Gençler mutsuz, umutsuz…
Bu gerçeği hepimiz gayet iyi biliyoruz.
Onlardan yıllardır ‘yurt dışına gideceğim’ cümlesini duyuyorduk ama son dönemde daha çok dikkat çekiyor.
Bana da ‘neden gitmedin?’ sorusu yöneltiliyor.
Büyük bir hata yapmışım gibi tepki gösteriliyor.
Sosyal medyada ilginç bir tespit okudum:
“Y kuşağı hâlâ KPSS’ye hazırlanıyor, Z kuşağı ise influencer oldu, dünyayı geziyor!”
Doğru.
Paranın emekle, çok çalışarak kazanıldığı öğretildi bize.
Çizilen sınırlara hapsolduk, kendimizi aşamadık.
Haliyle başka ülkede yaşama fikrine de şüpheyle yaklaşıyoruz.
Ne yer ne içeriz oralarda?
Kiminle dertleşir, kimden yardım isteriz?
Bu sorulara cevap bulmaya çalışan bir neslin aksine, Z kuşağı hazırlıklarını tamamlar tamamlamaz yola koyuluyor.
Üstelik gittikleri ülkede yapacakları iş için de kaygıları yok.
Burada bankada, fabrikada, kurumsal bir firmada çalışmak yerine yurt dışında bulaşıkçılık yapmaya, hamburgercide çalışmaya razılar.
‘Yabancı dil bilmesem de olur, orada öğrenirim’ diyorlar.
Cesurlar, girişimciler.
Bazıları bu durumu ağır bir dille eleştiriyor, her çıkmazda yaptıkları gibi gençleri de vatan haini olmakla suçluyorlar.
Bazı aileler ise çocuklarının hayatlarını kurtardıklarına inanıyor, onlara destek oluyorlar.
Asıl soru: Bizi nasıl bir gelecek bekliyor?
Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik koşullar hepimizi çok endişelendiriyor.
Kimsenin bugün çalışarak kazanılan ücretle ev, araba alma hayali kalmadı!
Kendi ülkemizde belimizi büken enflasyon oldu.
Peki, başka ülkelerde her gidene bu imkanlar sunuluyor mu?
Amerika’da, Almanya’da ya da dünyanın başka bir ülkesinde işsizlik, yoksulluk yok mu?
***
Konuyla ilgili düzenli olarak araştırmalar yapılıyor.
Paylaşılan verilerde gençlerin yüzde 75’inin gitmek istediği bilgisi mevcut.
Beraber ayrıntılarına da bakalım…
Yeditepe Üniversitesi ve MAK Danışmanlık iş birliği ile gerçekleştirilen en kapsamlı ‘Gençlik Araştırması’nın sonuçlarına göre:
18-29 yaş grubu arasında yer alan gençler daha iyi bir gelecek için yurt dışını tercih ediyor.
Her iki gençten biri mutlu olmadığını ifade ederken, yüzde 77’si torpilin yetenekten daha etkili olduğuna inanıyor.
Bunun için özel araştırmalar yapmaya, anketler düzenlemeye gerek kalmadı bence.
Sokakta, okulda, markette hangi çocukla konuşursanız konuşun öğrenilmiş çaresizliğin pençesinde olduğunu göreceksiniz!
Hafta sonu gıda teknikerliği mezunu, 25 yaşında biriyle tanıştım ben de.
Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi öğrencisi aynı zamanda.
Hedefleri var.
4 yıllık fakülteyi bitirerek alacağı diplomayla daha iyi şartlarda çalışabilmeyi umut ediyor.
Kendisini anlatırken sözü ‘ama’ ile bölüyor ve diyor ki:
“Okusam da bir şey olmayacak gibi geliyor. Sonuçta torpilim yok. En güzeli yurt dışına gitmek. Burada ön muhasebede çalışarak asgari ücret alacağıma orada kafede garsonluk yaparım. Arkadaşlarım gitti. Bir sene sonunda kendilerine araba aldılar. Ev de almak için para biriktiriyorlar. Acaba hiç okumakla uğraşmasam mı?”
Tabii ki dahası var ama işin özeti bu.
Üstelik böyle düşünenlerin yaş ortalaması hızla düşüyor.
6. sınıf öğrencisinden bile duydum bunları.
Kendi ülkesinden ümidi olmayanlar mı geleceği kurtaracak?
Sanmayın ki onları eleştiriyorum, suçluyorum.
Hiç kimsenin bunu yapmaya hakkı yok.
Eğitimin ve emeğin karşılığının olmayışı artık çok san sıkıyor.
***
Bu ülkenin en iyi üniversitelerinde okuyup, yine ülkelerine hizmet etmesi beklenenler şu anda pasaport, vize kuyruğundalar.
Instagram’da yapılan bir paylaşımda şu yazıyor:
“Bilkent Üniversitesi’nde okuyan bir gencim. Türkiye’de çalışmayı asla planlamıyorum. Avrupa’da minimum maaş beklentim aylık 25 bin avro.”
Gidene ‘dur’ demek yerine gitmemeleri için ortam hazırlamak daha mantıklı değil mi?
Bu sadece beyin göçü değil, geleceğimizin de çöküşü…