Hava Durumu

Reçete belli: İlaçlar acı

Yazının Giriş Tarihi: 23.04.2024 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.04.2024 09:11

İç siyasette yerel seçim sonuçları sonrası taraflar kendilerine çıkan faturayı muhakeme etmekte, stratejilerini belirlemektedir. Fakat bu süreçte dış politikada sıcak gündem de sürüyor. Madalyonun karanlık yüzü İsrail ve İran’ın tek sahnelik kısa tiyatro oyunları sonrasında önemli gelişmeler yaşandı. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan 12 yıl sonra günübirlik bir ziyaretle Irak'a gidiyor. Ziyaret öncesinde mutabık kalınan birtakım anlaşmalar kamuoyuna yansıdı. Tarihi ziyaret öncesi yetkililerden gelen açıklamalar şu şekilde… Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan: ''Stratejik Çerçeve Anlaşması’nın yanı sıra 20'den fazla anlaşmanın imzalanması için ön mutabakatlar tamamlandı. Taraflar ulaştırma, sağlık, bilim, tarım, su, enerji gibi birçok alanda iş birliği için somut adımları içeren anlaşmalar imzalayacak'' açıklamasında bulundu.

Ticaret Bakanımız Ömer Bolat: ''Irak'la yakın dönemde 15 milyar dolar, Kalkınma Yolu Projesi'nin tamamlanmasıyla 2030'da 20 milyar dolar ihracata ulaşılması hedefleniyor” ifadelerine yer verdi. Öte yandan Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ise, ''Uzun yıllar sonra böyle bir stratejik anlaşmayı imzalayacağız. Iraklı dostlarımız PKK ile ilgili terör örgütü demese de ona yakın bir ifadeyi ilk defa kabul ettiler, Türkiye’nin asıl beklentisi PKK’nın terör örgütü olarak tanımlanması” dedi.

Ziyaretin en stratejik öne sahip başlığı ise, “Kalkınma Yolu Projesi” olacaktır. Türkiye ile Irak arasında hayata geçirilmesi planlanan proje ile Basra’dan Türkiye’ye kara ve demir yolu ulaştırma koridoru kurulması hedeflenmekte. Irak’ı, Türkiye üzerinden dünyaya bağlaması öngörülen proje, Çin’in “Kuşak Yol Projesi’ne” bir alternatif güzergâh olarak da kabul edilebilir. Her ne olursa olsun, yakın dönemde bir şekilde Çin etkisinin ortadan kaldırılması gerekmektedir. 2030 yılına doğru gidilen süreçte Çin’in Kuşak Yol Projesine alternatif bir ikame proje geliştirilemez ise, küresel bir aktör olarak Çin tüm dünya ticaretini tekelleştirecek ve kontrol altına alacaktır. Nitekim yakın tarihte denenen Türk Dünyası’ndan başlayan ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşan “Orta Koridor” projesi de bu minvalde kurulan bir projeydi.

Yakın siyasi tarihte ülkemiz, harici ve dahili onlarca sorun ile karşı karşıya kaldı. Türkiye, IMF'ye borçlarını kapattığı yıl, ülkeyi yüzlerce milyar dolar zarara uğratan Gezi Parkı olaylarını yaşadı. 15 Temmuz darbe girişimi, bütün ekonomik hayatı felç eden ağır bir pandemi süreci, 50 bin kişinin hayatını kaybettiği yıkıcı depremler yaşadı. Yıllardır terörle amansız mücadeleye devam etti, çevresindeki istikrarsız ülkelerden göç hareketlerine maruz kaldı. Ciddi ekonomik sorunlar yaşadı ama bütün bunlara rağmen ayakta kaldı, hatta büyümeye devam etti. Milletçe yaşadıklarımız başka ülkelerde yaşansa belki ülkeleri dahi kalmazdı. Zira, ateş çemberinin içinde, neredeyse tüm komşularında sorunlar olan, jeopolitik krizlerin hiç eksilmediği böylesi bir coğrafyada yaşadıklarımız ağır imtihanlardır. Fakat bu süreçlerin sonucunda “coğrafya kaderdir” diyerek işin içinden çıkamayız. Faturalar kabarık, hastalıklar yayılmış olabilir. Ama reçete bellidir. Yapılması gereken, bedel ödemek, reçetedeki acı ilaçları kullanmaktır. İç siyasette ve dış politikada benzersiz bir revizyon ve reform yapılması gerektiği aşikâr. Bu yüzdendir ki, yıllardır görüşülmeyen Mısır ile, Irak ile, Körfez ülkeleri ile yeniden ikili görüşmelere başlanılmıştır. Bu harici başarı sürdürülürken, iç siyasetteki liyakatsiz ve ferasetsiz kadroların ehil kişiler ile değiştirilmesini milletimiz sabırsızlıkla beklemektedir.

