Hava Durumu

Balkanlar ve Akdeniz Oyunlarında Türk atletleri (3)

Yazının Giriş Tarihi: 22.02.2021 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.02.2021 06:00

Galatasaray'ın en sadık sporcusu CAHİT ÖNEL (I)

Galatasaray Kulübü atletizm şubesi kapalı iken 11 yıl tek başına sarı kırmızılı formayı sırtından çıkarmayan, sadece bacakları ile değil yüreği ve zekâsıyla koşan bir büyük atletti Cahit Önel...

"Orta mesafe dömi-fon (800-bin 500 metre ) koşularında Türkiye atletizminde dönemine damgasını vurmuş isimler kimdir?" deseler ilk akla gelen isimler, 1920'li yıllarda Ömer Besim Koşalay, 1930 ve 40'lı yıllarda Rıza Maksut İşman, 1950'li yıllarda Rıza Hoca'nın öğrencisi Cahit Önel, 1950'li yılların sonunda Ekrem Koçak, 1960 sonu ve 1970'li yıllarda Mehmet Tümkan, 1970 ve 80'li yıllarda Sermet Timurlenk, 1990'larda Zeki Öztürk, 2000'li yıllarda ENKA kulübünden Selahattin Çobanoğlu ilk akla gelen isimler olacaktır.

***

İnce ve narin vücut yapısında koca bir sporcu yüreği taşıyan ünlü atletimiz Cahit Önel'in hayat hikâyesini kendi ağzından dinleyelim:

"23 Kasım 1927 tarihinde Edremit'te doğdum. Babam Yüzbaşı M. Ali Bey'in erken vefatı üzerine annem iki kardeşimle beni alıp İstanbul'a yerleşti. Ortaokulu Gazi Osmanpaşa Ortaokulu'nda, sonra da sanat enstitüsünde tamamladım. Yıldız Teknik Okulu'nun teknik kısmını bitirdim.

FRESNO State College-California Amerika'dan gelen davet üzerine Amerika'da öğrenimime devam ettim.

Önce boks ve yüzme sporları yapmaya çalıştım ama 1946 yılında Galatasaray Kulübü'nde atletizme başladım."

1952 Helsinki Olimpiyatları solda: Turhan Göker, sağda: Cahit Önel

***

Onu keşfeden ve antrenörlüğünü üstlenen Rıza Maksut İşman, bir söyleşide Cahit Önel'in özelliklerini şöyle sıralıyordu:

"Cahit'i çalıştırmaya başladıktan sonra şu özellikleri dikkatimi çekti. Çelimsiz görünüşü ve kısa boyuna rağmen büyük bir kabiliyetti. Söylediklerimi büyük bir dikkatle dinleyip fazlasını yapmaya çalışıyordu. Oturup konuşmaya başlayınca koşu tekniği ile ilgili yorumlar yapması daha iyiye nasıl ulaşabileceğine yönelik sorular sorması beni de motive eden itici bir güce dönüşüyordu.

İyi bir sporcuda olması gereken disiplin, verilen antrenmanı harfiyen uygulama çabası, azmi ve sabrı onu sonunda iyi bir atlet yaptı. Daha iyi koşup daha iyi derecelere ulaştıkça her sporcuyu tehdit eden kibir ve şımarmayı Cahit'te hiç görmedim.

Cahit spor yaparken yenmeyi de yenilmeyi de olgunlukla karşılayacak bir insandı. Her yarışa herkesi geçmek umuduyla başlayıp kendisinden daha yetenekli, daha becerili olanlara geçildiğinde onların elini sıkacak bir sporcu olgunluğuna sahipti. Yemeğine, uykusuna dikkat ederdi. Sigara ve alkolden uzak dururdu. Esprili, etrafına pozitif enerji veren bir karaktere sahipti."

14. Balkan oyunları İstanbul bin 500 metre önde Ekrem Koçak, arkasında Cahit Önel (atletizm müsabakasında tribünleri doluluğuna bakın günümüzde atletlerimizi tribünde sadece diğer sporcular ve yakınları seyretmeye geliyor)

***

1946 yılında giydiği Galatasaray formasını 1967 yılına kadar kulübün atletizm şubesinin kapalı olduğu 1957-61 dönemi de dâhil sırtından hiç çıkarmadı.

1954'ten 57'ye kadar tek başına yarışlarda kulübünü yüreklilikle temsil etti.

