Hava Durumu

SINAVLARIN YARATTIĞI PSİKOLOJİK ETKİLER VE ÇÖZÜM YOLLARI NELERDİR?

Yazının Giriş Tarihi: 22.07.2022 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.08.2022 14:56

YKS sonuçları geçtiğimiz günlerde açıklandı. Sırada üniversite adayları için başarı durumuna göre kritik tercih dönemi var. Asıl problem ise tercih yaparken nelere dikkat etmeli, neye göre seçim yapmalı, nasıl destek almalı?

Gençlerimizi önemli bir şekilde etkileyecek olan bu süreçte, üniversite ve aslında buna bağlı olarak doğru meslek seçiminin nasıl olması gerektiğini ve daha pek çok detayı Selsebil Psikoloji Merkezi’nden Aile Danışmanı ve Psikoloji Danışmanı Melike Topuk ile konuştuk.

Sınavlar ve sonuçlarına göre tercih yapmak aslında toplumun büyük bir kesimini ilgilendiriyor. Sanıyoruz ki sadece öğrencilerin derdi. Hâlbuki aileler de bu maratonda çocuklarıyla birlikte koşuyorlar. Sonuçlarını ise toplum olarak hissediyoruz. Yaşanan psikolojik sorunlar, beklentiler ve bunlara bağlı stres, kaygı geleceğin toplumunu şekillendiriyor. Doğru meslek seçimi, on yıl sonra ki mutlu bireylerin, ailelerin temelini atıyor. 18 Temmuz Pazartesi günü YKS sonuçları açıklandı. Tercih işlemleri 27 Temmuz – 5 Ağustos tarihleri arasında yapılacak. Puanlara göre hangi okullar seçilmeli ve doğru sıralama nasıl yapılır önemli bir sorun muhakkak. Ancak bu sefer sınav ve tercih dönemlerinin yarattığı psikolojik etkileri geniş bir perspektifte görebilelim diye Aile Danışmanı ve Psikoloji Danışmanı Melike Topuk’a sordum.

Topuk, meslek seçiminin çok önemli olduğunu, ailelerin topluma göre değil çocuklarının yetenek ve isteklerine göre karar vermeleri gerektiğinin altını çizdi. Başarı göstergesi olarak sınav sonuçlarının temel alındığını, çocukların ileride mutlu bireyler olmaları için diğer kriterlere de bakılma gerekliliğinin ihmal edildiğini vurguladı. Kendisiyle özellikle Z kuşağına mal edilen sosyal medya ve ekran bağımlılığını, teknolojik gelişmelerden duyulan kaygıyı, çocukları geleceğe hazırlarken günümüzün şartlarından kopulmaması gerektiğini konuştuk. Artık istediğimiz zaman istediğimiz bilgiye ulaşabiliyoruz. Ama doğruya ulaşmak ayrı bir uzmanlık gerektiriyor.

Ayrıntılı bir şekilde psikolojimiz ne halde, röportajımızda sizlerle…

ÖĞRENCİYE SINAV KAYGISI YÜKLENİYOR

Lise tercihleri, üniversite sınav sonuçları derken hayatımız sınav oldu. Sınavların yarattığı psikolojik etkiler nelerdir?

Öğrencilerin başarılarını sınavlarla ölçüyoruz. Her insan tektir, özeldir. Daha kendi kimliğini tanıyamamış öğrencilere sınav kaygısı yüklüyoruz. Haklı olarak aileler çocukları başarılı olsun istiyorlar. Öğretmenler de kendi branşlarına göre öğrencisinin netleri yükselsin diye bekliyor. Ama öncelikle onlarda düzelmesi gereken konuların farklı olduğunu uzmanlar fark edebiliyor. Öğrenciyle konuşunca durumun başka boyutları görülüyor.

