Kötü kader değil 21. yüzyıl…

2023’ün sonuna hızla yaklaşıyoruz.

İyi bir şeyler olsun istedik, istemeye de devam ediyoruz.

O kadar çok felaket yaşadık ki, dahası gelmez diye düşündük ama öyle olmadı.

Virüs, deprem, ekonomik kriz sarmalından çıkmaya çalışırken buna bir de savaş eklendi.

İnsanlık üst üste darbe alıyor, dünyanın nüfusunu azaltma projesi varlığını şiddetli biçimde hissettiriyor.

Komplo teorisi diye nitelendirdiğimiz şeylerin bir bir gerçekleştiğine tanıklık ediyoruz.

Bulunduğumuz konum nedeniyle her olumsuzluktan etkilenmek de maalesef bizim kaderimiz!

Günlerdir haberlerden ve sosyal medyadan takip ettiğimiz gelişmelerden hepimiz endişe duyuyoruz.

Birçok ülke ya Orta Doğu’da olanlardan habersiz ya da umursamıyor.

İşin perde arkasındaki siyasi ve stratejik çekişmeler sebebiyle Filistin’de insanlık suçu işleniyor…

***

2007'den beri Gazze Şeridi'ni yöneten Filistinli örgüt Hamas, 7 Ekim’de ‘Aksa Tufanı’ adını verdikleri operasyonla Gazze Şeridi yakınındaki farklı noktalardan İsrail kentlerine sızarak saldırılar başlattı.

Sosyal medyada Kassam Tugayları'nın paraşütle inişini gösteren fotoğraf ve videolar ise şok etkisi yaratıyor. Belli ki epeyce çalışılmış.

İsrail'e yönelik saldırılarda bu tekniği ilk kez kullandıkları belirtiliyor.

Filistinli militanlar, Gazze'yi İsrail'den ayıran duvarı, bir ya da iki kişilik oturma yeri olan motorlu paraşütlerle havadan aşarak film sahnesi gibi görüntülere imza attılar.

Günler sonra İsrail, Gazze Şeridi’ne düzenlediği hava saldırılarında hastaneyi hedef aldı.

Gazze’deki El-Ehli Baptist Hastanesi’nin İsrail savaş uçakları tarafından bombalanmasıyla tam anlamıyla bir kıyım yaşandı.

Hastaneye İsrail saldırılarında evleri yıkılan Filistinlilerin sığındıkları ve saldırı sırasında binlerce yerinden edilmiş insanın hastanede bulunduğu açıklandı.

Gazze'deki Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref el-Kudra, konuyla ilgili açıklamada bulundu.

Kudra, İsrail'in Gazze'deki hastaneyi bombalaması sonucu ölü sayısının 500'e yükseldiğini söyledi.

Bu nasıl tanımlanmalı?

Soykırım, katliam, vahşet, insanlık suçu…

Hiçbir savaşın kazananı olmuyor ama en çok çocuklar ve kadınlar kaybediyor.

Bir babanın, elinde poşet çocuklarının parçalarını toplamaya çalışması hangi birimizin hafızalarından silinecek?

Milleti, ırkı, ülkesi fark eder mi acıyı hissetmemiz için?

Patlamanın ardından yaralanan bir çocuk doktora ağlayarak yaşayacak mıyım diye soruyor?

Batsın çıkarlarınız, hırslarınız!

Tarih boyunca çok kez kurulan bu cümlelerin işe yaramayacağının bilincindeyim tabii ki.

Öfkemizi körükleyen bu görüntülerin sosyal medyada sansürsüz yayınlanması ise dikkatimi çekiyor.

Normal şartlarda yavaşlayan hatta tamamen duran Instagram’da yaralılar ve ölüler açık açık teşhir ediliyor.

Bölgede neler olduğunu bilmemiz açısından iyi olsa da herkes gördüklerini kaldırabilecek psikolojide olmayabiliyor.

Ayrıca millet olarak tahriklere çok çabuk kapılıyoruz.

Birlik olmak, ortaya beraber bir tepki koymak elbette önemli ve insani.

Ama bu birbirimizi yaralamayı, kavga çıkarmayı gerektirmiyor.

Sağduyulu olmamız şart!

***

İsrail’e ya da Filistin’e destek vereceğini bildiren ülkeler var.

Savaşın derhal durması gerektiğini ise haykıran milyonlarca insan…

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Türkiye olarak Filistinli kardeşlerimizin yaşadığı büyük acıları yüreğimizde hissediyoruz. Çoğu çocuk ve masum sivillerden oluşan binlerce şehidimize duyduğumuz saygının bir gereği olarak ülkemizde 3 günlük millî yas ilan edilmiştir” ifadelerini kullandı.

Bayraklar yarıya indirilirken, milli yas sebebiyle tüm kültür sanat etkinlikleri iptal edildi.

Bu duyarlılığı ancak bizim gibi vatan toprağı için can veren milletler gösterebilirlerdi.

Ancak 29 Ekim’de kutlayacağımız Cumhuriyet’in 100. yaşına gölge de düşmemeli.

Bunlar neden başımıza geliyor, dert keder hiç bitmiyor diyoruz ya, durumu

Jose Saramago çok güzel açıklıyor:

“Kötü kader diye bir şey yoktur; 21. yüzyıl vardır.

Ve bu yüzyıl yavrucuğum; bir kelebeği bile intihar ettirebilir.”