Gündemin getirdikleri hızla değişiyor.
Bir hafta önce konuştuklarımız tamamen anlamlandırılmadan düşünsel bir varlık haline gelemeden yerini başka bir hızlı gündem konusuna bırakıyor.
Olanlara düşünsel bir biçim kazandırmak Türk entelijansına kalıyor desek de orada da durum vahim.
Zira her ülkede olan enteljansiya biz de na-mevcut.
Bizde bir iki kitap karıştıran hasbelkader eli kalem tutanlar entelektüel sıfatından çok uzakta olarak toplumda var olmaya çalışır.
Bu çalışma da zaten bir çatışmadır.
Çatışır çünkü ülkeyle alakası kalmamıştır. Dışarıya olan hayranlığı kedinin ciğerciye olan hayranlığına benzer.
GEZİ KALKIŞMASI
Kökü dışarıda olan modernite kılığına girmiş bu enteljansiya ülkeye nasıl belalar açabileceğini jön-Türklerde gördük.
Yeni yeni ortaya çıkan Ayşe Barım haberleri de buna bir örnek!
Hiç şüphesiz ki bir ayağı dışarıda olan yarı cahil aydınımsılarımız bu kalkışmanın maşası oldular.
Mehmet Ali Alabora gibi bilinçli olanları 'mesele ağaç değil' diyerek amaçlarını ikrar ederken, Barım'ın elemanı olduğunu anladığımız çoğu oyuncu tayfası da bilinçsizce bu kalkışmanın içerisinde yer almışlar.
MERİTOKRASİNİN CANINA OT TIKANDI
Herhangi bir konuda bir odaktan referans vermek konunun haricinde de uzun soluklu bir sorumluluğu üzerimize yüklüyor.
Siyasette de bu böyledir.
AK Partili siyasetçiler sıklıkla dini referanslar veriyorlar.
Bunlardan en sık tekrarlananlarından birisi de Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (SAV) "İşi ehline verin" hadis-i şerifi.
Harika bir söz; meritokrasiyi tek cümlede mükemmel şekilde özetliyor!
Ne yazık ki uzun iktidar yıllarında AK Parti meritokrasi zincirini kopardı.
Bunun anlamsız bir örneğini de AK Parti Milletvekili Özlem Zengin sergilemiş oldu.
Sanırım görüntüleri hepimiz izlemiştir.
Özlem Zengin'in yeğenini anons ettirmesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la tanıştırması ve bunun atama kuralarının ortamında yapılması nereden bakarsanız bakın absürt bir durum.
Aslında olması gereken Zengin'in özür dilemesi, yeğeninin de bu kuradan çekilmesi ama Türkiye'de yaşıyoruz.
Olacak olan şu ki amansız AK Parti karşıtları bu konuyu köpürtecek, yine amansız AK Partililer bunu savunacak.
Yani aynı tas aynı hamam.
ABD'DE NEDEN DARBE OLMAZ
Bilinen bir fıkradır Türkiye'de iki siyasetçi konuşuyordur.
Daha yaşlı olan kurt siyasetçi daha genç ve toy olanına sorar 'ABD'de neden darbe olmaz?' Diğeri birçok cevap verir, demokrasinin oturmuş olması vs.
Yaşlı olan dinler ve cevabını verir: “Çünkü Washington’da Amerikan büyükelçiliği yoktu."
Teğmenler olayını başından sonuna kadar bu perspektifte görüyorum.
Bu genç subaylar ellerinde kılıçlarla ülkeyi kurtardıklarını sanırken ülkede darbe olmasını isteyen odakların ekmeğine yağ sürüyorlar.
Belki şimdi değil ama bunun böyle olduğunu kendileri dahil hepimiz göreceğiz. Ne yazık ki ülkemiz de ana manipülasyon konularından birisi dinse diğeri de Atatürk'tür.
Kısacası mesele 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' sloganı işin toplumda destek alma kılıfı gerçekte olan ise darbe imasıdır. Malum 'genç subaylar rahatsız' tatavasıdır.
Bunun böyle olduğunu ülkede herkes biliyor ama herkesin çıkarı başka.