Daha kendi kimliğini tanıyamamış öğrencilere sınav kaygısı yükleniyor. Sınavların yarattığı psikolojik etkileri aslında ailelerin bakış açısı ve öğretmenlerin tavırlarıyla ele almak gerekir. Çocuğu incelerken aileye bakmak faydalıdır. Bir aile danışmanıyla birlikte sınavların değerlendirilmesi gerekiyor. Öğrencilerin yaşadıkları stresin ailelerdeki yansımalar olabileceği düşünüyorum. Bu yansımalar öğrencilerin sınav kaygısını yükseltiyor.

SEÇİMLER ÇOCUĞA GÖRE OLMALI

Tercih döneminde yaşanan kaygı nasıl kontrol edilebilir? Travmaya dönüşebilir mi?

Psikoloji danışmanı olarak rehberlik eğitimleri de aldım. Duruma çok boyutlu baktığımız zaman sistemi de inceliyoruz. Öğrencilerin ilkokuldan itibaren yeteneklerini tanıyamadıklarını görüyoruz. Sınava giren ve kendini tanımayan öğrencinin puana göre bir yer seçmesini istiyoruz. Puana göre bir bölüm okuyor, mezun oluyor ve istemediği bir meslek kolunda çalışıyor. Ya da hiç okumadığı bir alanda çalışmaya başlıyor. Kazanılan sınavla ve okunan bölümle öğrenciye bir gelecek veremediğimizi görüyoruz. Resim yapmayı seven bir çocuğu, matematik çözebiliyor diye onla ilgili bölüme yolluyoruz. Çocuk yetenekler ve yapabildiği diğer şeyler arasında sıkışıp kalıyor. Yetenekler köreliyor ve travmalar başlıyor. Aileler, çocuklarının sistem içinde kaybolmasını istemiyorsa sisteme göre değil, çocuğa göre hareket etmeliler!

OKUNAN BÖLÜMÜN HAYATTA KARŞILIĞI OLMALI

Doğru meslek seçimi için verdiğiniz bir danışmanlık var mı? Meslek seçiminde nelere dikkat edilmeli? Bu konuda velilere ne söylemek istersiniz?

Hem aile danışmanlığı hem psikoloji danışmanlığı yapıyorum ve meslek seçimi için de yardımcı oluyorum. Öğrencinin aslında ne istediğini tespitle başlar her şey. Her insanın ilgi alanını bulmasıyla sevdiği işi yapabildiğini görüyoruz. Örneğin bir çocuk ülkelerin coğrafyasıyla, nüfus oranlarıyla, yönetim şekilleriyle ilgileniyor, bunları araştırıp okumak mutlu ediyor. Ama sayısal derslerde de başarı gösteriyor. İlgi alanını görmezden gelip, yapabilir diye sayısal bir bölüme yollamak mutsuzluk getiriyor. Aileler önemli olan ne; ‘ilgi alanı mı?’ yoksa ‘yapabildiği mi?’ buna iyi karar vermeliler. Çocuğun kendisine bıraksak ilgi alanını seçer. Sisteme uygun, yapabilirsin; “doktor ya da mühendis ol” demek çok yanlış. Ayrıca eğitimleri aldıktan sonra öğrencilerin o mesleğin hayatta karşılığını bulup bulamayacakları önemli. Mesleğin bir getirisi var mı? Kendisi mi o eğitimin çalışma alanını oluşturmak zorunda? Hepsine bakılmalı.

Gençlerin isteklerinin önünü kesen toplumsal psikolojik sebepler var mı?

İşin içine toplum girince daha çok deneyimlerimle konuşabilirim. Siz topluma ne kattığınızı düşünüyorsunuz, topluma göre mi yaşıyorsunuz? Kelebek etkisini savunan biriyim. İnsanın kendisini bireysel geliştirmesi gerektiğini, faydalı bakış açıları kazanılabileceğini düşünüyorum. Bunları veliler çocuklarına da verebilmelidir. Memur ailelerin çocukları memur olur, doktor ailelerin çocukları doktor olur. Çocuk gördüğünü yapar, söylediğinizi yapmaz. Çocuk gelişiminde de bunun için çalışırız. Örneğin; biz kitap okuyorsak, çocuğumuzda kitap okur. Toplum doktor istiyor diye çocuğumuzu zorlayacak mıyız? Bu sefer de topluma uymak için aile içinde mutsuzluk ortamı oluşturmuş olacağız. Ailelere tavsiyem toplumun isteklerinden bağımsız, çocuklarının mutlukları için kendilerini geliştirsinler. Eğitim düzeyi ve maddi duruma bağlı muhakkak bu durum. Ancak günümüzde ücretsiz eğitimler var. Belediyeler, dernekler, internet çok fazla imkân sağlıyor.

