İnsanlığın en büyük dramı, bana göre bir sermayedarın hizmetinde çalışma zorunluluğudur.
Tarih, bu durumun sistemleştirilmesini ‘Sanayi Devrimi’ne dayandırıyor olsa da belki de var oluştan beri bir ast-üst ilişkisi hep vardı.
İşin içine seri üretim dâhil edilince her şey rayından çıktı!
Patron tarafından belirlenmiş saatler aralığında, belirlenmiş ücret karşılığında zamanını ve emeğini sunan işçi sınıfı oluştu.
O günden sonra zaten çalışan hakları için mücadele vermek zorunda kalındı.
Bugünün temelleri o zaman atıldı ve yüzyıllardır ‘işçi hakları, iş sağlığı ve güvenliği, mesai saati, asgari ücret, sendika, grev ve lokavt, iş kanunu, işçi ve işveren’ kavramlarını kullanıyoruz.
Kimsenin sistemi değiştirmeye gücü yetmiyor, dahası niyeti de yok!
Zira Sanayi Devrimi’ni ilerleyen süreçte başka gelişmeler takip etti; Endüstri 4.0, Endüstri 5.0 diye de gitti.
Teknolojinin de sanayiye adaptasyonuyla birlikte Karanlık Fabrika Çağı’na geçeceğiz.
Tabii ki sorunlar şekil değiştirecek ama çalışanların makûs talihi hep aynı kalacak…
Peki, yazıya bu kadar dramatik bir giriş neden yaptım?
Son dönemde tartışılan, pandemiyle birlikte de alışkanlık hâline gelen esnek çalışma şekli yine gündemde.
Hem de bonusu:
Haftalık çalışma süresinin 37,5 saate indirilmesi!
Ayrıntılara bir bakalım…
***
Haberleri ‘Milyonları ilgilendiriyor, izin ve uzaktan çalışma geliyor’ başlıkları süslemeye başladı.
Türkiye’de istihdamda bulunan işçi ve memurlar haftada ortalama 42,9 saat çalışırken bu süre AB ülkelerinde ortalama 36,4 saat.
Ülkemizde 4857 sayılı İş Kanunu’na göre haftalık çalışma saati 45 olarak belirlenmişken, 49 saat veya daha fazla çalışanların oranı ise yüzde 28!
Bu oran AB’de ise yüzde 7,4 olarak tespit edilmiş.
Çok çalışıp, dağları mı deviriyoruz?
Müthiş başarılara imza attık da bizim mi haberimiz yok?
Teknolojik atak geliştirdik ve dünyanın geleceğini mi belirledik?
Soruları çoğaltmak mümkün, zihninizi korkak alıştırmayın ve sorgulayın:
Neden bu kadar çok çalışıyoruz, çalışıp daha mı çok kazanıyoruz?
Ya da daha çok kazanabilmek için kaç saat çalışalım?
Son bir veri:
AB İstatistik Ofisi’nin 2022 yılı verilerine göre AB vatandaşları ana işinde haftalık ortalama 36,4 saat ter döküyor.
En şanslı ülke Hollanda ve 32,4 saat ile listeye dâhil oluyor.
Şimdi sıra bizde…
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, haziran ayında Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketinde yer alan esnek çalışma modeliyle ilgili çalışmalara başlanacağını, konu ile ilgili tüm kesimlerle bir araya geleceklerinin müjdesini vermiş, konunun Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) toplantısında da gündeme getirileceğini kaydetmişti.
Ve kabine toplantısında esnek çalışma için 4 modelin masada olacağı sosyal medyada müjde diye yayılmaya başladı.
Buna göre; “uzaktan çalışma, kısmi çalışma, değişken zamanlı çalışma ve akademik eğitim amaçlı çalışma” modelleri geliştirilecek.
Ama kimlerin, hangi meslek gruplarının bu imkânlardan faydalanacağı henüz belirsiz.
Çağın mesleklerine göre uyarlanacağı, her meslek grubunu kapsamayacağı çok bariz.
Örneğin, esnek çalışma modelinin bazı mühendislik dallarında, çağın mesleği haline gelen ve daha çok gençlerin alanı olan dijital alanların kullanıldığı meslek gruplarını kapsayacağı belirtiliyor.
Yani özel sektörde çalışan milyonlarca insanı etkilemeyecek!
Boşu boşuna heyecanlanmasın kimse.
Üretim safhalarında yer alıp da esnek çalışmak mümkün mü?
İş Kanunu’nda yapılacak değişiklikle ‘yapay zekâ’ konusunda başarılı gençlerin Türkiye’de istihdam edilmesi, onlara iş alanlarının açılmasının sağlanması amaçlanıyor.
Yani işin özeti benim de içinde bulunduğum belli bir yaş grubunu ve bilişim dışı sektörleri ilgilendirmiyor.
Hayal kırıklığı yaratmak istemezdim ama boşuna umut etmek insanı kanatlarından vurulmuşa çeviriyor…