1947'den 1964'e kadar 800, bin, bir mil (bin 609 m), 2 bin, 3 bin, 5 bin metre ve 3 bin metre steeple yarışları gibi çok değişik mesafelerde milli formayı giydi. 28 Türkiye rekoru kırdı, 148 defa ay-yıldızlı formayı sırtında taşıdı.

4 Olimpiyat'a (1948-Londra, 1952-Helsinki, 1960-Roma, 1964-Tokyo) yarışmacı olarak, 1968 Meksika Olimpiyatları'na da güreş milli takımının kondisyoneri olarak katıldı.

1953'ten 1964'e kadar 11 Balkan Pist ve 5 Balkan Kros şampiyonasında bin 500 metrede 1 altın, bin 500 metrede iki, 3 bin metre steeple'de 1, Balkan krosta 10 bin metrede bir gümüş, 4x400 metre bayrakta iki gümüş madalya kazandı.

8 Şubat 1954 tarihinde, kendisi gibi milli atlet olan ve çalıştırıcılığını yaptığı, 8 Türkiye rekoru sahibi olan Aycan Onur(Önel) ile evlendi.

20.6.1962 yılında Siren adı verdikleri bir kızları doğdu.

18 yıllık zaferlerle dolu sporculuk hayatını, 1964 yılında 38 yaşında Türkiye Kulüplerarası Atletizm Şampiyonu olan Galatasaray takımının kaptanlığını yapıp noktaladı.

Milli forma ile Cahit Önel

***

Cahit Önel, en çok heyecan duyduğu yarışı şöyle anlatır:

"1952 Helsinki Olimpiyatları'nda koştuğum 3 bin metre engelli yarışı en çok heyecan duyduğum yarışların başında gelir. Seçme başlarken seride yarışan 13 atletten ilk dört atlet finale katılacaktı. 13 atlet içinde en kötü derece benimki idi. 23 Temmuz 1952 Çarşamba günü saat 16.35'te depar çizgisine geldik.

Hesselmab (Alman), Johnson (İngiltere), Karlson (İsveç), Arhenfelter (Amerika), Viktor Fieta (Romen), Raudny (Çekoslavakya), Kazantsev (Rusya), Kusenius (Finlandiya), Prat (Fransa), Sola (Çin), Mann (Hindistan), Stritof (Yugoslav) ve ben.

Son tura girildiğinde ilk grupta 6 kişi kalmıştık. Son engeli altımız da beraber geçip finişe 50 metre kala cehennemi bir mücadeleye başladık. Kimin kaçıncı olduğu ancak elektronik levhada isimlerimiz yazılınca belli oldu. 1. Rus, 2. Alman, 3. İsveçlinin ardından adımı 4. sırada görünce hem heyecanlandım hem gururlandım.

Zira 9.06.0'lık derecemle final hakkı kazanmıştım. Ertesi gün finalde 9.04.4 ile 10. olurken bu derecemle hem 1948 Londra Olimpiyatları birincisi İsveçli Sjöstrand'ın 9.04.6'lık derecesinden daha iyi bir derece yapmış oldum hem de atlamalarda finale kalıp olimpiyat 3.sü olan sevgili Ruhi Sarıalp'ten sonra olimpiyatlarda finale kalan ilk Türk sporcusu olmayı başarmıştım."

Cahit Önel eşi milli atlet Aycan Önelle

***

Cahit Önel'in büyük başarılarından biri de 1962 yılında Belgrad kentinde yapılan Avrupa Şampiyonası'na katılıp 3 bin metre steeple, 3. seride 5. olup elenirken 8.47.2 ile yeni Türkiye rekoru kırması idi.

Cahit Önel'in bu rekoru, 23 yıllık bir aradan sonra 1985'te Necdet Ayaz tarafından 8.47.02 ile kırılabildi.

Cahit Önel Neriman Tekil'le söyleşisinde bu yarışın kendisi için önemini şöyle dile getirmişti.

"Eğer bu yarışta beni 8.47.0 ile göğüs farkıyla geçen Finlandiyalı atlet Siren'i geçebilse idim üçüncü olup Avrupa Şampiyonası finallerine katılabilecektim. Bu yarışın anısına hürmeten Finli sporcunun adını kızıma isim olarak (Siren) koydum."

***

1968 Meksika Olimpiyatları dönüşünde 15 gün sarılıktan yattı. Ancak antrenörü Rıza Maksut Hoca'nın 'Biraz daha dinlenmen lazım' uyarılarına uymadan 3 ay istirahat etmesi gerekirken 3 hafta sonra antrenmanlara başladı.

Özlediği toprak kokusuna ve sporcu yetiştirmeye geri döndü.

