Narin cinayetiyle ilgili sır perdesi bir türlü aralanamazken, vatandaşlarımızı galeyana getiren olaylar birbiri ardına patlamaya devam ediyor. Son olarak genç bir polis memurunun şehit edilmesi ve cinayet zanlısının 26 suç dosyasının olması akıllara yine şu soruyu getirdi: Geciken adalet adalet midir? Tabi ki değildir.
Hemen hemen her alanda gereken yapısal reform ihtiyacı en çok adalette gerekiyor. Ceza yasalarının ağırlaştırılmasından, yargılama prosedürünün suçu caydırıcılıktan uzak olmasına, hakim ve savcıların donanımı ve mesleklerini ifa ederken karşılaştıkları zorlukların giderilmesine kadar birçok konu başlığı masanın üzerinde. Konunun aciliyeti ve elzem olması da ne yazık ki ana muhatap olan adalet bakanlarını çok ilgilendiriyor gibi değil. Kaç adalet bakanı geldi geçti, yargı reformuyla ilgili tek bir adım atılmadı.
ADALETİ DEVLET SAĞLAMALI
Uzun bir süredir, kadın-çocuklara yönelik şiddet ve cinsel saldırı suçlusu zanlılarının hapishaneye sevk edilmesinden sonra halkımızda ‘hapiste layığını bulur’ temennisi ve daha da vahimi inancı hakim oldu. Birçok zanlı, halkın da istediği gibi hapishanede hak ettiğini buldu. İşin vahameti ise şu; devletin yerine getiremediği adaleti, hapishanedeki başka suçlulardan umut eder olmamız. İlkesel olarak bu durum devletin gücüne, halkın devletine olan bağlılık ve güvenine zarar veren bir durum. Halkın devletine inanmaz hale gelmesi ise çok büyük sorunların temelinde yatan büyük bir handikap. Adalette reform yapılması suçlunun hak ettiği cezayı alması kamu vicdanında bir rahatlama getireceği gibi suçu önlemede de son derece önemli.
POPÜLER KÜLTÜR İKONU HALİNE GELDİ
Öyle ki biz 26 dosyası olan birisinin dışarıda olması ve suça devam edebilmesi bile diğer suçluları özendirebilecek bir kıvama geldi. Bir parantez de, bu suç makinesi caninin çöp poşetiyle servis edilen görüntülerine açmak istiyorum. Popüler kültürün hakim olduğu günümüzde, suçlular oldukça popüler hale getirildi. Hatta emniyet genel müdürlüğümüz de bu rüzgardan nasibini aldı. Suçlunun çöp poşetiyle adliyeye sevk edilmesi bana kalırsa yersiz ve gereksiz bir işlem olmuş. Bu kararı veren emniyet amiri ya da müdürü yanlış bir karar vermiş. Bursa'mızda da görev yapan Mahmut Demirtaş Valimizin bu konuda gerekli adımları atmasını bekliyorum. Emniyet mensuplarımız ülkemizin güvenliği için canla başla çalışırken böyle bir halkla ilişkiler çalışmasına ihtiyaçları yok.
İDAM TARTIŞMALARI
Ülkemizde işleyiş şöyle. Halkı infiale sürükleyecek bir suç işlenir, sosyal medya ayağa kalkar, ‘idam isteriz’ sloganları atılır, gazeteciler siyasileri inisiyatif almaya davet eder, sonra sessizce dağılıp sonbahar klasiği olan kahve kitap paylaşımlarına geri dönülür. Bu da sanırım insanların vicdan temizleme ve kendilerini önemli bir şey yapma ihtiyaçlarının tezahürü. Süreç kısır döngü halini almış durumda, yeni bir spekteküler suça kadar da rafa kalkmış durumda. Siyaset ve hukuk dünyasından isimlerin bilimsel bir temelde tartıştığını idam konusunda genel bir kanı olmadığı bir ortamda hemen hemen her şeyde olduğu gibi idam konusu da popüler kültürün çiğneyip attığı bir sakızdan öteye gidemeyecek.
Ateş düştüğü yeri yakmaya devam edecek…