Çok merak ettiğim bir şey var. Danışmanlık için aile çocuğunu size getirdi. Önce ailenin danışmanlık alması gerektiğini fark ettiniz. Bunu nasıl söylüyorsunuz? Tepki görüyor musunuz?

Öncelikle çocuğun yaşantısını, ev ve okulda yaşadıklarını dinliyorum tabii ki. Ebeveynin öncelikle danışmanlık alması gerektiğini fark edince eğer karşı taraf buna açık ise söyleyebiliyorum. Aileler kabul etmeyebilir, hatta kabul etmeyeceğini düşündüğümüz ailelere söyleyemiyoruz.

Aileler hep çocuğa yönelik çaba sarf eder. Çocuk için ailelerin yardım alması, harekete geçmeleri çok güzel. Anne babanın oluşturduğu ortamı düzenleyince çocuğun psikolojik durumunun düzelebileceğini söylemek istiyorum. Çocuğa karşı sorumluluklar yerine getirilirken, bir taraftan da ebeveyn sorumlukları, eş sorumlulukları yerine getirilmeli. Sonuçta eğer sadece çocukla devam edersek kısır döngü başlıyor. Sorun evde devam ediyor.

Z KUŞAĞI ANLAŞILMAK İSTİYOR!

Z kuşağı annesi /ebeveyni olarak ne gibi farklılıklar gözlemliyorsunuz ve çocuğunuzla iletişim için kendinizde nasıl farkındalıklar yaşıyorsunuz?

Z kuşağı anlaşılmak istiyor, bir tane değil çok sayıda ilgi alanları var. Sosyal medya, ekran bağımlılıkları var. Karşılarında da yasak koyucular oluyor çoğunlukla. Z kuşağı ile çatışma ortamı yaratmak yerine aile olarak davranışlarımızı düzenlememiz lazım. Mesela; ekran bağımlılığını ele alalım. Biz anne baba olarak ekran bağımlısı mıyız? Önce bunu sorgulayalım. Çocuğumuzla vakit geçirirsek, sevgi bağlarını güçlendirirsek kuşak farkı en aza iniyor. Kişinin hayatında boşluklar ekranla tamamlanıyorsa bir sorun var ve bu boşluğun oyunlarla, sosyal medyayla dolmasına kim izin veriyor?

Kuşak çatışması Z kuşağının kaygısını yükseltiyor mu?

Kuşaklarla değil, insanlarla ilgili aslında bu durum. Öğrenmeye istekli olmak konusunu ele alalım. Konuştuğunuz kişi öğrenmeye açık biri değilse; siz ona bilgi verdiğiniz zaman onun egosu bunu kabul etmeyebilir.  Öğrenmeye isteği olmadığı için kabul etmeyebilir veya algısı yetmiyordur. Ya da yapamayacağı bir şeyi sunduğunuz için öfke hissediyordur. Buradan Z kuşağı böyledir diye bir sonuç çıkmaz. Bu kaygı kuşaklar arası değil, insanlar arası oluşuyor. Baby Boomer kuşağından eğitim almaya gelenler oluyor, çok istekli, çok güzel not alıyor ve öğrenmenin verdiği heyecanı yaşıyor. Bazısı da tepki gösterebiliyor. Ama baskıcı olursanız tabii ki tüm yaş grupları için tepkiye, kaygıya neden olursunuz.

