Sağlıklı bir yaşam sürebilmek için tüm imkânları kullanmaya gayret ediyoruz.
Bunun için hastalanınca başvurabileceğimiz kamuda çok sayıda hastane mevcut ama gerekli birimden randevu alabilmek bir mucize.
Bazı birimler 2024’ün ikinci ayına kadar dolu, bazıları ise 2025’e kadar!
Bekleme sırasında hayatta kalmayı başaranlar bir üst seviyeye geçebiliyor ve yaşamaya devam ediyor.
Neden böyle olduğunu tartışmak gibi bir motivasyonum yok.
Mevsim koşullarındaki dengesizlikler ve ardı arkası kesilmeyen virüsler nüfusun daha çok hastalanmasına yol açıyor.
Haliyle tüm hastane koridorları, yoğun bakım üniteleri dolu.
Tek bir çaremiz var o da hasta olmamak!
Eğer şartları beğenmez ve özel kuruluşlara yönelirseniz, muayene ücretini atlattıktan sonra tahlil, röntgen ve diğer işlemlerin ücretleri sizi bekliyor olacak.
Bursa’da da öyle hastaneler var ki; beş yıldızlı otel konforunda, tarifesi de o kıvamda.
Tüm bunların maddiyatla, kapitalizmle ilgili olduğunu zaten çok iyi biliyoruz.
Peki, ama doktorların aynı hasta üzerinde farklı kararlar alıyor olması nasıl açıklanabilir?
Birinin iyi dediği, diğerine göre kötü.
Birine göre acil ameliyat edilmesi gereken diğerine göre cerrahlık bile değil.
Ayrıca son dönemde tartışılmaya başlayan vitaminlerde ayrı bir vaka.
Doktorun vermesine de gerek yok, komşu, akraba, tanıdık tavsiyesi yeterli oluyor.
Eczanelerde raflarda duran renkli kavanozların şifa dağıttığına inanıyoruz.
En çok şaşırdığım sosyal medyada sabah programlarına çıkan ünlü isimler.
Kendilerine ilaç kutuları yapmışlar, hangi saatte hangi vitamini aldıklarını Instagram’da anlatıyorlar.
Döngü halinde, bir gün kolajen, bir gün C vitamini kullanıyorlar.
En popüleri ise magnezyum tüketimi.
Yaş, cinsiyet, kan tahlili sonucu hiç önemli değil.
Herkese şeker gibi satılıyor.
Gerekli mi?
Tartışılır!
Eskiden bu gıda takviyesi olarak satılan vitaminler yokken nasıl yaşıyorduk?
Bu da kapitalizmin bir dayatması mı?
Konu ile ilgili bir olay başıma geldi ve şimdi kime güvenmem gerektiği konusunda kararsızım.
Kan tahlili sonucuna göre, referans aralığında bulunan magnezyum değerime rağmen, aylarca kullanmaya devam ettim. Çünkü doktorum öyle istedi!
İyi hissettirdiği kesin, uyku düzenini sağlıyor, sinir sistemini onarıyor.
Ama başka hastanede gittiğim diğer bir uzman ise:
“Kullanma böbreklere ekstra yük biniyor. Hayat boyu vitamin kullanılır mı?” dedi.
D vitamini için de aynısı geçerli.
Kullanmayı bıraktığım dönemde hızla düşen, kullanınca da olması gereken üst seviye sınırını aşan bu D vitamini değeri beni benden alıyor.
Uzmanın biri ‘bırak, kullanma’ diyor diğeri ise; ‘kış geliyor, güneşli gün sayısı azalacak, sakın bırakma’ diyor.
Fiziki sağlığı koruyacağız derken ruhsal sağlığımız bozulacak!
Herkesin kendi doğruları vardır muhakkak ama hekimlerde bu durumu anlayışla karşılayamayacağım.
Bir karar verin!
Tabii ki ihtiyaç halinde kullanımı şart.
Vücudun yenilenmesi ve gelişmesinde önemli rol oynayan organik bileşenler, hayati önem taşıyor.
Sağlık açısından vücudu dengede tutmaya yarayan ve yenilenmeyi destekleyen takviye ürünler, büyük oranda fayda sağlıyor.
Yeterli miktarda vitamin alınmaması durumunda bazı rahatsızlıklar meydana gelebiliyor.
Hamileler, yaşlılar, sigara ve alkol tüketimine bağlı emilim eksikliği olanlar da takviye alması gereken özel gruplar arasında yer alıyor.
Doğal gıdalarla ya da takviyelerle kötü gidişata ‘dur!’ deniyor.
Ama öncelik bir kez daha vurgulayalım: Doğal gıdalarla oluşturulan beslenme düzeni!
***
Şimdi size sormak istiyorum:
Acaba yaşadığımız bu durum plasebo etkisi olabilir mi?
-İnancın, zihnimiz üzerindeki etkisini gösteren psikolojik durum. İşe yaramasa bile ilacın faydalı olduğunu düşünmek gibi…-