Hava Durumu

Türk spor tarihinin en renkli kişisi: NAİLİ MORAN 3

Yazının Giriş Tarihi: 30.03.2021 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.03.2021 06:00

Naili Moran'ın ölümü atletizm ve spor camiasını yasa boğarken hakkında birçok yazı kaleme alındı. Her yazıda ondan övgüyle bahsedilirken çok büyük bir spor adamını kaybettiğimiz vurgusu yapıldı.

ÖLÜMÜNDEN SONRA HAKKINDA YAZILAN YAZILAR:

"Naili Moran'ın ardından" Jerfi Fıratlı

İçimden yanıyorum, ta içimden. Bu yanma umarım ki, onunla ebediyette buluşana kadar devam edecektir. Nasıl yanmasın, nasıl!

30 yıl aynı idealin peşinde koşan, birbirinden hiç mi hiç ayrılmayan, kafaları, gönülleri, sevgileri, duyguları bir iki kardeştik.

Üzücü olaylarda daima birimiz kuvvetli kalmayı becerir, bu suretle birbirimize destek olurduk. Sevinçli anlarımızda ise gözyaşlarımız ile yarışmalardaki galibiyetlerimizi ıslatır, başarıyı böylece sessiz sedasız kutlardık. Memleketimizde modern atletizmin kurucusu, bizlerin ve sonrakilerin alemdarı, öğreticisi, sana çok ama pek çok şey borçluyuz. Bu vadide, dağarcığımızda birazcık bilgi varsa hepsini, hepsini senden öğrendik. Minnet borcumuz yanına gelene kadar devam edecektir.

Canım ağabeyim, dimağınla, bilginle, vücudunla hazırladığın kros milli takımlarımız senin ruhundan aldığı kuvvet ve inançla yarışmalara hazır, günlerini bekliyorlar; Çırağan'daki kamplarında. Bütün çocuklarımız, milletimize ve sana layık olduklarını gösterebilmenin sabırsızlığı içindeler. Sen müsterih ol, vücutlarımız şimdilik ayrıldı ama ruhlarımız daima bir kalacaktır...

1948 Londra Olimpiyatlarına basketbol hakemi olarak katılan ve ABD ile Arjantin arasında oynanan Final maçını idare eden Naili Moran açılış töreninde, binicilik ekibimizle beraber (soldan birinci)

***

"Bir idealisti daha kaybettik" Erdoğan Arıpınar

Spor ve idealizm, Türkiye de son yıllarda çok zor bir araya gelen iki kelime oldu bunlar. Herkes ilkinin arkasında menfaat, koltuk ve istikbal endişesi aradı.

Bu iki kelimeyi birleştirenlerden birisini; Naili Moran'ı da kaybettik. Moran topyekûn kültürü ile tenkite, hatta çok ağır eleştirilere karşı gösterdiği olgunluk ve atletizmi canından çok sevmesi ile tam bir idealistti.

Onunla son defa Atina Balkan Kros Yarışmaları'nda beraberdim. Benden kendi resimlerini değil, bizim Çanakkaleli Turgut Çamer'in bir ara önde götürdüğü genç sporcuların grup resmini istemiş, sonra; yurt çapında kros müsabakaları için hazırladığım altın rozetli bir diplomayı üşenmeden o zamanki görev yerine kadar getirmişti. Bütün ümidi gençlerde idi. Bu yıl ilkokullara ve ortaokullara küçük çapta atletizm yarışmaları koyacaktı. Programını ona göre hazırlamıştı. Bir bayram ertesi bütün yetişen atletleri ve yetişecekleri üzen kara haberini aldık.

Çok zor bulunan ve zor yetişen bir idealisti daha kaybettik. Naili Moran, Avrupa spor sahalarında her girdiği salonda şöhretleri atağa kaldıracak kadar iyi bir hava bırakmıştı. Onun ölümü ile pistler, onlara heyecanla bakan bir çift göz daha kaybetti. Fakat onun adına ülkemizde düzenlenecek 13. Balkan Kros Yarışması bu üzüntüyü hiç olmazsa hafifletecektir.

Türkiye'de üvey evlat muamelesi gören anasız atletizm şimdi babasız da kaldı! Başımız sağ olsun...

Naili Moran 2. Dünya savaşı yıllarında yedek subay olarak askerlik görevini yaparken

***

"Naili Moran için bir çift söz" Kerim Kanok

Naili'yi bundan 30 yıl önce tanımıştım. O zamanlar Spor Postası dergisini çıkarıyorduk. İstemiştik ki, çok methini işittiğimiz Naili Moran da bize yazı yazsın. Bu maksatla bir akşam üstü geç vakit Pera Palas civarındaki YMCA cemiyetinin binası içindeki spor salonuna uğradık.

Not: YMCA (Young Men's Cristian Association - Genç Hristiyan Erkekler Cemiyeti) Dünyada sporu yaygınlaştırmak için kurulan YMCA Türkiye'de ilk şubesini 1. Dünya Savaşı'ndan sonra İstanbul Çarşıkapı'da açtı. Daha sonra buna eklenen Beyoğlu Tepebaşı'ndaki ABD konsolosluğunun yanında yer alan salonda basketbol ve voleybol sporları devamlı oynanmaya ve Türkiye'de tanınmaya başladı. 1932 yılında Türkiye'deki YMCA teşkilatı feshedilince, Cağaloğlu'ndaki salon Eminönü Halkevi'ne, Tepebaşı'ndaki salon da Beyoğlu Halkevi'ne devredildi. Naili Moran da Beyoğlu Halkevi'nde spor öğretmenliği yapmaya başladı.

Koca salonda 50 kadar genç harıl harıl çalışıyorlardı. Kimi boks, kimi beden eğitimi ekzersizleri yapıyor, kimi de basketbol oynuyordu. Orada Naili Hoca'yı bulmak güçtü.

Nihayet birisini gözümüze kestirerek "Afedersiniz, acaba Naili Moran Bey'i bize gösterebilir misiniz?" dedik.

Karşımdaki delikanlı, alnındaki terleri silerek:

"Aradığınız adam benim" dedi. Biz hayret içindeydik. Bizimle konuşan bu güzel vücutlu, sevimli yüzlü, zarif endamlı adam demek Naili Moran'dı. İşte biz Naili ile böyle tanıştık, o da bizden yazılarını esirgemedi.

Naili, yıllar ve yıllar boyunca Türk spor hayatına tıpkı o akşam gördüğümüz gibi hep aktif şekilde, canla başla hizmet etmiş, mert, asil, dürüst bir arkadaş ve bir spor adamı idi. Sonradan onunla aynı mahallede komşu da olmuştuk.

Son yıllarda onun Türk atletizmine yapmış olduğu hizmetleri, aramızdan ayrılması ile daha kuvvetli bir şekilde duyacak ve içlerimiz yanarak sık sık anacağız.

Onun bu vakitsiz ölümü, Türk atletizmini öksüz bırakarak parlak bir geleceğe doğru gidişini gerçek bir şekilde engellemiştir.

Bugün atletizmin bayraktarları arasında bazı kıymetli elemanlar varsa da gemi kaptanının vardiyadan ayrılması ile onların ödevlerini tam olarak yapmaları bir hayli güçtür. Güreş nasıl yetim kaldıysa atletizm de boynu bükük kaldı!

Yedek subaylık yıllarında Başbakan İsmet İnönü'ye tercümanlık yaparken (Naili Moran İngilizce, Fransızca ve Almanca bilir ve yazardı)

***

"Naili Moran'ı unutmayacağız" Kamuran Tekil

(Anadolu Ajansı eski Genel Müdürü, Atletizm Federasyonu, Basın Yayın Komitesi Başkanı)

Türk atletizmi, kendisine hayat, güç ve yepyeni bir bakış açısı getiren en gözde simasını kaybetti. Naili Moran, ana spor atletizmin gerçek bir otoritesi ve en büyük söz sahibi kişisi idi. Herkes idarecilik yapar, organizatör olabilir, fakat Naili gibi bu işte usta, tecrübeli ve maharetli bir kişiye Avrupa'da bile az rastlanır. O çapta bir atletizm lideriydi ki; Avrupa'nın herhangi bir ülkesinde de atletizm federasyonu başkanlığını rahatça yapabilirdi.

İngilizce, Fransızca ve Almancayı gayet güzel, rahat ve akıcı konuşurdu. Kendine has, egzotik fakat sevimli bir şivesi vardı.

Her şeyden önce bir pınar suyu gibi arı kalpli, kin tutmayan, tolerans sahibi, kendisi ile her mesele hakkında konuşulabilen medeni bir insandı. Naili fazla teorik olmayı sevmezdi, çok pratik bir zekâsı vardı. Uzun masa başı toplantıları, saatlerce süren laf ebeliği yerine pratik çözüm yollarını arayan ve bulan bir idareci idi.