GELECEĞİ DÜŞÜNÜRKEN GÜNÜMÜZDEN KOPMAYALIM

Yeni nesil meslekler için neler söylemek istersiniz? Gençler influencer olmak istiyor. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Bu mesleği icra etmek isteyen çok kişi var. Öğrenciler için popüler. Benim oğlumun da bu tarz istekleri oluyor. Ben yeniliğe açık biriyim. Oğlumun yapabileceklerini destekliyorum. Burada Z kuşağının birçok mesleği birlikte yapabilme potansiyeli öne çıkıyor. Bu potansiyelinde desteklenebileceğini düşünüyorum. Birkaç tane hobileri olup, birkaç tane de meslekleri olabilir. Sosyal medyanın günümüzde etkin olmasıyla, çocukların iş tanımlarını ve hayatı nasıl kazanacaklarına dair farklı algılarını anlamak gerekir.  Home office çalışmaların artığını görüyoruz. Değişimin içindeyiz. Aynı zamanda hayatın gerçekleri de devam ediyor. Gerçek;  belli bir saatte işe gidip gelmek. Geleceğe yönelik konuşalım, çocuklarımıza yardımcı olalım ama gerçeklerden de uzak kalmayalım. Günümüzde klasik çalışma şekliyle hayatlarını kazanabilecekleri meslekler ağırlıklı. Bunun için ilgi alanlarına yönelik çalışmak daha doğru.

GERÇEKLİKTEN KOPMA; SOSYAL MEDYA İLE ARTIYOR.

“Gençler gelecekten kopuk, kendinden bihaber” görüşüne katılıyor musunuz?

Genel olarak gençler böyledir demek çok yanlış. Ancak gerçeklikten kopma yaşayanların sayısı da yükseliyor. Gerçeklikten kopma; sosyal medya ile görselliğin ön plana çıkmasıyla artıyor. İnsanların kendilerini o hayata adapte etmeye başlamalarını incelemek gerekiyor. Eğer siz aile içinde sevgi bağları olan, ilişkilerinde güçlü bireylerseniz çocuğunuz da ne kadar oyun oynarsa oynasın mental olarak kendisini kaybetmez. Dünyadan kopuk, sosyal izolasyonunuz varsa duygusal destek göremediğiniz için olur.  Bu durum; her türlü bağımlılığın önünü açar. Gençlerden önce ailelere bakmak gerekiyor.

İçine kapanık çocuklar sanki hiç sorunları yokmuş gibi algılanıyor. Ebeveynler gözlemlerinde neye rastlarsa uzmana başvurmalı?

Duyguların paylaşılması da öğrenilen bir durum. Aileler duygularını anlatmıyorsa çocuklar da içlerine dönüyor. Tahmini verilere göre insanların yüzde 30’u içe kapanık oluyor. Çocuk kendisini ifade edemiyorsa fiziksel belirtilere bakılması gerekiyor. Ellerde tireme, göz teması kuramama, gece uykularının bozukluğu, ayaklarda karıncalanma, çok giyinme gibi belirtileri olabiliyor. Ayrıca unutkanlık, konuşurken bir konudan diğerine atlama olabiliyor. İyi gözlem yapmak lazım!

CİNSEL KİMLİĞİNİ TANIMLAYAMAYAN VAR!

Estetik ve buna bağlı güzellik algısı da değişti. Sosyal medya cinsel kimlik üzerinden dahi kaygı oluşturabiliyor. Bunun geri planında nasıl bir psikoloji var? Bu durumu yaşayan ailelere tavsiyeleriniz nelerdir?

Çocuklar, gençler kendilerini hayatlarını kazanmak yönünde nerede görüyorlar. Hayatlarını kurabilecek yetkinliğe sahipler mi? Kendi ayaklarının üstünde durabilecekler mi? Aileler olarak bunları sorgulamamız gerekir. Kendi kimlik tanımlarını yapamayan, cinsel kimliğini tanımakta zorlanan, görev bilincini oluşturamayan ve özerkliğini elde edemeyen bir bireyin hayatta kendi ayakları üzerinde durup duramayacağını düşünmek gerekir. Sosyal medyanın ön plana çıkardığı ve örnek alınan bireylerin gençler üzerinde etkisi ne kadar? Özellikle cinsel kimlik değişimi ile yüksek miktar para kazanan örnekler gençleri zorluyor.  Kendisini estetiğe kaptıran, bağımlılıklar geliştiren, cinsel kimlikle ilgili soruları olanların yardım almalarını tavsiye ediyorum. Gene vurgulamak istiyorum ki; burada da aile çok önemli! Tüm bu belirsizliği çözmeyi başaran, hayat planlarını yapabilen bir genç hayatında başarıyı ve mutluluğu kazanacaktır.

