İktidarın, ‘İstanbul Sözleşmesi’ni feshettiğinden beri ülkemizde kadına şiddette bilanço her geçen gün ağırlaşıyor. Var olan yasalar da uygulanamadığından kadınlarımız giderek daha fazla sayıda şiddetle karşılaşıyor, mobbinge maruz kalıyor, öldürülüyor.
Şiddet mağduru veya şiddet görme riski altındaki kadınlara hızlı müdahalelerin sağlanması amacıyla kurulan ‘Kadın Destek Uygulaması’ (KADES) üzerinden ihbarda bulunan kadın sayısı 2023’de yüzde bin 185 oranında arttı.
“Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi, kovuşturulması, ortadan kaldırılmasını ve kapsamlı, eşgüdümlü politikaların uygulanmasını amaçlayan Avrupa Konseyi sözleşmesi”, 2011 yılında İstanbul’da yapılan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 121. toplantısında kabul edildi. İstanbul’da hayata geçtiği için İstanbul sözleşmesi adı ile anılmaya başlayan bu kanunu Türkiye, 11 Mayıs 2011’de imzaladı. Anlaşma, 24 Kasım 2011’de TBMM’nde oylanarak kabul edildi ve resmen yürürlüğe girdi. Günümüzde Temmuz 2020 tarihi itibarıyla 45 ülke tarafından imzalanmış ve uygulanmakta.
Ülkemizde İstanbul Sözleşmesi, 20 Mart 2021 tarihli resmi gazetede yayınlanan ve altında Recep Tayyip Erdoğan’ın imzası bulunan 3718 sayılı Cumhurbaşkanı kararnamesi ile feshedildi. Türkiye 2011 yılında bu sözleşmeyi imzalayan 45 ülke içinde anlaşmadan çekilen tek ülkedir. Sözleşmenin resmen kaldırıldığı 1 Temmuz 2021 ile 2023 Mayıs ayına kadar 608 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 463 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi.
Ancak bu sözleşme, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla ilgili mücadelede temel standartları ve imza atan devletlerin bu kanundaki yükümlülüklerini belirleyen ve imza atan taraf devletleri hukuki olarak bağlayan bir sözleşme idi. Yani bu sözleşme, kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan bağlayıcı nitelikte ilk düzenleme idi. Bu sözleşme kadınlara yönelik şiddetin suç sayılmasını ve gerekli cezaların verilmesini sağlayan sözleşme idi. Aynı zamanda bu kanun gelenek, töre, din ya da ‘namus’ gerekçelerinin herhangi bir şiddet eyleminin bahanesi olarak kabul edilemeyeceğini öngören ve kabul eden bir kanundu.
Şimdi karases ve gericilerin gündeminde bu sözleşmenin devamı sayılan 6284 Sayılı Kanunu’nun da kaldırılması yer alıyor. (6284 Sayılı Kanun İstanbul Sözleşmesi sonrası kanunda yapılan değişiklikleri ve iyileştirmeleri kapsar ve 20 Mart 2012 tarihinden beri yürürlüktedir.)
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için bir kilometre taşı olan İstanbul Sözleşmesi, 2 Ekim 2023’de “Avrupa Birliği’nde referans sözleşme” kabul edilerek yürürlüğe girdi. Alınan bu karar Avrupa Birliği ülkeleri için bağlayıcı bir karar ve tüm Avrupa Birliği ülkeleri tarafından sözleşmenin maddelerinin uygulanması gerekecek.
Umarım ki Türkiye bu yanlış karardan kısa zamanda geri döner, Türk kadını da Avrupa Birliği’ndeki hemcinsleri gibi, bu ülkede de güven içinde, korku ve şiddetten uzak yaşar.
Türkiye’de kadın hareketinin öncülerinden Duygu Asena’nın (Doğum: 1946, vefat: 2006) popüler kitabı ‘Kadının Adı Yok’taki şu sözleri bugün içinde geçerli: Gelişmiş şehirlerimiz ile (İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir vb) Anadolu şehirleri arasında, kadına bakış açısı bakımından çok fark var. Gerek yaşam biçimleri, gerek özlük haklarına saygı bakımından büyük uçurumlar açılmış vaziyette. Şiddet gören kadınların bir kısmının adını gazetelerden okuyoruz ama gazetelere intikal etmeyen o kadar çok adı bilinmeyen kadın var ki. Ama kadınlarımız da şunu çok iyi bilmeliler. Ekonomik gücü olmayan, eğitimi olmayan bir kadının etrafındaki çemberi kırma şansı olmayacaktır.”
Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki makas, Avrupa Birliği’nin İstanbul Sözleşmesi’ni tüm üye ülkeleri bağlayıcı şekilde yürürlüğe koyması ile çok açılıyor. Afganistan’da Taliban rejiminin, Afganistan’ı kadın ve kız çocukları için açık hava hapishanesi haline getirmiş olduğunu hiç unutmamak lazım. Türkiye Avrupa Birliği’ne girmede gerçekten samimi ise; İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmekle ilgili kararını tekrar gözden geçirerek, en kısa zamanda İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönmelidir.