölgelerde artırdık” çok kullanılıyor.
Halbuki seçmen artık başka zaferler görmek istiyor.
Yüzde 22 ile 26 arasına sıkışıp kalan oy oranına vurgu yapan Öymen; “Bazıları karamsar, determinist bir yaklaşım içerisindeler. Eleştirileri seçim döneminde askıya aldık. Kazanmak için çalıştık. Ama oy oranı aşılamadı. Nedenleri arasında bizim de sorumlu olduğumuz meseleler var. Parti içi demokrasi bunlardan biri” dedi.
CHP içindeki lojistik, stratejik, ideolojik hatalara az da olsa değindi.
Ancak en önemlisi “Parti kimliğini kaybetmiştir” ifadesiydi.
Bunu partiye oy versin, vermesin artık herkes farkında ve dile getiriyor.
Sokak röportajlarında Ak Parti’ye oy verdiğini belirten seçmen dahi “Atatürk’ün kurduğu CHP’yi kaybettik” diyebiliyor.
Felsefeci ve akademisyen olan Öymen uzun süren açıklamasını “CHP’de devrim olmadan, Türkiye’de devrim olmaz” diyerek noktaladı ve salondan coşkulu bir alkış aldı.
***
Siyasetin ruhunda hep coşku vardır.
Anlık söylemler heyecan yaratır.
Uzun vadede insanların adaylara inanması, güvenmesi gerekir.
Zaten seçmeni çeken de budur.
Peki, gençler bu söylemlere inanıyor mu, değişim başlıyor mu?