Hava Durumu

Türk atletizmini modern çağa taşıyan isim: Jerfi Fıratlı-2

Yazının Giriş Tarihi: 23.04.2021 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.04.2021 06:00

YAPTIĞI ÖNEMLİ KONUŞMALAR:

Atletizm Federasyon Başkanlığı dönemi göreve başlarken yaptığı konuşma:

TEKRAR BAŞLARKEN...

"Bir buçuk iki yıllık bir aradan sonra tekrar beraberiz. Atletizm camiamızı teşkil eden belli başlı kulüplerimizin, pek kıymetli atletizm otoritelerinin, hakem ve atlet kardeşlerimin büyük bir ekseriyetinin teveccüh ve itimadına mazhar olarak yeniden bana tevdi edilen Atletizm Federasyonu Başkanlığı'nı kabul ederken çok düşündüm. Düşündüm çünkü karşımda şu veya bu sebeple manen yıkılmış bir Atletizm Milli Takımı, birbirine girmiş bir çalıştırıcılar grubu, karşılıklı itimatları temelinden sarsılmış bir idareciler ve hakemler kliğinin organizasyonunu yapabilecek miyim? Camiamızın yukarıda saydığım muhtelif grupların yeniden karşılıklı itimat ve kardeşlik hisleri ile meşbu, yalnız "atletizme hizmet" prensibi fikri altında birleştirebilecek miyim? Tek kelime ile benim şahsiyetim ve karakterim, bu hakikaten müşkül işte bir nazım rol oynayabilecek kadar kuvvetli mi? Çünkü bu birliği ve beraberliği yeniden kurmadan esas gayede muvaffak olunamayacağına inanmaktayım. Netice itibarıyla bu işi başarabilecek kuvveti kendimde değil de beni bu işe adeta iterek getiren camiamızın yüzde 90'ından almakta olduğuma kani bulundum ve bu sebeple 'Benim bu vadide başaramayacağım bir mevzu olmamalıdır' hükmüne vardım. Bu noktadan hareketle işe sizlerden aldığım cesaretle başladım. Sizlere teşekkür, atletizme hizmet borçluyum. Aziz büyüklerim ve kardeşlerim, işe başlarken her zaman söylediğim gibi aramızdaki her türlü kırgınlığı kaldıralım. Küçük hesapları silelim. Bir kelime ile maziyi unutalım. İstikbale, Türk atletizminin istikbaline, geleceğine faydalı olmak için gayretlerimizi birleştirelim. Birleştiğimiz takdirde sesimiz her zaman gür olacaktır. 2 milyon nüfuslu, memleketimiz okullarının 3/4'ünü bünyesinde toplamış olan İstanbul'umuza, atletizm sporunun her zaman önderliğini yapmış olan İzmir, Adana, Bursa, Zonguldak, Eskişehir, Gaziantep, Elazığ'ımıza vb.ne bir müstakil atletizm pisti yaptırabilmek için birimizin mi yoksa hepimizin mi sesi kuvvetlidir. 'Kuvvet, birlikten doğar', 'Spor mücadeledir'. Ama şu anda bir, iki puanın mücadelesi veya kulüplerarası atlet mübadelesi yapacak vaktimiz yoktur. Evvela işin esasını kuralım. Ondan sonra göreceksiniz, sportmence mücadele, hakiki bir zevk olacaktır. Şu veya bu kulübümüzün şampiyon olması, federasyonun şu veya bu şahıslardan teşkil edilmiş olması, fikrimce davayı halledecek problem değildir. Davamız, en azından, Balkanlar'da, bayrağımızın hakkı olan şeref direklerinde yükselmesidir. Alacağımız tedbir ve kararlarda, bizlerden menfaat beklenmesin. Her şeyden önce pist saha ve malzeme davalarını yeniden ele alacağız. Eskiden olduğu gibi, iffet ve nasafet sınırları içinde işin hizmetkârı olduğumuza inanın. Yardım ve müzaheretiniz devam ettiği müddetçe aşamayacağımız bir engel yoktur..."