Onun içindir ki; zaman oldu, eline kazma, küreği alarak ve yarı beline kadar soyunarak güneş altında kum havuzlarını belledi.

Gençliğe atletizm aşkını aşılamasını bildi, okullara girdi. Türk atletizmine de 1938-1956 yılları arasındaki 'ALTIN DEVRİ'ni yaşatarak büyük bir şöhrete kavuştu.

Muzaffer Baloğlu'lar, Cezmi Or'lar, Alfred (Ali Ferit) Gören'ler, Adnan Ölçen'ler, Mahir Aras'lar, Doğan Acarbay'lar, Muzaffer Selvi'ler, Osman Coşgül'ler, Eşref Aydın'lar, Ruhi Sarıalp'ler, Halil Zıraman'lar, Mustafa Batman'lar, Ekrem Koçak'lar, o devrin şampiyonlarıdır.

Bu şampiyonların ardından binlerce genci çıkarmasını bildi.

Atletizmde kategorileri kurmuş ve dolayısıyla boy boy gençleri bu spora bağlamıştı. Türkiye'ye geniş ölçüde dış temas, dış organizasyon imkânlarını açmıştı. Beynelmilel Federasyonun Avrupa İcra Komitesi'ne girerek ülkesini onurla temsil etmişti. Bütün Avrupa ülkeleri idarecileri Naili Moran'ı çok iyi tanır ve ona büyük bir sevgi ve saygı beslerlerdi. Bunu 1966 Budapeşte'de uluslararası kongrede bizzat gördüm. Naili Moran, modern Türk atletizminin kurucusudur. Onun eserleri daima yaşayacak, hizmetleri nesilden nesle anlatılacak bu büyük ve kolay yetişmez spor liderinin hatırası kalplerde ebediyen saklanacaktır. Naili Moran, bu spora hizmet etmek isteyenler için bir volkan kadar ateşli ve heybetli bir ilham kaynağıdır. Nur içinde yatsın...

***

"Takvimden bir yaprak: BİR DAĞ DEVRİLDİ" Refii Cevat Ulunay

Atletizm Federasyonu Başkanı Naili Moran, Kızılcahamam'da bir trafik kazası ile hayata gözlerini yumdu. Bu ölüm memlekette büyük bir teessür uyandırdı. Naili Moran genç idi, yakışıklı idi, çevresine kendini sevdirmişti, benim de yeğenimdi. Vazifesi daima Ankara'da olduğu için, ben de İstanbul'dan kolay kolay ayrılamadığımdan pek sık görüşemiyorduk.

En son Konya'da Mevlana anma töreninde bir araya gelmiştik. Naili iki koldan "vezirzade"dir. Hem Osmanlı Devleti'nin son sadrazamı Tevfik Paşa'nın ana tarafından, hem de Sultan 2. Abdülhamit'e Dâhiliye Nazırı olarak 13 sene hizmet eden Memduh Paşa'nın baba tarafından torunudur.

Bayram münasebetiyle arabasına binmiş, haremini, 9 yaşındaki yavrusunu, kayınvalidesini yanına alarak, İstanbul'a muhterem validesini, hısım akrabasını ziyarete gelmiş ve bayramın son günü vazifesi başına avdet etmek için yola çıkmıştı.

Fakat bilinmez ki... Bilinmiyor ki... Arabanın üzerine ecel kanat germiş!..

Takdir ne ise o olacak. Ve oldu. Son günlerde tabiat, bizim memlekete karşı bütün kin ve garezini kusuyor.

İşte son kurbanların arasına Naili de girdi. Hadise şöyle cereyan etmiş:

Toprak kayması nedeniyle bozulmuş olan yoldan, arabaları tek sıra ile geçirmek için bir trafik memuru trafik akışını kontrol ediyor. Her zaman olduğu gibi yolun bozuk olduğuna dair hiçbir işaret konulmamış, uzaktan trafik memuru eliyle "dur" işareti yapmış, bu işareti ehliyet kontrolü manasına alan Naili, cebinden ehliyetini çıkarıp arabadan inmiş, memura doğru gitmiş. Döndüğü zaman 2 araba önde bulunan halazadesini selamlamış, bundan sonrasını halazadesi anlatıyor:

"Bir şangırtı oldu, birden kızım "Aman baba, üzerimize tanker geliyor" diye bağırdı. Sağımız uçurumdu, yapacak bir şey yoktu. Bizi sıyırdı geçti, ondan sonra arkada olan felaketi öğrendik!"

