Hava Durumu

Çakmak: ‘Tarım arazileri imara açılmamalı!’

Yazının Giriş Tarihi: 06.03.2023 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.03.2023 17:27

Bursa için kuraklık uyarısı yapılıyor, tehlike çanları çalıyor. Deprem nasıl bir tehdit ise kuruyan barajlar da aynı şekilde felaketin öncüsü. Bir sonraki adım ise kıtlık. Hem Bursa’da hem afet bölgesinde tarımsal üretimin durumunu ve kuraklığı TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Dr. Fevzi Çakmak’a sorduk.

Kahramanmaraş Depremi sonrası yaşadığımız şehirleri her açıdan sorgulamaya başladık. Bugün deprem kadar önemli başka bir doğa gerçeği ile karşı karşıyayız. Kuraklık, bugüne kadar ki en şiddetli haliyle gündemimizde. Bursa’da Nilüfer barajı tamamen kurudu. Meteorolojiden de müjdeli haberler hala yok. Bu kadar sorunumuz varken hızla sanayileşen şehirde tarımsal üretim risk altında. Verimli araziler sanayi bölgesi oluşturulması adına imara açılıyor, Bursa Ovası hızla kentleşiyor. Hava kirliliği, yer altı suyunun çekilmesi, çiftçinin tarımdan ekonomik sebepler yüzünden vazgeçmeye başlaması gelecek için endişelerimizi daha da artırıyor. Konu ile ilgili açıklamalar yapan, sesini duyurmaya çalışan ilgili meslek odası olan, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası ise şehir için endişeli. Doğru ürün planlamasıyla hem deprem bölgesinin yeniden yapılandırılması çağrısı hem de Bursa’da suyun doğru kullanımı için uyarıda bulunuluyor. Çarpıcı verileri de paylaşan Bursa Şube Başkanı Dr. Fevzi Çakmak konuyla ilgili sorularımızı cevapladı.

Tasarruf için belediyeler uyarıda bulunuyor, evlerde tüketimin azaltılması, dikkatli olunması için ilanlar yayınlıyor. Her damlası çok kıymetli olan suyu ise en çok tüketen ne haneler, ne de sanayi. Çok dikkat çekici bir bilgi olan suyun en çok tarımda kullanılıyor olması bunun da yüzde 50’sinin kayıp kaçak olarak yok olması! Bunu önlemek yerine, su ihtiyacını karşılayabilmek için yer altı sularını yönelen Bursa’yı, Konya’da oluşan obruk manzaraları bekliyor. Üstelik bu depremde çökmeleri de tetikliyor. Doğa bir bütün olarak çalışıyor. İnsan tarafından atılan her yanlış adım birbirini tetikleyen afetler zinciriyle karşımıza çıkıyor. Üstelik olanlardan hiç ders çıkarılmıyor. Yıkımın çok olduğu Hatay’da yeni yerleşim yine sulak arazi üzerine planlanıyor. Kış şartları nedeniyle bir an önce sokaktan, çadırdan kurtarılmak istenen halk denetimsiz imara açılan tarım arazilerine yerleştirilmeye çalışılıyor. Bu aynı şeylerin bir daha yaşanması anlamına geliyor. Doğa talanının durması çağrısını yapan TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Dr. Fevzi Çakmak’a kulak verelim.

Türkiye’nin üstünlüğü tarımdı. Ne oldu da bundan vazgeçip sanayiye yöneldik?

Özellikle 1980 yılından bu yana uygulanan neo-liberal, liberal tarım politikalarıyla beraber, IMF dayatmaları, AB uyum yasaları ve ardından gelen büyükşehir yasasıyla beraber ne yazık ki çiftçiye verilen destekler azaltıldı, çiftçi kaderine terk edildi, bilinçli yapı yok edildi. Kazanamayan çiftçi yavaş yavaş tarımdan uzaklaşmaya başladı. Çocuklarını başka iş yapmaları için şehirlere gönderdiler. Kimisi okudu tarımdan koptu, kimisi şehirlerde sanayide asgari ücret karşılığı çalışmak zorunda kaldı. Bir yandan köyler boşaldı, yaşlılara terk edildi, yaş ortalaması 55 ve üzeri oldu. Eğer tedbir alınmaz, gerekli yatırımlar yapılmazsa, oraları cazibe merkezi haline getirmez, köylünün gelirini artırıcı faaliyetleri devreye sokmazsak genç nüfus köyde kalmayacak.