***

Atletizm Federasyonu, Başkan Jerfi Fıratlı, Asbaşkan, Cihat Renda, Genel Sekreter, Neriman Tekil, Teknik Üye, Nazmi Tüfekçi, İstişare Heyeti Üyeleri, Kadri Kurulberk, Talat Akgül, Sava Haznecioğlu, Zeki Akkök, bu federasyona daha sonra Nuri Turan dâhil olmuştur.

1964'te Jerfi Fıratlı Federasyon Başkanlığı'nı Naili Moran'a devretmiş, kendisi bu federasyonda 'Asbaşkan' olarak görev almıştır. Naili Moran'ın 1968'de bir trafik kazası sonucu vefat etmesi üzerine 29.5.1968'de 3. Jerfi Fıratlı Atletizm Federasyonu kurulmuştur. Yeni Federasyon'da; Başkan, Jerfi Fıratlı, Başkan Yardımcıları, Abdullah Kökpınar, Sami Yavrucuk ve Neriman Tekil, Genel Sekreter, Cihat Renda olmuştur.

***

5-9 Eylül 1968'de Atina'da yapılan 27. Balkan Oyunları'ndan sonra yurda dönüşte Federasyon Başkanı Jerfi Fıratlı'nın Cumhuriyet gazetesine verdiği beyanat:

"Bize ne veriyorlar ki ne istiyorlar? Bizde spor, sporcunun keyfine bırakılmıştır. Sahalarımız kıt olduğu gibi, spor hekimliği de mevcut değildir. Bizde ilmi metot mevcut olmadığı gibi, antrenör yetersizliğimiz de bu gençlerin yetiştirilmesine imkân vermiyor. Diğer milletlerde atletizmin her branşında ayrı ayrı antrenör bulunur. Bizim tek bir antrenörümüz, 67 ilimizin hangisine yetişebilir? Sahalarımız çoğu zaman gençlerimize kapalı kalıyor. Atletler, İstanbul'da sert beton üzerinde çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Ankara'daki tek sahamızdan Belediye yol geçirdi. İzmir Alsancak Stadı tribünlerinin, pistin kulvarların üzerine indirilmesi çalışmalarımızı aksattı. 500'e yakın atletimizin yarışacak ve çalışacak sahası yoktur. Bu şartlar altında sporcu yetiştirmek tabii ki çok güçtür. Bunun karşısında 'Ne veriyorlar ki ne istiyorlar!' demek zorundayız. Sırf bir ümit ışığı olsun diye temaslara katılıyoruz. Böyle cılız imkânlar karşısında iktidarımız ancak bu kadar olabilir."

***

19.1.2008'de bir trafik kazası sonucu kaybettiğimiz Cüneyt Kor Yürek'in arkasından yaptığı konuşma, "Atletizm, Cüneyt'siz öksüz kaldı.