Öte yandan, Türkiye’de mevcut yaşanan ekonomik kriz, aşılmadan arzu edilen bağımsızlığa sahip olmamız söz konusu değildir. Türkiye'nin dış ticaret açığının dörtte üçü enerji maliyetinden oluşuyor. Söz konusu açık, 2022 yılında yüzde 120 oranında büyüdü. Türkiye'nin yıllık dış ticaret açığının yüzde 74'ü enerji harcamaları oluşturuyor. Enerjide tam bağımsız bir ülke olmaktan başka çaremiz yoktur. Dış ticaret açığını kapatmadan büyümeyi sürdürülebilir kılamayız. Sondaj gemileri, nükleer santral, yenilenebilir enerjinin gelişmesi, enerji merkezi olmak için verilen çaba, savunma sanayi ve teknolojik atılımlar Türkiye’nin kurtuluşunun çaresidir.

Rusya örneğinin dünyaya öğrettiği çok önemli bir gerçek oldu: Doğal kaynaklar açısından zengin, nükleer gücü olan ve savunma sanayii güçlü olan bir ülke küresel ekonominin dışına çıkarak da ayakta kalabilir. Bir halk liderine güvenip topluca arkasında durduğu zaman savaş ortamında bile bazı profesörlerin ve teorisyenlerin öngörülerinin aksine ülke ekonomisi büyümeye devam edebilir. Bir ülke dış ticaret yollarını çeşitlendirerek Batı dünyasına mahkûmiyet zincirlerini kırabilir. Aslında Türkiye'nin de günümüzdeki çabalarının bu yönde olduğunu gözlemliyoruz. Milli teknoloji hamlesi, savunma sanayinin gelişmesi, Afrika, Kafkaslar, Balkanlar, Orta Asya, Latin Amerika, Körfez ülkeleri gibi çeşitli coğrafyalarda ekonomik iş birliğinin arttırılması, enerji merkezi olma girişimi ve nükleer alanında attığımız bütün adımlar bu "bağımsızlığı" hedefliyor.

Dünya ekonomisi mi? Dolar ekonomisi mi? Son yıllarda, dünya ekonomisinde doların rolü ve etkinliği sorgulanmaktadır. Özellikle Arjantin'in IMF'ye olan borçlarını ABD doları yerine Çin para birimi Yuan ile ödeme kararı, dolar ekonomisinin eski gücünü kaybettiği yönünde tartışmalara yol açmıştır. Bretton Woods Sisteminin üretimi olan Dünya Bankası ve İMF, Çin’in etkisi ile güç kaybetmeye başladı. ABD eksenli dünya ekonomi sistemi çoktan Asya-Pasifik merkezli bir duruma evirilmiştir. Bu durum, Türkiye gibi doğal kaynaklara sahip ve savunma sanayi de güçlü olan ülkelerin, küresel ekonominin dışına çıkarak ayakta kalabileceğini göstermektedir. Sonuç olarak, Türkiye'nin ekonomik mücadelesi, içeride ve dışarıda karşılaştığı pek çok zorlukla birlikte devam etmektedir. Ancak, milli değerlere dayalı politikalar ve uluslararası ilişkilerdeki çeşitlendirme çabaları, ülkenin ekonomik bağımsızlığını güçlendirmeyi hedeflemektedir. Reçete ve çözüm bellidir, acı da olsa ilaçlar kullanılmalıdır. Ödenen bedeller, güçlü yarınları anlamlı kılacaktır.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.