4 Ocak 1969'da statta Şekerspor-Vefa maçını seyrederken ani olarak fenalaştı. O günleri Gazeteci Nazif Oturgan'ın 'Sarı-Kırmızı Bayrak' adlı köşe yazısından anımsayalım;

"Milli atlet Cahit Önel için ocak ayının ilk günlerinde Hacettepe'den hiç de olumlu haberler çıkmıyor 'Artık çok yaşamaz' deniliyordu.

Eşi Aycan Hanım, 7 yaşındaki minik kızı Siren, yakınları ve dostları, büyük bir üzüntü içinde şampiyondan iyi haberler bekliyorlardı. Ancak Cahit, bütün bunları, müthiş bir irade kuvveti, iyileşeceğine inancı ve kuvvetli bünyesi ile yenmeyi bildi. Ankara'nın serin bir sabahında 20 yıllık dostum Cahit Önel'le kucaklaşıp hasret giderdikten sonra, hayata yeniden kavuştuğu her halinden belli olan koca şampiyon, tıp otoritelerinin bile hayretini mucip olan hastalık serüvenini şöyle anlattı:

"Şiddetli bir mide kanaması ile Hacettepe'ye yattım. Mide filmim iyi çıktı ama özofagusta (yemek borusu) orta büyüklükte varis görülmüş, 30 Ocak 1969 günü atlet dostum, yakın ilgisini gördüğüm engelci Erdal Barkay'ın oğlu Operatör Dr. Oral Barkay ve Doç. Dr. Hasan Telatar 'shunt' ameliyatı yapılmasına karar verdiler. Ameliyattan önce kendimi zar zor toplayıp vasiyetnamemi yazarak yastığımın altına koydum zira hayatta kalacağımı hiç ümit etmiyordum.

6,5 saat süren ve Türkiye'de yeni yeni yapılmaya başlayan bir ameliyatla dalağa gelen kan damarlarının birini kalbe, diğerini de böbrek damarına bağladılar. 60 kilo girdiğim hastaneden 48 kilo ile sağlam olarak çıktım. Şükürler olsun, şimdi yastığımın altına koyduğum vasiyetimi yırtmadan önce senle paylaşıyorum. Şayet Allah'ın tecellisi ölürsem, beni Zincirlikuyu Mezarlığı'na Türk ve sarı-kırmızılı bayrakla gömün, evimdeki bütün kupalarımı ve madalyalarımı Galatasaray kulüp müzesine, son koştuğum çivili ayakkabılarımla birlikte verilmesini vasiyet ediyorum" (30 Ocak 1969)

***

Başarılı operasyondan sonra jübilesini yaparak kızı Siren'i Amerika'ya okumaya göndermeyi planlayan Cahit bu amacına ulaştı ve adına ilk jübile düzenlenen atlet oldu. (11 Eylül 1970,) Ankara'daki jübile töreninde yapılan iğnelere rağmen kendini iyi hissetmediğinden yapacağı 40 metre koşudan vazgeçmişti.

Ertesi gün İstanbul'a gelen şampiyon Beşiktaş'ta oturan annesinin elini öperek helalliğini aldı. Ertesi gün tekrar yatağa düştü. Bağırsak düğümlenmesi nedeniyle ameliyata alındı ameliyat sonrası komadan çıkamayarak 17 Eylül 1970'te ebediyete intikal etti.

Önce 19 Mayıs Stadı'nda yıllarca koştuğu pistin üzerinde bir veda töreni düzenlendikten sonra cenazesi uçakla İstanbul'a götürüldü. Vasiyeti üzerine Galatasaray Kulüp Başkanı Selahattin Beyazıt ve Galatasaray sporcularının, ailesinin ve sevenlerinin bulunduğu bir törenle vasiyeti üzerine tabutu Türk bayrağı ve sarı-kırmızılı bayrağa sarılarak Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi.

Takım kaptanım olarak 2 yıl hem milli takımda hem Galatasaray atletizm takımında birlikte şampiyonluk için ter döküp sevinci ve üzüntüyü kısa bir zaman dilimi de olsa 2 yıl paylaştığım Cahit babaya rahmet diliyor, başarılarının hepimize rehber olmasını temenni ediyorum (Doğum: 23 Kasım 1927, Edremit, vefat: 17 Eylül 1970, Ankara, 44 yaşında)

***

Galatasaray futbol Antrenörü Coşkun Özarı'nın, Cahit Önel'in ilk hastaneye yattığı zaman yaptığı ziyaretten sonra yazdığı köşe yazısı, Şubat 1969

Ağlayan atlet Cahit Önel!..

