Siyasetin nabzı yükseliyor; yeni kurulan parti haberleri, liderlerin şehir ziyaretleri derken insanın aklına hep ‘erken seçim’ geliyor.
Vatandaşların böyle bir talebi yok; onlar ekonomi düzelsin, alım gücü artsın, faturalar düşsün istiyor.
Herkes ‘kışı nasıl atlatacağım’ derdinde!
Hiçbir toplum yoktur ki, bizim gibi güne ülkeyi kurtararak başlasın.
Tarihteki travmalar genetik olarak her nesile aktarılıyor olsa gerek; hep teyakkuzda hep ataktayız!
‘Kim, ne demiş, nasıl yapmış, geleceğimiz ne olacak?’ soruları sohbetlerin gündeminde.
Ama siyaset öyle bir heyecan yaratıyor ki söylemler anlık bile olsa her şeyi unutturuyor.
Böyle anlardan birini de biz yaşadık.
Çarşamba günü Türkiye Belediyeler Birliği ve İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Bursa’daydı.
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı ziyareti, Kapalı Çarşı’da esnaf buluşması, Osman Gazi ve Orhan Gazi Türbe gezisi ve ardından Merinos’taki STK buluşmasıyla turu tamamladı.
Heykel’de Tarihi Belediye Binası’nın önünde toplananlar da coşkuluydu, esnaf ziyaretindeki ilgi de yoğundu.
Ne yazık ki gözlemlerimizi aktarırken kurduğumuz bu tip cümleler, yanlı davranıyormuşuz gibi nitelendiriliyor.
Hâlbuki neyse onu söylüyoruz!
Merinos AKKM’de Başkan İmamoğlu’nun konuşması defalarca alkışlarla bölündü.
Salondakiler bir belediye başkanını dinlemekten daha çok cumhurbaşkanı adayını dinliyor gibiydi.
Konuşma metni Bursa’ya dair açık kapı bırakmayan, gerektiği noktalarda akademik araştırma verileri taşıyan, gerektiğinde de slogan olarak kullanılabilecek ifadelerle bezeliydi.
Hatta kendi aramızda ‘bizi bizden daha iyi biliyor’ diye de yorumladık.
Sanayi, tarım, eğitim, ulaşım, teknoloji, kentsel dönüşüm başlıklarını tek tek açtı İmamoğlu.
Salondan gelen sorularla eksik parçalar da tamamlandı.
Kadın cinayetlerindeki artış sebebi olarak gösterilen İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasını dile getiren bir STK yetkilisi, kadınların ülke yönetiminde söz sahibi olma çabasına da değindi.
Yine bir alkış tufanından sonra Ekrem İmamoğlu soruyu yanıtladı, kadın kota uygulamasından bahsetti.
Emeklilerin ve engellilerin hâli de unutulmadı.
“Dişinizi sıkın nasıl diyeyim?” dedi, hükümeti işaret ederek.
Ve “Seçim kaybet, milleti mutlu et. Bak milleti mutlu et, seçim kaybet. Milletin huzuru için, bu milletin evlatlarını geleceğe dair umutla besle. Ben seçilmek istemem. Yeter ki millet mutlu olsun” diye de ekledi.
Tıpkı Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey gibi sık sık ortak akıl vurgusu yapan Başkan İmamoğlu yoksulluk, hukuksuzluk ile karşı karşıyayız diyerek;
“Kendimizi halka karşı sorumlu hissediyoruz. Açıkçası kim partili, kim hangi partiye oy vermiş derdimiz değil. Milletimize, millet olarak bakıyoruz. Biz ve onlar, bizden olmayanlar diye ayrıştırıcı zaman dilimini acı bir şekilde yaşadık. Memleketin birleşmeye ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.
Genelden yerele dönecek olursak buradaki tespitlere de yer vermek istiyorum…
Kriz ortamının Bursa'nın ihracat rakamlarına da yansıdığını belirten İmamoğlu, “Üretimde bu ülkenin yükünü çekmek bu şehrin kaderine işlemiş. Buhran döneminde, herkesi umutsuzlaştıran bu kötü dönem Bursalı iş insanlarının da moralini bozmuştur. Bursa’nın ihracatı maalesef son zamanlarda düşmüş. İlk 6 ayda yapılan ihracata bakıldığında sıkıntılı olduğu gözüküyor. Bu senenin 6 ayı, geçen yılın tamamından kötü durumda” dedi, tekstil ve otomotiv sektörünün de zorda olduğunu dile getirdi.
Bunlar zaten bildiğimiz şeyler diyebilirsiniz ancak ‘yeşil dönüşüm’ için ayrı bir parantez açtı İmamoğlu.
“Bursa’nın en büyük ihracat pazarı Avrupa. Yakın gelecekte satılacak ürünler için rekabet edemeyecek hâle düşeceğiz” sözlerini şöyle sürdürdü İmamoğlu:
“Dünyada ürüne değil, nasıl üretildiğine bakılacak. Yenilenebilir enerji kullanılmış mı, üretim tesisi çevreye duyarlı mı, karbon salınımı ne durumda, çalışan mutluluğu düzeyi ne? Tüm bu sorularla muhatap olacak tüm Türkiye! Bunlar uluslararası standartlar. Geç kalma lüksümüz yok. En önde de Bursa var” diyerek uyardı.
***
Gazetecileri de unutmayan Başkan İmamoğlu:
“İletişim olmazsa insanlarımıza nasıl bilgi ulaştıracağız. Ülkemizin krtik sorunlarından birisi de insanlarımızın sağlıklı haber alma hakkı konusunda yaşanan sıkıntılar. Bu vesileyle haksızlığa uğrayan basın emekçilerini anmak isterim. Zor durumda olan kesimlerden birisi de onlar!”
Belki sanayici değiliz ya da STK yetkilisi…
Her kesimin derdi ayrı ama hepsini toplayınca Türkiye tablosu çıkıyor ortaya!