Diyanet İşleri Başkanlığı kurulduğu 1924 yılından bu yana ve Rıfat Börekçi'den sonra göreve gelen 17 diyanet işleri başkanı şimdiki başkan Ali Erbaş kadar kamuoyunda tartışma konusu olmamıştı.
Bugüne kadar da Ahmet Hamdi Akseki, Eyyüp Sabri Hayırlıoğlu, İbrahim Bedrettin Elmalı gibi üst düzey insanlar tarafından idare edilen başkanlık Ali Erbaş döneminde olduğu kadar da eleştirilmemişti. Yaptıkları yapmadıklarıyla, söyledikleri ve söylemedikleriyle tartışılan Erbaş, “Ben rektörken sekiz sene önce aynı Audi’yi kullanıyordum ama Diyanet İşleri Başkanı’na çok gördüler” sözüyle tekrar kendisini ve ne yazık ki kurumunu tartışmaya açtı.
Ancak bu sefer Ali Erbaş'a yöneltilen eleştiriler seküler kesimden olduğu kadar kendisini muhafazakâr ve mütedeyyin olarak tanımlayan kesimden de yükselmeye başladı.
DESTEK VERİLEN KONULAR
Son çıkışının ardından Erbaş çok hesap edemediği şekilde muhafazakârlardan da eleştiri aldı.
Oysaki Ayasofya Camii Kebir'de elinde kılıçla minbere çıktığında da, diyanet işleri başkanının protokoldeki yeri konusundaki çıkışında da kendisine hatırı sayılır bir kamuoyu desteği almıştı.
Diyanet İşleri Başkanlığının yürüttüğü çalışmalar ve cami imamlarının maaşları konusunda kısacası Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bütçesiyle ilgili yükselen eleştirilere karşı da Erbaş ve kurumu koruma zırhına alınmıştı.
Ülkemizdeki bazı kurumların misyonları çok farklı olduğu için işi maddi boyutta değerlendirmek ve bu açıdan eleştirmek oldukça maksatlı bulundu kamuoyu tarafından.
BAŞKANIN ARABA SEVDASI
Ancak gerek kendisinin gerekse kızının arabalarla ilgili sözleri ve paylaşımları işin boyutunu kişisel düzeye indirgedi. Bu noktadan sonra muhafazakâr kesim desteğini Erbaş'tan çekti.
Halka din bilgisi vermesi gereken bir kurumun lüks ve şatafat talep etmesi, bunu da 'çok gördüler' diyerek başka kurumlardaki lüks ve şatafatı referans alarak yapması şimşekleri üzerine çekmesine neden oldu.
Geride kalan dönemlerde lüks arabalı sendika başkanları, belediye başkanları, il müdürleri görmeye alışık olduğumuz için biz gazetecilere bir bürokratın lüks makam aracı için talepkâr olması sürpriz olmadı.
Diyanet İşleri personeli olan cami imamlarının cenaze, düğün, gibi cemiyetlerde para talep etmelerine alışık olan halkımız da imamların tepesindeki ismin maddi yakınmalar içinde olmasına şaşırmamışlardır.
İSTİFA DA BİR SEÇENEKTİR
Oysaki büyük bir ateizm, deizm ve eşcinsellik tehlikesi varken, Diyanet İşleri Başkanı’nın bunlara dikkati çekmesi ve kamuoyunda gündeme getirmesini beklerdik. Mevcut yapısı hantallaşan görece olarak rahat bir maddi yapıya sahip olan kurumun halkımıza bu konulardaki tehlikelerden korumak için aksiyon almasını bekliyoruz. Konuştuğum birçok kişi de “Her zaman koruduğumuz, yapılan eleştirilerde kalkan olduğumuz kurumu bu tip açıklamalarla koruyamaz duruma geldik" diyerek yakınıyor.
Gerek yapısı gerekse görev anlayışı ile yeniden elden geçmesi gereken diyanet işleri başkanlığında köklü bir reform yapılması gerekiyor. Zira yapılan hatalar yüce İslam dinine mal edilmeye doğru gidiyor.
Kimsenin dine saldırmaya hakkı olmadığı gibi kimsenin de dini eleştiriye açık hale getiren hatalar yapma lüksü yok.
Bu açıdan Ali Erbaş'ın istifa etmesini ya da görevden alınması gerektiğini düşünüyorum.
Çünkü kurduğu yanlış iletişim dinimize zarar verecek boyutlara geliyor.