Bir nesil sonra korkarım köylerde tarım yapacak insan bulamayacağız. Tarımsal üretimde şirketleşme başlayacak. Onların hegemonyasında Türkiye tarımı göreceğiz. Dışardan da alacak gıda zor bulacağız ve bulursak çok pahalı olacak. Çiftçiyi bilinçlendirmeliyiz ve üretime devam etmeleri için teşvik etmeliyiz. Köyler üretsin, biz şehirlerde yiyelim mantığından çıkmalı, gerekenleri yapmalıyız.

HAVA KİRLİLİĞİ DE YÜKSEK

Bursa’da tarımdan sanayiye hızlı bir geçiş var. Bunu doğru buluyor musunuz, durumu değerlendirir misini?

Sanayileşme havamızı, suyumuzu kirletiyor, yer altı ve yer üstü kaynaklarımızı tüketiyor. Bursa hava kirliliğinde 6.sırada. Şehrimizin 2006 yılında 430 bin hektar tarım arazisi varken bugün 363 bin hektara kadar düşmüş durumda. 65-70 bin hektar tarım arazisi tarım dışına çıkartılmış.

Bu nasıl olmuş? Sanayileşmeyle, kentleşmeyle. Verim potansiyeli yüksek, iklimi, toprağı tarımsal anlamda güçlü bir kentte bu kadar arazinin tarım dışına çıkarılması anlaşılır gibi değil. Ülkemizde tarım potansiyeli düşük, verimsiz topraklı hatta tamamen kayalıklardan oluşan araziler var. Buralarda sanayi yapılabilecekken, Marmara Bölgesi ve Bursa’ya yüzde 60 sanayi getirilmesi çok kötü. Üstelik deprem riski yüksek bir bölge burası. Bu bölgede eğer büyük bir yıkım olursa, Türkiye ekonomisi de yerle bir olur!

OBRUKLARA HAZIR OLUN

Kuraklık kapımızda, barajların çoğu kurudu. Yer altı suları da hızla kaybediliyor. Konya’da obruklar bu yüzden oluşuyor dendi. Bursa’da durum nedir?

Gelecekte insanoğlunun temel ihtiyacı olan suyun kıt kaynaklar arasında olduğunu göreceğiz. Evliya Çelebi Bursa’yı sudan ibaret kent olarak nitelendirmişti ama artık öyle değil. Suyumuzu kirlettik, akarsuları, dereleri, gölleri, nehirleri kuruttuk. Suyun sanayiye aktarılması, şişelenerek bu suların pazarlanması,  kuraklık döneminde yer altı sularından ciddi anlamda su çekilmesi, iklim değişikliği ile yağışlarında olmaması kuraklığı tetikledi. Bundan sonraki süreçte kuraklık devam ederse yer altı sularının da tehdit altında olmasına yol açacak. İlgili odaların verdiği bilgilere göre Bursa’da da obruklar oluşacak. Özellikle yumuşak zeminli olan yerlerde alttan suyu çekince üstte toprak çöküyor. Depremlerle bu obrukların artışı daha da çok görülür.

SU TARIMA HARCANIYOR

Susuzluğu engellemenin bir yolu bulunuyor mu?

Ürün planlamasını doğru yapmamız lazım. Konya Ovası’nda suyun kıt olduğu bir bölgede şeker pancarı ve mısır gibi çok fazla su tüketen ürünleri ekerseniz, bunlara izin verirseniz oradaki yer altı kaynaklarının hoyratça kullanımına göz yummuş olursunuz. Yazlık ürünlerin ekilmeye başlanacağı bu dönemde ciddi anlamda suyu yöneten kuruluşların bir araya gelip çiftçiyi yönlendirmesi ve daha az su tüketen ürünlerin ekilmesini tavsiye etmeleri, bu yönde teşvikler sunmaları gerekiyor.

Suyun yüzde 77’si tarımda kullanılıyor. İçme suyu ve sanayide ise yüzde 23. Tarımda kullanılan bu suyun da yüzde 50’si heba ediliyor, kayıp-kaçak oluyor. Bunun sebebi ‘vahşi sulama’ yöntemleri. Korkunç bir rakam bu!

VAHŞİ SULAMA ÇOK FAZLA!

Vahşi sulama nedir? Nasıl önlenebilir?

Kanal, karık ve salma sulama yöntemleriyle barajlardan açık kanalla tarlalara su taşınmasına vahşi sulama diyoruz. Bunu önlemek için yapmamız gereken ‘kapalı basınçlı sistemler’ kullanmamız!

