Hava Durumu

Üzdüğün kadar üzülürsün!

Yazının Giriş Tarihi: 13.12.2022 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.12.2022 23:16

Sokakta bir kedi yavrusu görüp yanına koşmamak mümkün mü?

Minicik kuşları bir düşünün ya da köpeklerin soğukta sessizce bir kafenin kapısında oturuşlarını.

İhtiyaçlarını, dertlerini bakışları dışında ifade edebilme yolları yok.

Yeri gelince insandan daha iyi dost, sırdaş, yol arkadaşı hepsi.

Haberlerde onlarla ilgili olumsuzlukları görünce içimizi tarifsiz bir acı ve öfke kaplıyor. Katlanılmaz oluyor toplum. Akıl almıyor, vicdana sığmıyor. Açıklaması, telafisi ise asla yok.

Bir cümle var; hayvana şiddet kabahat değil, suçtur!

Bu suçun bir bedeli olmalı ama gözü dönmüş kişiler cezalara bile aldırış etmiyor türlü bahanelerle haklı çıkıyor ve kurtuluyorlar. Caydırıcı yaptırım bekleyerek geçiyor günlerimiz. Dolayısıyla kaygı düzeyimiz yükseliyor, güvenimiz kayboluyor tüm insanlığa karşı. Yavaş yavaş kendi kabuğumuza çekiliyoruz çünkü kimden başımıza ne gelecek kestiremiyoruz artık!

Konya’da yaşanan olay yüzünden kamuoyu epeyce yoruldu. Sosyal medyada paylaşımların ardı arkası kesilmedi. Çünkü sustukça, unuttukça çoğalarak geliyor şiddetin her türlüsü. Biri bitmeden diğeri başlıyor.

Tepki göstermek, hayvanlara sahip çıkmak için bir ses; pazar günü, Nilüfer-Üç Fidan Parkı’ndan yükseldi. Bursa Hayvanseverleri Ortak Akıl Hareketi, “Zulme karşı ses ol” basın açıklamasını gerçekleştirdi. Aşırı rüzgâr ve yağmura rağmen çok sayıda kişi parktaydı. Hayvanseverler söze; “Gerek inancımızla, gerek örf ve adetlerimizle, gerekse Türk insanının merhamet ve vicdan duygularıyla bağdaşmayan ve giderek artan sokak hayvanlarına yönelik şiddet, işkence ve kötü muamele eylemlerini endişeyle takip ediyoruz” diyerek başladılar.

25 Kasım tarihinde Konya Büyükşehir Belediye Barınağı’nda yaşanan olay için ise; “Görevlilerce bir köpeğe kürekle uygulanan şiddetin görüntüleri, istisnasız toplumumuzun her kesiminin vicdanında büyük infiale sebebiyet vermiştir. Vicdan denen en asil duygudan mahrum, insana benzer yaratıkların bu vahşeti tüm sevgi dolu yüreklerde yangına sebep olmuştur” ifadeleri kullanıldı. Bir de bu ve benzer olaylar için aklama çalışması yapanlar var ki insanı daha da kızdırıyor. “Şöyle olmuş olabilir, böyle söylendi belki doğrudur” söylemleri insanı daha da çileden çıkarıyor. Bu savunma mekanizmasıyla gönlümüz ferahlıyor belki ama suçlular cezasız kalmış oluyor.

Ayrıca gönüllüler her zaman sokak hayvanları için ellerinden geleni yapıyorlar. Ancak herkesin imkânı bir noktada tükeniyor. Kimse için bir zorlama yok ama bazıları bu iyilikten rahatsız olup kedileri, köpekleri zehirliyor.

Peki, neden her gün yeni bir vahşetle karşılaşıyoruz?

Eskiden hiç yok muydu, yoksa internetin gücüyle görünürlüğü mü arttı?

Ya da insanlık artık tam anlamıyla kontrolden çıktı. Yaşananlar toplumsal travmaya dönüşmüş durumda. Krizler, virüsler, belirsizlikler, kalabalıklaşan bir hayat, zaman kısıtı, stres derken bireylerin öfke limiti yükseldi resmen. Bildiride buna atıf vardı; “Bursa’nın farklı bölgelerinde maddi ve manevi büyük fedakârlık ile masum can dostlarımıza şefkat eli uzatan hayvan dostu arkadaşlarımız defalarca sözlü ve fiziki tacize ve saldırıya uğramıştır. Gereken yasal başvurularda bulunulmuş ancak yasaların yeterince etkin ve caydırıcı olmaması sebebiyle gereken adalet sağlanamamıştır.”

Diyelim bakmak, görmek, sevmek istemiyorsunuz, gönüllülerden ne istiyorsunuz?

Sokaklarda olanların dışında barınaklarda görevlilerin yaptıkları da son nokta oldu. Bu kişilerin bu işe başvururken ve çalışsın diye seçilirken gerçek bir inceleme yapıldığına inanmıyorum! Bir işimiz olsun, maaşımız yatsın diye zorunluluktan yapılan her şey bir yerde sorun yaratıyor. Barınakların engelli ve güçten düşmüş hayvanlar için olduğu vurgulanıyor. Şehirlerde şikâyetler üzerine toplanan köpekler, dağ yoluna terk ediliyor, başka bir ilçeye götürülüyorlar ya da barınaklara kapatılıyorlar. Gerçekten bir çözüm bulan yok. Buraların kamerayla izlenebilmesi ve ziyarete açık olması talep ediliyor.

Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise; köpek satışı ve merdiven altı üretim. Bir süreliğine, hevesle alınan o canlar daha sonra bakımı zorlaşınca sokağa atılıyor.

Say say bitmeyen sorunlar ve tüm hepsi için sesini duyurmaya çalışan kalabalık bir kitle var.

Umuyorum başaracağız!

Mevlana’nın sözüyle bitirmek istiyorum:

Ey insan Kafdağı kadar yüksekte olsan da, kefene sığacak kadar küçüksün.

Unutma, her şeyin bir hesabı var üzdüğün kadar üzülürsün!

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.