Şehri anlatmak, cümlelere sığmaz!
Bu ifadeyi Bursa İl Kültür ve Turizm Müdürü Kamil ÖZER, Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ‘Cumhuriyet’in 100. yılında Tekstil Eser Konservasyonunda Spesifik Yaklaşımlar Paneli’ açılışında kullandı.
Merinos’ta düzenlenen panelin açılış konuşmasını yapan Kamil Özer şöyle devam etti:
“Büyükşehir Belediyesi’nden, ilçe belediyelerine, STK’lara kadar Cumhuriyet’in 100. yılı dolayısıyla pek çok etkinlik ve kıymetli işler yapıldı. Atatürk’ü andığımız bu ay içerisinde, O’na ait çok kıymetli eserlerin restore edilmesi konusu çerçevesinde toplanmış bulunuyoruz…”
Tabii ki UNESCO Kenti vurgusu yapmayı da unutmadı.
Tüm şehir dinamikleri turizm, kültür, sanat alanlarında çalışmalarını sürdürüyor.
Hatırlarsanız, son projelerden biri de Misi’de Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi olmuştu.
UNESCO Yaratıcı Şehirler ağına da giren Bursa’nın yeni hedefleri var.
Birleşmiş Milletler’in ‘Dünyanın En İyi Turizm Köyü’ listesine Cumalıkızık’tan sonra Gölyazı’yı da aldırma çabası mevcut.
Bursa İl Kültür ve Turizm Müdürü Kamil Özer bunun için kararlılığı dile getirerek; “Hak ettiğimizi almak için kendimizi dünyaya duyurmaya çalışıyoruz” dedi.
Ardından kürsüye çıkan Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Fethi Yıldız ise, “Çok şanslıyız, geçmişi gelecek kuşaklara aktarmak için çalışan bir belediye başkanına sahibiz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, ‘Türk Milleti’nin temeli kültürdür.’ Biz bunu unutursak coğrafyamızı başkaları çizer” şeklinde konuştu.
Ardından panele geçildi.
Konu başlığı, tekstille ilgilenenler dışında, çoğunluğa değişik gelmiştir muhakkak.
Merinos Tekstil Sanayi Müzesi ekinlik salonunda gerçekleştirilen panelde; Atatürk’e ait tekstil eserlerin koruma, onarım ve depolama çalışmaları, kıyafet paravanının konservasyonu, restorasyonda kullanılan sağlamlaştırma yöntemleri gibi konulara değinildi.
Teknik ağırlıklı olsa da özellikle ilk oturum benim için ilgi çekiciydi.
Restoratör Ebru Ören, Atatürk’e ait bazı giysilerin nasıl temizlenerek, sergilenmesinin sağlandığını anlattı.
Dört kişilik bir ekiple çalıştıklarını belirten Ören, “2014 senesinden beri Atatürk Cumhuriyet Müzesi’nde belli aralıklarla çalışmaktaydık. Bu eserleri yerinde de inceledik, raporladık. Bazı kıyafetlerle sandık lekelerini görüyoruz. Panelin konusu olan bu alanda bu temizliği nasıl yaparız diye çalıştık. Normalde tekstil eserlerde yıkama yapılır. Ancak çok kirli eserler ve asidik oranı yüksek eserlerde farklı yöntemler araştırdık” açıklamasını yaptı.
Fotoğraflarla tek tek süreci görme fırsatımız oldu.
Yırtıkları bulunan giysiler yaslama denilen yöntemle onarılıyor, pamuklu kumaşlar suya girince zarar görebileceği için fırçalarla dairesel hareketlerle temizleniyor, kuruması için özel bir alanda muhafaza ediliyor.
Müzelerde insanlar bembeyaz kıyafetler görmek istiyor olabilirler ancak amaç esere zarar vermeden en temiz haline ulaşmak!
***
Tabii ki bulunduğumuz yer Merinos Tekstil Sanayi Müzesi olunca “Çiçeklerin Düğünü” sergisini gezmeyi ihmal etmedim.
Adını mevsimlerin en güzeli olan bahardan ve onun müjdecisi çiçeklerinden alan sergide, yüzlerce iğne oyası bulunuyor. Ikumi Nonaka ve İbrahim Koca’nın koleksiyonlarından seçilenler sergileniyor.
‘Modası geçmeyen gelenek’, ‘Elin emeği gözün nuru’ gibi bölümlere ayrılan alanda rengarenk iğne oyaları sizleri bekliyor. Hepsi özenle yerleştirilmiş ve ait oldukları yöreler de belirtilmiş.
Açıklaması ise şöyle:
“İğne oyası sanatı, çok beğenilmesine karşın yapımı az bilinen benzersiz bir Türk el sanatları türüdür. Değişik tekniklerle meydana getirilen oyalar taşıdıkları mesajlarla da sessiz bir iletişim aracı olmuşlardır. Anadolu’da insanlar sustuklarında, susmak zorunda kaldıklarında onların yerine seçtikleri renkler ve motifler konuşmuştur…”
***
Hep dediğim gibi, bazen kendi yaşadığınız şehrin turisti olmayı unutmayın…