Ankara'da Selanik Caddesi'nde ailelerimizin yaşadığı apartmanlar yan yanaydı. Ben her gün evden çıkıp antrenmana giderken, Cüneyt'e sokakta oynarken veya bahçe duvarının üzerinde otururken rastlardım. Cüneyt o zamanlar 7-8 yaşlarında idi. Hareketlerinden ve konuşmalarından, onun o yaşta diğer çocuklardan daha olgun, daha akıllı ve farklı olduğunu hemen hissederdiniz. Benim atlet olduğumu ve her gün antrenmanlara gittiğimi biliyordu. Bir gün, 'Ben de atletizm sahasına gelip antrenmanları izleyebilir miyim?' diye sordu. Ertesi gün onu atletizm sahasına götürdüm, tribünde oturmuş, benim antrenmanımı izliyordu. Bir ara baktım ki, piste inmiş üzerindeki kıyafetle 100 metre başlangıç yerinde koşuyor, çok mutlu idi. Cüneyt o günden itibaren atletizm sahalarına inmiş oldu ve atletizm tutkusu başladı. Ankara'da 100 metre koşu dalında antrenmanlara ve yarışlara girmeye devam etti. Kendisini her alanda yetiştirmek isteyen yetenekli bir gençti. TED Koleji'ni bitirmesinin ardından ailesini ikna ederek ABD'ye üniversite okumaya gitti. O dönemde, okumak için Amerika'ya gitmeyi düşünmesi ve bunu başarması, Cüneyt'in zamanının ne kadar önünde üstün bir genç olduğunun göstergelerinden biri idi. Amerika'da eğitim aldığı üniversitede, okulun atletizm takımında yarıştı ve sakatlanmasının ardından üniversite atletizm takımının menajerliğini yürüttü. Bu arada atletizm antrenörlük kurslarına katıldı. Ankara'ya döndükten sonra gördüm ki, orada her yönü ile kendini geliştirmiş, atletizm bilgisi ve tutkusu daha da güçlenmişti. Bir yandan halkla ilişkiler konusunda Türkiye'de ilk şirket olan Delta Ajans'ı kurup, gazeteciliği yürütürken, diğer yandan da gönüllü olarak atletizm antrenörlüğü ve idareciliği yapmaya başladı. Amerika'da öğrendiklerini, gördüklerini Türk atletler, antrenörler ve idarecilerle paylaştı. Türkiye'de çalıştırdığı bazı atletler, Balkan ve Türkiye rekorları kırdılar. Türkiye Atletizm Federasyonu'nda da genel sekreter, asbaşkan ve başkan olarak hizmet verdi. 1983 yılından itibaren Kıtalararası Avrasya Maratonu'nu çok başarılı şekilde organize ederek, geniş kitlelere yayılmasında öncü rol oynadı. Hiç unutmadığım anılardan birisi de Avrasya Maratonu'nun startını, atletizme verdiğim emeklerden dolayı benim yapmamı istemesiydi. Çok vefakaârdı. Atletizme olan desteğin daha kalıcı olabilmesi için 1986 yılında Cüneyt Federasyon Başkanı iken, Atletizm Vakfı'nı kurduk. Hayatı boyunca atletlerin elinden tuttu. Onların kendilerini geliştirebilmeleri için yurt dışında atletizm yarışmalarına katılmalarına, sponsor bulmalarına ve burslu okumalarına imkân sağlamak amacıyla büyük özveri ile çalıştı. Cüneyt, dünya çapında tanınan ve saygı duyulan bir atletizm uzmanı ve aşığıydı. Türkiye ve dünyadaki önemli atletizm yarışmalarını ve atletleri yakından takip eder, gazetelerde atletizm konusundaki değerli yorum ve yazıları ile TV'lerde yaptığı programlarla da Türkiye'de atletizmi öne çıkarmaya ve geliştirmeye çalışırdı. Çok düşünceli ve nazik bir insandı. Gün aşırı telefonla arayıp, benim ve eşimin hatırını ve bir şeye ihtiyacımız olup olmadığını sorardı. Çok yardımseverdi. Evladım kadar severdim. Onun ani vefatı ile Türk atletizmi öksüz kaldı. Ülkemiz ise en değerli aydınlarından ve centilmenlerinden birini kaybetti."

***

1986 yılında Türk Atletizm Vakfı'nın kuruluşu nedeniyle, vakıf başkanı olarak, Gazeteciler Cemiyeti'nde 20 Ocak 1986 günü düzenlediği basın toplantısında yaptığı konuşma:

"Türk sporcularının diğerlerinden hiçbir eksiği yoktur. Ancak sonradan daha fazla imkâna sahip olan bu sporcular, bizim sporcularımızı geçmektedir. Biz kurduğumuz bu vakıfla, aradaki farkı kapatacağımızı ve kısıtlı imkânlara sahip devletimizi rahatlatacağımızı umuyoruz. Gençlere spor yapabilecekleri sahaları artırmak amacındayız. Başarılı sporcularımıza burs temin ederek yurt dışında hem eğitimlerine katkıda bulunmak hem de yaptıkları sporu geliştirmeleri için imkân sağlamaya çalışacağız. Hedefimiz ilerisi için atılım yaparken atletizm sporunu kalkındırmaktır."