Başkentte bir havadis, düzelmeye doğru giden havaları, herkesin, her sporseverin gözünde kapkaranlık yapıverdi birden...

Cahit Önel çok kötü durumda imiş, karısı Aycan Önel, kızı Siren Önel, üçünün neşe içinde, zevkle Ankara pistlerinde koşmaları gözümün önüne geldi.

Koca Cahit, baba Cahit, Hacettepe Hastanesi'nin bir odasında tek başına yatıyordu...

Binlerce kişinin önünde koşmaya alışık adam, yapayalnızdı bugün.

Beni görünce karşısında o da ben de gözyaşlarımızı tutamamıştık. Ağlıyorduk ikimiz de... Uzun müddet konuşamadık.

O zaten konuşmakta nefes almakta zorluk çekiyordu. Nefesli nefesli oluşu başarılarının sırrı idi. Şimdi ise 'yemek borusundaki virüs' yüzünden nefes alamıyordu.

Türkiye'de tam 5 defa Olimpiyat görmüş olan büyük atletin ilk sıkıntısı, yine yeşil sahalarda başlamıştı. Bir maç seyrederken aniden fena olmuş, doğru eve koşmuştu.

'Bana bir şey olmaz' diyordu kendi kendine. Sporcunun dostu sporcu oluyordu. Eski atlet Erdal Barkay ve oğlu Oral Barkay paçaları sıvamış ve Türkiye'nin en sevilmeye layık en efendi sporcularından birini kurtarmaya çalışıyordu.

Eskiden Cahit bize takılırdı 'Futbolcular kolay meşhur olur, biz atletler çok çalışmaya mecburuz' derdi.

Hakikaten haklı imiş! Baba Cahit, eğer bir futbolcu olsa idin bugün, seni Hacettepe Hastanesi'ndeki küçücük, o kimsesiz odan yerine, çiçeklerle süslü bir odada, başında yüzlerce ziyaretçi ile görecektim ben!..

Bırak artık kalkamayacağım korkusunu ve ağlamayı...

Bak Aycan ve Siren, eşofmanlarını giymiş, atletizm pistinde hazır seni bekliyorlar. Sen de kalk, Olimpiyat armalı eşofmanını giy, hep beraber üç Önel, eskisi kadar hızlı olmasa bile yavaş yavaş gülerek, neşe ile koşmaya başlayın...

***

Galatasaray Kulübü Atletizm Şubesi Menajeri Cemal Anadol'un Cahit Önel'in ölümünden sonra yazdığı bir köşe yazısı;

Unutulmayan Yıldız

13 Temmuz 1965 günü yazdığım bir yazıda şöyle demiştim:

"Bir insan hayatta milyoner olabilir, başarılı bir iş adamı veya bürokrat olabilir ama ipi birinci olarak göğüsleyen bir atletin kazandığı madalyanın manevi hazzını hiçbir zaman satın alamaz. O, öyle bir hazdır ki şampiyon şeref kürsüsünün en yüksek basamağına tırmana tırmana abideleşir." Türk atletizmine büyük yıldızlar gelip geçmiştir.

Bir atletimiz daha bu yıl atletizme veda etti. Cahit Önel...

Galatasaray ve milli takımımızın unutulmaz yıldızı, rekortmen ve şampiyon Önel.

Türk atletizmine rekortmen ve şampiyonlar yetiştirmiş olan kulübü; profesyonellik akımlarının yıprattığı atletizm şubesini 11 yıl süresince terk etmemişti. Önel, gemi batarken, gemisini terk etmeyen kaptan...

Sonunda dalgalarla boğuşmadı, yüzdü. Ta ki yeni bir kara buluncaya kadar.

Bu ümit kulübünün yeni atletizm şubesi oldu. Önel takımını yeniden şampiyon yaparken, 38 yaşında, şerefli atletizm geçmişini de kapattı.

Bir ajans haberi içime bir burukluk soktu. Gözlerimiz yaşlı... 44 yaşında bir büyük şampiyonu kaybettik.

Ve bugün İnönü Stadı'nda saat 13.30'da, İstanbul, Ankara, İzmir genç karmaları atletizm yarışmalarının seremonisinde spiker şöyle diyecek: 'Aramızdan ebediyen ayrılan Galatasaray ve Milli Takım kaptanı rekor makinesi, 3 bin metre engelli Türkiye rekortmeni ve büyük Türk atleti Cahit Önel'in aziz hatırası için sizleri bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum."

Devam edecek...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.