Hava Durumu

‘Memento mori’

Yazının Giriş Tarihi: 26.04.2024 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.04.2024 19:27

Yaşadığımız çağın ‘modern’i simgelediğini düşünenlerden misiniz?

Teknoloji, kullanılan cihazlar, değişen algılar hepsi bir oluyor ve bizi buna inandırıyor.

Ama insan hep aynı, bu göz ardı ediliyor.

O hep içinde ilkel benliğini taşımaya devam ediyor.

Sonsuza dek yeryüzünde kalacağını zannederek; kendisini önemsetmeye çalışıyor, övüyor ama karşılığında buna değecek işleri çok azı yapıyor.

Felsefeden hoşlanmayanlar için şimdi daha açık anlatacağım…

Güne öğretmen adayı, formasyon eğitimini tamamlamak üzere olan bir arkadaşımla konuşarak başladım.

Yapay zeka uygulamalarının eğitim, öğretim sistemine etkileri, edebiyat dünyasına katkıları gibi pek çok başlıktan haberdar, sürekli kendisini geliştiriyor.

Bunu da her sohbette hissettiriyor; açtığı konularla ilgimi çekiyor, içimden ‘ne kadar da geri kaldım’ şüphesini tetikleyecek kadar değişik bilgiler sunuyor.

Tabii üniversitede verilen ‘Pedogojik Formasyon’ eğitimine bakış açımın da değişmesini sağladı açıklamalarıyla.

Buraya kadar her şey aydınlık bir yaz sabahı gibi, değil mi?

Sorun stajyerlik sürecinde başlıyor.

Meslek lisesinde görevlendirilmesi sebebiyle, anlatacağı dersleri önceden kendisi de çalışıyor, görevli öğretmenin gözetiminde öğrencilerle buluşuyor ve sunumunu gerçekleştiriyor.

Orta yaşı çoktan geride bırakan gözetmen öğretmen ise uyarıyor, söyleniyor:

“Sen ne anlatıyorsun?

Yapay zekâdan ya da teknolojiden neden bahsediyorsun?

Öğrencilerin kapasitesi belli, seni zaten anlamazlar!”

Bu son cümle kendi yaşadıklarıma da bir atıf elbette.

Ve dahası arkadaşım; en düşük puanı alıyor, ‘böyle giderse öğretmen olamazsın’ mobbingi ile karşı karşıya kalıyor.

Öğretmenlik, coşkudur, şevktir, azimdir.

Her öğrendiğini, bildiğini karşındakine aktarmaktır.

Çocuklara yeni pencereler açmak, başka dünyalar olduğunu da gösterebilmektir.

Ama maalesef sisteme takılı kalanlar nedeniyle bazı istekliler elenmekte.

Ücretli öğretmenlik yaparken, matematikten nefret eden onlarca çocuk gördüm, tanıdım.

Olmaları gereken seviyenin çok altında konularla derse başlıyor, yeter ki korkularını yensinler, bir şeyler öğrensinler çabasındaydım ben de.

Çırpınmalarım arasında bir tanesi bana seslenmişti sınıftan:

“Hocam uğraşmayın, ne yaparsanız yapın anlamayız biz; doktor, mühendis ya da öğretmen olamayacağız. Okul bitince, sanayide işe başlayacağız.”

O yaşta, öğrenilmiş çaresizliğin kaçıncı seviyesidir bu.

Şaşkınlığımı, öfke patlamasına çeviren ise; matematik öğretmenlerinin zümre başkanıydı.

Uğraştığımı, çocukların ilgisini çekebilmek için verdiğim mücadeleyi fark etmiş olacak ki bana uyarıda bulundu:

“Hocam uğraşma, onlar anlamazlar.”

O zaman aydınlandım; zihniyetin bir nesli nasıl hırpaladığını, matematikte başarının hızla düşüşünün altında yatanı.

Yıllar sonra aynısını arkadaşımdan dinlemek üzdü.

‘Memento Mori’ sözünü bu konu nedeniyle başlığıma taşıdım.

Roma imparatoru ve aynı zamanda bir stoacı filozof olan Marcus Aurelius, bu sözü ara ara kulağına fısıldaması için birini görevlendirmiştir.

Memento mori.

Fani olduğunu hatırla.

Memento te hominem esse.

Sadece bir insan olduğunu hatırla.

Respice post te! Hominem te esse memento!

Arkana bak! Sadece bir insansın, hatırla!”

Bu deyiş, aslında yıllardır bilgelerin altını çizdiği ve insanlara hayatın sonsuz olmadığını hatırlatan bir mesajdır.

Ölümsüz olduğunu düşünüp, kendisini tek önemli varlık zannedenler çevresine verdiği zararı görmüyor.

Hâlbuki ölümsüzlüğün tek kaynağı, kalıcı eserler bırakmak!

Bir insan yetiştirmek, topluma faydalı bir birey kazandırmak eskiden görevlerin en kutsalıydı.

Bu unutuldu sanırım.

İlerleyemiyoruz!

Geriye gidişi teknoloji ile örtbas ediyoruz.

Gelişime kendisini kapatarak, kendi dikteleriyle yaşayanlar sadece eğitim sisteminde yol kesmiyorlar, sosyal hayatta ve iş dünyasında çokça varlar.

Belki bu çağda da şu fısıltıya ihtiyaç bulunuyor:

Memento mori…

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.