Zor zamanlardan geçiyoruz.
Bazen yaşadıklarımızın üzüntüsünü bir kenara bırakıp öfkeleniyoruz.
Bir süre sonra sanki olanlar gerçek değilmiş gibi gelmeye başlıyor.
Acıya karşı savunma mekanizması devreye giriyor olsa gerek.
Sürekli “hayat devam ediyor” cümlesini duyuyoruz, ikna edici değil ama teselli işte!
Depremin sorumlusu olmaz ama afete dönüşmesinin suçluları var.
Onlar da bulunacak muhakkak.
Bir de durumu fırsat bilip, çekilen rezil videoları kanıt olarak gösterip gençlere saldıranlar bulunuyor.
Her kötü olayda, her katlanamadığımız süreçte sanki dert onlardan gelmiş gibi davranmak adet oldu.
İyi olana bakmadan bir iki kusurlu örnek üzerinden hareket etmek herkese kolay geliyor anlaşılan!
Bu videoların hangi kanaldan yayınlandığını biliyorsunuz sizler de. Sadece deprem sürecinde değil öncesinde de oradaki videolara katlanamıyordum ben de.
Üstelik yaşını başını almış, çocuklara örnek olması gereken yetişkinler “bana göre asla komik değil ama ne yazık ki güleni çok” tuhaf çekimler yapıp bunları övünerek sosyal medyada yayıyorlar.
Yalnızca kendi platformunda da kalmıyor, Instagram, Facebook hatta YouTube’da da varlık gösteriyorlar.
O kadar çok izleniyorlar ki internette arama motorlarına ilk kelimesini yazınca anında linkleri geliyor. Bir şekilde fenomen olmayı başarıyorlar.
Topluma faydalı bir şey üreterek değil.
Gençlere yol gösterici desen o hiç değil.
Kültürel bir katkı yok gittikçe yozlaşılıyor.
Ve her denk geldiğimde aklımdan şu geçiyor: “Bu kadar mı düştük? Bu rezillik nasıl başarı sağlıyor?”
***
Dönelim gündeme; depremle, depremzedelerle alay eden çekimler yapanlara.
Bunu yapanların ailelerine de bakmak gerekmiyor mu?
En ağır cezayı ailecek almalılar. Bu noktada katılıyorum.
Ama olayı, “İşte gençlik. Z kuşağı bu halde. Geleceğimiz bunlar mı?” diye lanse etmek büyük hata!
Çünkü her fırsatta birilerini ötekileştirmeye hevesli toplum hayatının en güzel çağı olan üniversite yıllarını pandemi nedeniyle evde geçirmiş, görmediği felaket neredeyse kalmamış ‘darbe girişimi, salgın hastalık, ekonomik kriz, yüzyılın en büyük depremi ve belki yakında uzaylılar’ bu çocukların depremde yardım için nasıl canla başla çalıştıklarını da gördük.
Her çağın firesi, çürük elması var! Yetişkinlerin yok mu?
Türkiye’nin her köşesinde gönüllüler sahada durmadan çalışıyor.
Lise- üniversite çağında olanlar da var. Arkadaşlarını yardım toplamak için örgütlüyor, gelenleri tasnif ediyor, paketliyor, elden ele kolileri tırlara yerleştirmeye yardım ediyorlar.
Kurdukları yardımlaşma WhatsApp gruplarıyla başka şehirlere nakledilen insanlara kalacak yer arıyorlar.
Gene kurdukları gruplarla afetten kurtulmayı başarmış hayvanlara yeni sahipler arıyorlar.
Dikkat ediyorum da kimse bunlardan bahsetmiyor.
Prof. Dr. İlber Ortaylı, Instagram hesabından bir görüntü paylaştı ve açıklamasında şöyle yazılı; “Tüm Türkiye ayakta, tek vücut. Gerçek toplumlar böyle zamanlarda ortaya çıkar. Yarım kilometrelik sıra sayesinde yardımlar elden ele tırlar dolduruluyor ve sevk ediliyor. Bu samimiyet ve dinamizmle iftihar ediyoruz.”
Bir bakın o paylaşıma, kalabalığın yaş grubunu tespit edebiliyor musunuz?
***
Deprem bölgesinde yardım aracından yumurta almaya gelen çocuğa ekmek uzatılınca, ‘ekmeğimiz var, ihtiyacı olana kalsın” diyen çocuk o beğenmediğiniz kuşağa mensup.
STK’lara sahip çıkan, okullarda kulüpler kurarak varlık gösterenler de onlar.
Peki, yağmacıların yaş ortalaması kaç?
Sağcı-solcu, lâik-dindar, Türk-Kürt diye bu zamana kadar yeterince ayrıştırıldık.
Yeni bir ayrım bu olmasın.
Yapmayın!
Gençlerin de hakkını yemeyin.
Bir hata varsa yeni nesilde, bu onların ailelerinden kaynaklanıyor.
Bu gerçeği duymak kimsenin hoşuna gitmiyor.
“Bir acayip yaratıklar” demek herkesin işine geliyor.
Pek ‘Z kuşağı’ olmasak da bizler de varız.
Ülkenin geleceği sahipsiz değil, durduk yere olay çıkarmayın.