***

VEFATINDAN SONRA HAKKINDA YAZILANLAR:

Bir Devin Ölümü, köşe yazısı, Hıncal Uluç, Sabah Gazetesi, 27.11.2011:

"Nail ağabeyin varlık devirlerine pek erişemedim gazeteci olarak. Onun için, "Türk atletizminin temelini atan adamdır" derlerdi, ben çocukken. Jerfi ağabey, bu temelin üzerine binayı oturtandı. Yıllarca Naili ağabeyle çalışmış, ondan el alıp işin başına geçmişti. 1957 yılında Ankara Yeni Gün gazetesinde gazeteciliğe adım attığımda, müstakil atletizm sahasına gitmeye başladım. Cüneyt ağabeyle öyle tanıştık. Amerika'dan yeni gelmişti. Sahada sprinterlere orada öğrendiklerini anlatıyordu. Böylece o günlerin önemli atletleri Ekrem Koçakları, Cahit Önelleri, Fahir Özgüdenleri, Osman Coşgülleri yakından tanıma fırsatı buldum. Avrupa'nın hayran olduğu adamlar, arkadaşımdı artık, 18 yaşımda. Havama bakar mısınız? Her gün de bir şeyler yazardım tabii, içlerinde yaşayınca. Atletizm sevgim ve yazarlığım böyle başlayınca, Cüneyt ağabey, elimden tuttu beni, birine götürdü. "Jerfi Fıratlı" dedi. 'Türk atletizminin Naili ağabeyle temelini atan adamlardandır. Seni tanımak istiyor'... 'Kim bu her gün atletizm yazan delikanlı' demiş. Dünya durdukça duracak dostluğumuz böyle başladı. Yediğimiz, içtiğimi ayrı gitmez gibi. Güner ablayı tanıdım, harika eşini. Sonra Halil geldi; oğulları. Etrafta koşuşurken büyüdü. Müthiş bir yetenekti. Ankara Kolej Tiyatrosu, 'Our Town' oyununu oynuyordu. Thornton Wilder'in ölümsüz eseri, İngilizce. Halil, dünyalar tatlısı Ayşe ile başrolde idi. Kolej aşkları ilerledi, daha sonra da evlendiler. Oyunu üç kere izlediğimi hatırlıyorum. Babasının izinden gidip o da yüksekçi oldu. Ama oradan voleybola atladı, sonra baskete transfer ettiler. Ne yapsa başarıyor. Boy pos da sırım gibi. Halil birinde karar kılsa, çok büyük olurdu ama o sporu hep keyif için yaptı. Cüneyt ağabey bir gün geldi, 'Jerfi Ağabey'in federasyonuna giriyoruz' dedi. 'Nejat Kök de varmış. Yıllardan beri dışarıdan etmedik laf bırakmadın, gel bir de içeriden bak bakalım" deyince, kendimi federasyonda buldum. İlk sınavımız da İzmir'de Akdeniz Oyunları. Gittik ki, durum feci. Halkapınar Stadı bir yıl önce geçici kabulle açılmış, müteahhit Kemal Uzan, 'Kesin kabul yapılmadı' diye stadı teslim etmiyor. Alacakları olduğunu söylüyor. Medyada kıyamet. Uzan işi aldığının birkaç misline mal etmiş, dedikodunun bini bir para. Misafir atletler gelmeye başladı, ortada stat yok. Perşembe akşamı, Jerfi ağabey barut gibi geldi. Türkiye'de o sırada tek foto finiş aleti Ankara'da. Kamyona yükleyip getirmişler. Halkapınar'a kuracaklar, ertesi gün açılış ve yarışlar var. Kemal Uzan'ın adamları stadın çelik kapılarını kilitleyip gitmişler. 'Yürü Halkapınar'a gidiyoruz' dedi. Gittik. Adamları toplamış, ellerine balta, kazma, vurup kıracak ne kadar alet varsa vermiş. 'Kırın kapıları' diyor. Devletin stadına, devletin yarışlarını yapmak için, devletin adamlarına kapı kırdırarak giriyoruz, iyi mi? Dedim ya kapılar çelik, kırılmıyor, kilitler sağlam. Kırılmıyor kâfir. Jerfi ağabey,50 yaşında adam, kazmayı kaptı, saldırdı kapıya. Onu gören işçiler de coştular, kapı kırıldı, girdik. Foto finiş yerine kondu. Denemesi başladı. Büyük Efes Oteli'ne döndük. Konuklar şerefine yemek var, geç de olsak yetiştik. Yunan Federasyon Başkanı nereden duymuşsa bir şeyler olduğunu, Jerfi ağabeyi güya teselli ediyor, 'Üzülmeyin Bay Fıratlı. Şimdi Olimpik Hava Yolları'na telefon ederim. Beş tane dev jet gönderirler. Bütün yarışmacıları Atina'ya nakleder, yarışmaları orada yaparız.' O zaman Yunanistan'da askeri cunta var. Her şey emrinde adamın. O da yüzbaşı mı, binbaşı mı ne? Spor Bakanı da Albay Aslanidis. Jerfi ağabey, 'Bir şey yok, yarın başlıyoruz' dedi, kibarca. Başladık ve bitirdik. Jerfi ağabey, gerçek sporcu, gerçek insan, gerçek adam, Jerfi ağabey anlatmakla bitmez. Ne mutlu bana ki, onu tanıdım. Onunla bu kadar yakından dost oldum. Böyle unutulmaz anları, anıları paylaştım. Başın sağ olsun Güner abla. Başın sağ olsun Halil. Başın sağ olsun Nejat ve tüm atletizm, tüm GS camiası, tüm spor camiası... Nur içinde yat, Jerfi ağabey. Cüneyt ağabeye selam söyle, gittiğin yerde..."