Gelecekten korkanlar var. Teknolojinin gelişimini toplumun bazı kesimleri ön yargıyla karşılıyor. Bu normal mi? Psikolojik bir sorun mu?

Bunun düzeyi bireyde ne kadar ona bakmak gerekir. Eğer yüksekse anksiyete bozukluğu olabilir. İnsan bilinmeyene karşı korku duyabilir, normaldir. Normal düzeydeyse sıkıntı olmaz. Sosyal medya üzerinden kara haber yayanlar var. Burada da bilgi uzmanlığı almamız gerekiyor. Bilgiyi nereden, en doğru şekilde nasıl öğrenebiliriz, bunu öğrenmeliyiz. O kadar fazla bilgi var ki! Doğru bilgi için ayrı uzmanlık alanı gerekiyor. Kişiler bilgiler üzerinden kendilerine yüklenmemeli. Bu durumlara çok kendilerini kaptırıyorlarsa yardım almalılar.

ÖZ SAYGI DÜŞÜKLÜĞÜ STRESİ ARTIRIYOR

Sizin uzmanlık alanlarınızdan biri; öz saygı geliştirme. Öz saygı nedir? Nasıl öz saygımızı artırabiliriz?

Kişinin kendisine saygısı varsa; kendi hayatını da sağlıklı bir şekilde kurmak için çabalıyor demektir. Kendi öz bakımını yapabilen, programı, planı olan kişidir. Gününü verimli geçiren kişidir. Bunlar eksik olunca öz saygı düşmeye başlar. Kişi kendi hobilerine ne kadar vakit ayırıyor? Vaktinde kalkıp işine gidebiliyor mu? Buna benzer kriterlere bakmak gerekir. Bu öğrenciler için de geçerli. Sosyal ilişkilerine, bedenine dikkat eden, başarısı için uğraşan öğrencilerin öz saygıları yüksektir. Öz saygı yani kendine güven düşüklüğünün sınav stresini artırdığını görebiliyoruz. Aileye karşı bağımlılık gelişebiliyor. Bireysel adım atamayacak halde olursa kişi, başarı da bekleyemiyoruz.

Peki, öz güvenim düşük diyenlerin, öz güvenleri gerçekten düşük müdür?

Birey kendisinde böyle bir farkındalık oluşturduysa bunu incelemek gerekir. Böyle hissetmesinin sebebi dış koşullardan mı yoksa tamamen kendisine mi bağlı? Diyelim ki dış koşullara bağlı; o zaman bunları nasıl düzenleyeceğimize odaklanırız. Bireyin öz güveni düşük diye biliyorsunuz ama çalışmalarına bakınca gayet başarılı olduğunu görüyorsunuz. Onların mümkün olduğunca konuşulması, başarılı olduğu alanlarda kendi yolunu çizebileceği şekilde yönlendirilmesi öz güven sorunlarını çözebilir.

“MÜHİM OLAN GELECEK”

Eklemek istedikleriniz ve tercih döneminde gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?

Aslında bir bireyin yetişmesinin, sağlıklı yol almasının aileye ne kadar bağlı olduğunu görüyoruz. Öğrenciler, ebeveynin bilinçli olmasıyla bu sistemin içinde başarılı olabilirler. Şu ana kadar olan oldu. Bu sürece gelene kadar öğrenci ve ailelerin ne durumda olduğunu bilmiyoruz. Kısa bile olsa önümüzde tercih süresi var. Elimizde olan koşullara göre en doğru nasıl hareket edebiliriz? Bunun için bir uzmandan destek alabilirler. Mühim olan gelecek!

Herkese başarılar diliyorum…

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.