Şimdiye kadar, köşemde en çok bahsettiğim konulardan biri de trafik davasıdır ve bu mesele halledilemiyor; çünkü trafik davası bir ilim olarak ele alınmıyor. Dün trafik faciasının kurbanı yeğenimdi, bu gün de kaç kişi ölecek, yarın da ben, siz, o, ne bileyim herkes, bu facianın kurbanı olacak. Kalabalık bir aileyi matemlere gark eden tanker yarış ediyormuş!.. Bu katil tankerin şoförü, bin ihtimamla, ağırlığınca masraf edilerek yetiştirilen ve memleketin ondan daha pek çok hizmet beklediği mümtaz bir kişiyi, hevesi uğruna öldürüyor, en çok iki seneye mahkûm olacak, bunun da bir senesi affa uğrayacak.

Öte yanda koskoca bir Allah binası, bir insan, bir can yıkılıp yok olacak. Buna trafik mi denir? Bu memleketin "seyrüseferi" hiçbir zaman bu kadar fena idare edilmemiştir.

Biz, trafik ilmini bilmiyoruz, bilmeyince öğrenmek lazım. Bunun için trafiği en mükemmel şekilde tatbik eden hangi memleket ise oradan hoca getirtelim, aynı zamanda oralara da bu ilmi öğrenmesi için talebe gönderelim. Bayramda Ankara'ya şoförü uyumadan üç sefer yapan otobüs işletildiğini duyduk.

Yarış yaparak 120 km ile yol aldıktan sonra şehir dışında durup sabit geliş saatini belleyen arabalar çokmuş. Trafik sıkı bir kontrole tabi tutulmadıkça bu işin önünü almaya imkân yoktur.

Zavallı Naili. Ona bütün Türkiye yandı! Ya arkada kalan öteki "Naili'ler!.."

***

Ölümünün 53. Yıl dönümünde yeri hiçbir zaman doldurulamayacak atletizm ve Türk sporunun büyük ismi Naili Moran Başkanımı hayırla anıyor, aziz hatırası önünde hürmetle tüm atletler adına eğiliyorum...

Kaynakça:

-Atletin Sesi: Aralık 1964, sayı29.

-Bizde Atletizm ve Gelişmesi; Naili Moran (Atletizm Federasyonu Başkanı), Milli Eğitim Bakanlığı, Bed. Ter. Genel Müdürlüğü Yayını 1949, İstanbul, sayfa: 20.

-Atletin Sesi: Mart 1968, sayı: 68,3,9-12,

-Atletin Sesi: sayı 69,Mayıs 1968, sayı: 70, sayfa: 12-16,

-Yeni İstanbul gazetesi Spor Ansiklopedisi, Cem Atabeyoğlu, 1972, İstanbul, sayfa: 113,

-Boks, 1743-1973, Orhan Ayhan, İstanbul, 1973. Sayfa:41,

-Türk Spor Tarihi Ansiklopedisi, Cem Atabeyoğlu, Fotospor gazetesi yayını (1453-1991), İstanbul, 1991, sayfa:125-26,

-Atletin Sesi, yıl: 26, Sayı: 205, Mart 2008, Sayfa 24-26,

-Türk Basketbolunun 100 Yıllık Tarihi, Mehmet Durupınar, Efes Pilsen Spor Kulübü yayını, 2006, İstanbul, sayfa:14-20,

-İstanbul'un 100 Sporcusu, İstanbul'un Yüzleri serisi, no:43, Hacı Hasdemir, İstanbul Belediyesi Kültür Yayınları, İstanbul, 2010 Naili Moran, sayfa: 56,

-Osmanlıdan Cumhuriyete, Azınlık Spor Kulüpleri ve Sporcular, Orhan Şevki, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, genel yayın: 4358,İstanbul, 2018,sayfa: 59-60,

-Başlangıcından 1980'e kadar Galatasaray Denizcilik Tarihi, Celal Gürsoy, Galatasaray Spor Kulübü Yayını, İstanbul, 2017 sayfa:35-45-50.

-Türkiye Spor Tarihinde Yahudi Sporcular, Metin Delevi, Libra Kitapçılık, Libra Kitap: 314, Tarih yayınları 295, İstanbul, 2019, sayfa: 217-220.

-Naili Moran Atletizm Eğitim Vakfı

- www.nailimoran.org

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.