***

Türk atletizminin kilometre taşlarından olan Jerfi Fıratlı, 25 Nisan 2011'de, 92 yaşında ebediyete intikal etti. GS ve Türk bayrağına sarılı naaşı Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki aile kabristanında toprağa verildi. Sevgili eşi eski Türkiye yüksek atlama rekortmenlerinden Güner Fıratlı(Cendey) da 94 yaşında, 14 Eylül 2018'de vefat etti. Atletizm Federasyonu yetkililerine sesleniyorum; atletizmin bu değerli isimlerinin unutulmaması ve gelecek nesillere tanıtılması için mevcut ve açılacak olan pist ve salonlarımıza adlarının verilmesi ne kadar iyi olur. İstanbul'da, Ataköy'deki mevcut salona Ruhi Sarıalp veya Jerfi Fıratlı adı çok yakışacaktır, her iki isim de bunu fazlası ile hak ediyor. Değerlerimize sahip çıkalım, onları yaşatalım...

KAYNAKLAR

1-Atletin Sesi, sayı: 4, 1962.

2- Dünden Bugüne GS, Süleyman Tekil, 1905-1982, 1982

3- Türk Atletizminin Dört Ünlü Gönüllüsü, Cem Atabeyoğlu, TMOK Yayınları, 2004, sayfa: 31-42

4- Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi'nin 100 Yılı, Altuğ İstanbulluoğlu, TMOK yayınları, 2008

5- Cüneyt ağabeyin 100 Metresi, Barlas Hünalp, Sabiha Ulaşoğlu, Mavi Ağaç Kültür Sanat yayınları, 2008.

6- Sabah gazetesi, Hıncal Uluç. 27.11.2011.

7- Başlangıçtan 1980'e Kadar GS'de Kürek, Celal Gürsoy, Yüksel Taşçı, GS Spor Kulübü Kürek Şubesi Yayını, 2015,

8- Başlangıçtan 1980'e Kadar GS Denizcilik Tarihi, Celal Gürsoy, GS Spor Kulübü, Kürek Şubesi Yayını, 2017.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.