Hava Durumu

Modern kölelikte markayız!

Yazının Giriş Tarihi: 15.04.2024 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.04.2024 17:27

Seçimi, ekonomik krizi, dünyadaki çekişmeleri bir yana bırakıp; yine bir araştırma sonucunda ilk sırada yer alışımıza değineceğim.

Haber başlıklarına bakınca bunu bir başarı olarak değerlendirmek olası.

Dereceye girmeyi, adımızdan söz ettirmeyi seviyoruz tabii.

Ama keşke bu şekilde olmasaydı!

Türkiye, ‘Modern Kölelik Endeksi’ne göre Avrupa ve Orta Asya'da birinci sırada yer aldı.

Bu gurur hepimizin.

Çokça sorguladığım bir konu var:

İnsan neden çalışır?

Hayatını istediği şekilde yönlendirebilmek adına belli bir gelir düzeyine ulaşabilmek için.

Peki, ülkemizde bunu sağlayabiliyor muyuz?

Çok çalışılıyor; buna orantılı gelir elde edilemiyor, ay sonu getirilemiyor.

Gelecek için beklentisi olan da az, sadece gün kurtarılıyor.

Özellikle gençler umutsuz.

Zaten bu çalışma düzeninin bir parçası da olmak istemiyorlar.

Belirli saatler arasında kendilerine yıkılan işi yapıp, nefes almak için yıllık izin tarihlerini kovalamak onlara göre değil.

Bir iş yerine hapsedilmiş yaşam şeklinden sıyrılmayı başarabilenler, girişimcilik fikirleriyle modern kölelerin kendilerine imrenerek bakmalarını sağlıyor.

Ve sistemden şikâyet edenler, değiştiremedikleri akıştan emekli olup çıkmayı bekliyor…

Kölelik kavramı rahatsızlık yaratıyor, kulağınızı tırmalıyor olabilir.

Ama tanımını okuyunca size de tanıdık gelecek:

Bir insanın, sahip olması gereken hürriyet hakkından yoksun bırakılarak bir başkasının malı sayılması durumudur.

Diğer tanımlarda ise kölelik; toprak, hayvan gibi iktisadi kaynakları elinde tutan insanın, kendi olanaklarını aşan işleri gördürmek üzere ihtiyaç duyduğu fiziksel iş gücünü tedarik etme biçimi olarak da adlandırılıyor.

Söz konusu bu iş gücünü sağlayabilmek amacıyla kullanılan köleler tarih boyunca alınıp satılabilen, üzerlerinde tasarruf hakkının kurulabilmesi için gerektiğinde doğrudan şiddete maruz kalabilen, değeri artan veya azalan varlıklar olarak görülmüşler.

Akademik bir çalışmada şu ifadeye rastladım:

Kölelik; binlerce yıllık mazisi ile insanın kendi ırkını en acımasız şekilde sömürdüğü çok eski bir gelenek yahut kökleşmiş bir kurumdur!

Şekil değiştiriyor, kamufle ediliyor ama devam ediyor.

Küresel Kölelik Endeksi, her yıl dünya çapındaki ülkeler de göz önüne alınarak her sene yayınlanıyor.

Bu endeks, ‘modern kölelik’ kavramına da değiniyor.

Küresel çaptaki bazı krizlerin yol açtığı iş gücünün ve ekonominin sebep olduğu istihdam durumlarını ‘modern kölelik’ olarak değerlendiriyor.

Zaten emekçiyi sömürmek için bahane de çok; pandemi, savaş, kriz, iklim değişikliği, küresel sorunlar…

Araştırmaya göre, Avrupa ve Orta Asya'da tahminen 6,4 milyon kişi modern kölelik koşullarında yaşıyor.

Türkiye ise; Avrupa ve Orta Asya'da modern kölelikte birinci sırada ve bu kategoride 1,3 milyon insan olduğu tahmin ediliyor.

Bu sayı Türkiye'de her bin kişiden 15,6'sının köle olduğu anlamını taşıyor.

Var mı itirazı olan ya da bunun yanlış olduğunu iddia edebilen?

Yaşamını çalışmak üzerine kurgulayan bir nesli tartışmanın dışında tutuyorum.

Yetiştirilme şekli, eğitim sistemi, kültürel bazı ögeler hayatın tam ortasına işi konumlandırdığı için tartışma kısır döngüye giriyor.

Ancak çok çalışmak, çok kazanmanın yolunu açmıyor, bunu kabul edelim.

Üstelik işveren tarafından ‘ya bunu bu şekilde kabul edersin ya da kapı orada’ söylemleri yükselen trendler arasında.

İşsizlik korkusuyla sesini çıkaramayan milyonlarca çalışan mecburen köle konumunda.

Zamanımızı ne ile takas ediyoruz? sorusu; ‘İş ve yaşam dengesi kurma’ eğitimlerinin temelini oluştururken; bu tip içerikler, zorunluluklar nedeniyle çok çalışanları güldürüyor…

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.