Doğduğumuz andan belli bir yaşa gelene kadar çevremizde olup bitenlerden muaf oluyoruz.
Geçinme, beslenme, barınma…
Hepsi ebeveynin görevi ve öyleyken hayat çok güzel ve yaşanılası gerçekten!
Onların yaşlarına doğru ilerledikçe ve sorumluluklar arttıkça bakış açımız da değişiyor.
Dünya yalnızca bizim etrafımızda dönmüyor!
Bu noktada sosyal duyarlılık ve girişimcilik ön plana çıkıyor. Belki bizim sorun olarak görmediğimiz, yaşamımızı hiçbir şekilde etkilemeyen durumlar başka aileler ve bireyler için ciddi problemlere yol açıyor olabilir.
Düşündünüz mü hiç?
Sıradan gördüğümüz faaliyetler bazıları için çok zorlayıcı olabilir!
Eğer bunu görebiliyorsak ve yanımızdan sessizce geçen birini duyabiliyorsak dünya anlam kazanıyor!
Şimdi duymanızı, görmenizi ve farkında olmanızı istediğim; OTİZM!
Ülkemizde Otizm Platformu’nun paylaştığı verilere göre 600 bine yakın otizmli birey var. Bunların yaklaşık 150 bini 0-14 yaş grubunda yer alan çocuklar!
Bu istatistikler tahmin de içeriyor çünkü toplumda henüz ulaşılamayan, teşhis konmayan, kayıtlara geçmemiş olanlarda var.
Otizm Nedir?
En sık karşılaşılan nöro-gelişimsel bir farklılık. Otizmli bireyler; sosyal çevreyle temasta zorlanıyorlar, iletişim bozuklukları yaşıyorlar. Eğer kendilerine yardımcı aileleri yok ise sosyal hayattan da tamamen kopuyorlar.
Belirlenmiş kesin bir nedeni ve tedavisi bulunmuyor. Ancak eğitimle topluma kazandırılabiliyorlar ve sosyalleşiyorlar. Bunun için devlet desteğinin yanı sıra sivil toplum kuruluşlarının varlığına ihtiyaç var.
Bursa’da 2012 yılında kurulan “Mina Otizmle Yaşam Derneği” bunlardan biri. Derneğin kuruluş amacı; öncelikle ailelere sosyal destek sağlamak, otizmli bireylerin ve ailelerinin çalışma ve özel hayatlarına yardımcı olmak.
Anadolu Otizm Federasyonu ve Mina Otizmle Yaşam Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Canan Cihan, aslında derneklerin ciddi psikolojik destek sağladığının da altını çiziyor. Aynı sorunları yaşayan, aynı şeklide hayat mücadelesi veren kişilerin bir arada olması, etkileşimde olmaları, gelişmeleri takip edebilmeleri açısından çok değerli. Otizmli bireyler ve aileleri dernekler sayesinde sosyal hayata yeniden bağlanıyor ve topluma karışıyorlar. Bu sayede birçok eğitim, seminer düzenleniyor ve bilinçlenen aileler bilinçlenen toplumun temelini atıyor. Dernek ihtiyaçları, gene otizmli çocukların annelerinin el emeği ürünlerinin satışıyla karşılanıyor. Kendi içine kapanık ve bugüne kadar sivil toplum kuruluşlarında yer almamış özellikle “annelerin” farkındalık için bir araya gelerek bu derneği kurmuş olması da topluma kazandırılmış büyük bir değer!
Dernek, Bursa Nilüfer Karaman Dernekler Yerleşkesi’nde ve kapısı üye olmak isteyen tüm ailelere açık.
Ancak tabii ki derneklerle tüm sorunlar çözülemiyor. Özellikle yaz tatilinin gelmesiyle birlikte örgün öğretimin bitmesi sorun yaratıyor. Otizmli çocuklar kendilerine öğretilen işleri belli bir düzenle her gün yapmaya alışıyorlar. Rutinleri bozulduğu zaman aileler için sorunlar başlıyor. Sonuçta çocuklar büyüyor ve ebeveynlerin yaşları ilerliyor. Onları gün içinde meşgul edecek işlerin üretilmesi gerekiyor ve okuma çağı geçtikten sonra istihdama dâhil edilmeleri gerekiyor. Bir de tüm bu sürecin ekonomik yükü de ağır.
Canan Hanım’ın da dediği gibi; hiç kimse çocuğunun başında sonsuza kadar kalamıyor.
Anneler, “Bizden sonra çocuklarımıza kim bakacak?” endişesi yaşıyor.
Eğitimlerle birlikte iş sahibi olan otizimli bireyler var. Ama sayı yeterli değil. Özel sektörün, kamunun çalışmaları var, dahası gerekiyor. 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’nde yaptığımız sosyal medya paylaşımlarının dışında bir şeyler yapmamız lazım.
Farkında olalım…
‘Bizimle ilgili değil’ deyip de geçmeyelim…
İçimizdeki sosyal girişimciyi, duyarlı kişiliğimizi uyandıralım…