Hava Durumu

Utanıyoruz

Yazının Giriş Tarihi: 10.02.2023 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.02.2023 17:56

Uyuyamıyoruz, gün içinde ruh gibiyiz.

Günlük mecburiyetlerimizi yerine getirip, akşam televizyon başına koşuyoruz.

“Gerçi boşuna ekran başında beklemeyin, gerçekler çok başka, her şey gördüğünüzden kat kat daha kötü” diyorlar.

Gözümüz bir yandan kaç saat geçtiğinde, diğer yandan ‘bir mucize daha olur mu?’ diye haberlerde.

Depremden 66 saat sonra Helen bebek kurtarıldı.

70 saat sonra yirmi iki yaşında Leyla.

Ve gene 70 saat sonra Bursalı ekipler tarafından Ayşe bebek.

76 saat sonra ise Kahramanmaraş Pazarcık ilçesinden haber geldi, bir baba ve iki oğlu enkazdan sağ çıktı.

Son ana kadar hep umut var.

Kayıp çok ama bir kişiyi kurtarmak bile çok kıymetli.

Ancak ailesini kaybetmiş çocuklar ne olacaklar?

Gerçek olmasını istemediğim; çocukların kaybolduğu, kaçırıldığı, organ mafyasının alanda dolaştığına dair iddialar var.

Koruyucu aile başvuruları başladı.

En kısa sürede tüm hepsinin güvenli bir hayata kavuşmalarını temenni ediyoruz.

Uzaktan elimizden bir şey gelmiyor, bu da ayrı bir travma yaratıyor hepimizde.

En çok hissedilen şu anda “utanç” duygusu!

Utanıyoruz.

Evimizde olmaktan, yemek yiyebilmekten, su içebilmekten, ısınabilmekten…

Hava çok soğuk diye sızlanmaktan.

Ruhsal olarak kitlesel çöküş yaşıyoruz.

Dünyada, ülkemizde hep huzur, güven, barış, sağlık istiyoruz.

Ancak depremle birlikte üç tepki ile mücadele ediyoruz; suçluluk, endişe ve depresif ruh hali.

Uzmanlar sürekli psikolojik olarak nasıl bir süreçten geçtiğimizi anlatıyor ve odaklanmamız gereken şey ‘nasıl yardım edebiliriz’ olmalı uyarısı yapıyorlar.

Deprem bölgesinden birinin paylaşımını gördüm; “Evime son moda mobilya aldım. Son çıkan teknolojik ne varsa hepsini doldurdum. Hepimiz kimden ne görüyorsak bizim de olmalı diye takip ettik. Şimdi hiçbiri yok. Eskisi gibi olmayacağız”

Bundan sonra kesinlikle hiçbirimiz eskisi gibi olmayacağız.

Bireysel yaşam mücadelelerimiz bir anda anlamsızlaştı.

Almak istediklerimiz değersizleşti.

Gitmek, gezmek istemiyoruz.

Sadece enkazdan biri daha sağ çıksın diye bekliyoruz!

Olanlar yetmez gibi kaosa sürüklemeye çalışanların sosyal medya paylaşımlarıyla çileden çıkıyoruz.

Hala daha depremle dalga geçen video paylaşanlar var aramızda.

Ya da gelin beni kurtarın diye sahte konum atanlar.

Bir de yardım olarak gönderilen paketlerin içinden çıkan, topuklu ayakkabılar, deniz malzemeleri, yazlık terlikler…

Yardım malzemelerini paketleyen gönüllüler uyarıyor: “Kullanılmamış, paketi hiç açılmamış ürünleri alıyoruz” diye.

Durumu olmayan elindekini koşup götürüyor evet ama bazıları durumu yanlış anlamış olacak ki; evinde olan işe yaramayan eşyaları gönderiyor.

Lütfen çöplerinizi evinizde tutun!

Bunun adı nedir?

Cahillik, bilinçsizlik mi?

Bizim derdimiz aslında her süreci bozan: Ahlâksızlık!

Deprem bölgesinde suyun şişesini 100 TL’ye satan, ekmeği 30 TL yapan.

AFAD üniforması giyip hırsızlığa çıkan.

Enkaz altında canını kaybetmiş insanların kolundan bileziğini alan…

İnsanlıktan çıkanlara inat mücadelesini sürdüren binlerce kişi var!

Peki, biz neler yapabiliriz?

Kuru gıda, kalın kıyafet, bot-mont, ısıtıcı, bebek bezi vb. göndermeye devam edebiliriz.

Ayrıca bölgede eczaneler, hastaneler hasar gördü.

Doktor, eczacı sıkıntısına ek olarak ilaç sorunu da var.

Bursa Eczacı Odası’nın çağrısını paylaşmak istiyorum:

“Vatandaşlarımızın ellerinde bulunan ve kullanmadıkları miadı geçmemiş ilaçları bugünden itibaren ivedilikle Bursa Akademik Odalar Birliği’ne getirerek 2. katta bulunan Sağlık Meslek Odaları Ortak Toplantı Salonu’nda bulunan görevlilere teslim etmeleri önemle rica ediyoruz.

Özellikle şurup ve solüsyon formundaki ilaçların hiç açılmamış olması önem arz etmektedir!”

Yas tutmak sonra şimdi çok işimiz var:

Seferber olmak, yardıma koşmak gibi!

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.