Bundan 4yıl önce 18 Ekim 2020 de kaybettiğimiz gazeteci ve köşe yazarı duayenlerinden Bekir Coşkun’u, en güzel köşe yazılarından birisi ile anmak istiyorum. Bekir Çoşkun (Doğum:1945,Şanlı Urfa),Ankara Yüksek Gazetecilik Okulundan mezun olduktan sonra,1974 yılında foto muhabiri olarak, basın dünyasına girdi. Polis ve parlamento muhabirliği yaptıktan sonra 1978 yılında Günaydın gazetesinde, yazılarını, ”Dokuzuncu köy” adlı köşesinde yazmaya başladı.1987 de Sabah gazetesine geçerek ”Onuncu Köy” başlığı ile köşe yazılarına devam eden Coşkun 1993 -2003 yılları arasında Hürriyet gazetesinde çalıştıktan sonra 3 Kasım 2010 da, Cumhuriyet gazetesine geçti. 2013 den 2017 ye kadar Sözcü gazetesinde basın hayatına devam eden Bekir Coşkun, kanser tedavisi nedeniyle 2017 den sonra okurlarına veda etti.18 Ekim 2020 de aramızdan ayrıldı.
Basılı eserleri: ”Devlet”,”Avukatımı istiyorum”,”Pako’ya mektuplar”, ”Ben Pako”.TRT ‘de yayınlanan, köpeği Pako’nun adıyla yayınladığı yazılardan oluşan dizi, BBC başta olmak üzere,6 AB ülkesinin TV’leri tarafından satın alındı ve yayınlandı. Kalemini satmayan, satmadığı için de “Dokuz Köy” den kovulan bir gazeteci idi. Türk Basın Tarihinin önemli çınarlarından biri olan Bekir Çoşkun’u, en güzel köşe yazılarından biri ile anarken aziz hatırası önünde saygı ile eğiliyor, rahmet diliyorum. O’nu kaybettikten sonra, Atatürk ve devrimlerini aydınlatan yolda, bir sokak lambası daha söndü.
BİR ERKEK GİDİNCE;
Kentin tüm yolları çökmüş,
Dağları yan yatmış gibi olur.
Bir erkek gidince,
Raflarda kalır dizi dizi kitaplar, çekmecede dosyalanmış evraklar, ödenmiş senet koçanları, su, elektrik faturaları, banka dekontları, maaş ekstreleri, taksit tarihleri, kalın bir defter içinde doğum günleri, baş başa çekilmiş gülen resimler, telefonlar, görüşme günleri, araba anahtarı, cep telefonu, dizüstü bilgisayar, boynunu büker kalır.
BİR ERKEK GİDİNCE;
Susar dış kapının gürültüsü,
Kahvaltı için ekmek almaya, gazete getirmeye giden olmaz.
'Gelirken ne gerekli?' diye telefon eden,
'Hazırlan, akşam gidiyoruz' diyen,
'Boyunbağım nerede?'
'Çoraplarım yıkanmamış mı?',
'Hani beyaz gömleğim?',
'Anahtarımı unuttum!',
'Sahi, saatim evde mi kalmış!'
'Evlenme yıldönümümüz dün müydü?' Sesleri eksilir..
BİR ERKEK GİDİNCE;
Ev kapanmaz ama ışıkları söner, karanlığa gömülür..
BİR ERKEK GİDİNCE BİR EVDEN
Bir dede, bir baba, bir oğul, bir ağabey, bir dayı, bir amca, bir kuzen, bir yeğen, bir torun, bir delikanlı, bir sevgili, bir yiğit, bir savaşçı, bir barışsever, göklerden bir kartal, ormandan bir aslan, bir günün aydınlık kısmı, beynin yarısı, mevsimlerden yaz olanı, kolun iş göreni, ayağın adım atanı kesilir.
Kısacası;
BİR ERKEK GİDİNCE YATAĞIN YARISI BUZ KESİLİR..
KADINLAR gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar.
Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde 'yetim-öksüz' kalan çok olur:
Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler.. .
Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.
Bir kadın gittiğinde hep suyu u nutulur saksıların.
Sık sık boynunu büker 'sarıkız'.
O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse anlayamaz krom hac tasının.
Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz.
Bir kadın gittiğinde...
Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci.. .
Bir anne gider...
Bir dost...
Bir arkadaş...
Bir sevgili...
Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde.
Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar, yakınmalar, dualar yetim kalır.
Kapı eşiğindeki 'Dikkat et...' duyulmaz, annesi gitmiştir 'geç kalmanın.
Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.
Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında. Ve bir kadın gittiğinde pek çok 'yetim' bırakmıştır arkasında.