Tarlalarda da damla sulama, yağmurlama sulama yöntemlerini çiftçiye anlatmalıyız. Her damla suyu dikkatle kullanmamız gerek. Bunu tarımda başarırsak ciddi bir tasarruf sağlarız. Bursa’da yüzde 30 kapalı sistem var, yüzde 70 hala vahşi sulama. Arazilerinde bütünleştirilmesi gerekiyor.

 

ENVANTER ÇIKARILMALI

Çok sayıda meslek odası deprem bölgesine gitti. Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman ve diğer yıkımı yüksek iller birçok açıdan incelendi. Tarım açısından değerlendirmeleriniz neler?

Hem manevi bir çöküntü yaşadık, hem de maddi. Arpa, mısır, ayçiçeği, pamuk gibi çok fazla ürünün yetiştirildiği, bir yanda Amik ovası, öbür yanda Çukurova ve Harran ovası gibi üç devasa ovanın yer aldığı bölge depremden etkilendi. Bakanlığın, ilgili kuruluşların orada envanter çalışması yapması lazım. Çiftçilerden yaralananların, ölenlerin, tarım yapamayacak hale gelenlerin acilen yardımına koşulması ve o arazilerin boş kalmaması gerek. Toprakların ekilmesi lazım. Çiftlikleri yıkılanlar için geçici barınakların oluşturulması, su ve yem ihtiyaçlarının acilen tedarik edilmesi gerekiyor. Tarım ekipmanları yok olanlar için parklar oluşturulmalı, gerekirse iş gücü diğer illerden getirilerek var olan ekili arazilerin bakımının yapılması sağlanmalı. Oradaki çiftçinin köyünde kalması için acilen tedbirler alınmalı. Çiftçiyi batıya, diğer illere göçe zorlarsak geri döndürmek çok güç olacak.

ARAZİ VARLIĞINI KORUMALIYIZ

Deprem bölgesinde yeni yapılan binalar “tarım arazilerine yapılıyor, moloz bu alanlara dökülüyor” deniyor. Bunun gerçekliği nedir?

Kanun hükmünde bir kararname yayınladı ve bununla beraber Çevre Şehircilik Bakanlığı’na önü açık yetki verildi. Meraların ve orman arazilerinin vasfı değiştirilerek imara açılması yetkisi verildi. Bu ne demek? Hiçbir denetime tabi olmadan bakanlık, “Ben burayı imara açıyorum” dediği an her şey bitecek. Buraların denetim olmadan, bilimsel çalışma yapılmadan imara açılması kabul edilemez. Depremlerde yeni kayıplar demek bu. Bundan vazgeçilmeli. Önce bilim inanlarının ortak çalışmasıyla yeni yerleşim yerlerinin tespit edilmesi gerekiyor ve mevcut olan arazi varlığımızın korunması gerekiyor. Mümkün olduğunca bu tarım bölgelerine girilmemesi lazım.

Hatay’da zarar çok fazla, sebebi de Asi Nehri çevresine, sıvılaşma yoğun, birinci derece tarım topraklarına kurulmuş olması. Biz yine tarım arazilerine kenti kurarsak gene aynı senaryo ile karşılaşmış oluruz. Meralarımızı korumamız lazım, hayvancılık için şart. Yemin bedava kaynağı meralardır. Onları yok edersek her şeyi satın alarak hayvancılık yapmaya zorlarsak insanları, maliyetler daha da artar ve daha pahalı et yer, sütü daha pahalıya içmiş oluruz. Dolayısıyla zaten yeterince mera alanları talan edildi bundan sonra koruyalım! Duyduğumuza göre bölgede samanı, yoncayı üç katına satmaya başlayanlar varmış. Bu yüzden insanlar hayvanlarını yarı fiyatına satmak zorunda kalıyormuş. Çiftçiler zor durumda.

Eklemek istedikleriniz var mı?

Biz bilimi önceleyen sistemlerin kullanılmasını isteyen, doğru teşviklerin olduğu, işlevsel bir sistemin uygulandığı Tarım Bakanlığı ve Türkiye görmek istiyoruz! Türkiye genelinde 60 bin üyesi olan Ziraat Mühendisleri Odası olarak bakanlığın vereceği her türlü göreve de hazırız.

Kızılderili atasözünü hatırlayalım, “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak!”

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.