Türkiye’de yaz saati uygulamasının kalıcı hâle getirilmesinden bu yana her yıl sonbaharın gelişiyle birlikte saatlerin geri alınıp alınmayacağı merak konusu oluyor.
23 Eylül’de gerçekleşen sonbahar ekinoksuyla birlikte Kuzey Yarım Küre’de sonbahar mevsimi başlarken, günlerin kısalması ve havaların erken kararması vatandaşların kış saati uygulamasına dair araştırmalarını artırdı.
Avrupa ülkelerinde her yıl saatler yaz ve kış saatine göre düzenlenirken, Türkiye’de bu uygulama kaldırıldı ve saatler sabit kaldı.
Gün ışığından daha fazla yararlanmak amacıyla yapılan bu düzenleme hâlâ geçerliliğini koruyor.
Mevsimsel değişimlerin etkisiyle konu her yıl olduğu gibi bu yıl da gündemdeki yerini korurken halkın büyük çoğunluğunun talebi yerine getirilip getirilmeyeceği ya da inatlaşmaya daha ne kadar devam edileceğini merak ediyorum!
DÜNYADA DURUM NE?
14 Mart 2016 tarihli ve 8589 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 30 Ekim 2016’da saatlerin geri alınması uygulaması yürürlükten kaldırılmış ve Türkiye’de yaz saati uygulaması sürekli hâle getirilmişti.
Avrupa ülkelerinde her yıl gün ışığından daha fazla yararlanmak amacıyla yaz saati uygulaması varken; kış mevsimine girerken saatler bir saat geri alınarak kış saati uygulamasına geçiliyor.
Bu yıl da Avrupa'da saatler 26 Ekim Pazar gecesi 03.00’te geri alınacak, benzer şekilde ABD’de ise bu değişiklik 2 Kasım Pazar sabahı gerçekleştirilecek.
Bu uygulama sayesinde sabah saatlerinde daha fazla gün ışığı elde edilirken, akşam saatlerinde hava daha erken kararmış oluyor.
Bir süre sonra yaz saatine geçilmediği için çalışanların, çocuğu okula giden velilerin haklı serzenişlerini yükselecek.
Belki enerji bakanlığından bürokratlar cılız açıklamalarda bulunacaklar yapılan enerji tasarrufunun bilançosunu paylaşacaklar.
Karşılık olarak da psikologlar gün ışığı olmadan işe gidip gelmenin psikolojik yan etkilerini ve yaşanan iş gücü kaybını anlatacak.
Bu tartışmalardan bizler haberler derleyeceğiz ancak olan vatandaşa olmaya devam edecek…
*****************************************************************
GAZZE’DE TÜRK GARANTÖRLÜĞÜ MÜMKÜN MÜ?
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "İki devletli çözüm kabul edilirse Türkiye garantör olarak görev almaya hazır" dedi.
Konuyla ilgili olarak Bakan Fidan’ın ifadeleri ülkemizde yankı buldu.
Türkiye’nin garantörlüğünü İsrail tarafı olduğu kadar Filistin tarafının da kabul edeceğini sanmıyorum.
Son derece kırılgan bir zeminde olan ateşkesin bozulması an meselesiyken işin garantörlük barış gücü konuşlandırılması gibi bir safhaya gelmesini de şu an için olası görmüyorum.
Hamas’ın silah bırakması Netanyahu’nun iç politik hesaplarının ateşkes kararını sürdürmesine imkân vermesi gibi çok farklı paradigmalar mevcut.
Bu kırılgan barışın devam etmesi için her gün zorluk derecesi yüksek yapbozların çözülmesi gerekli.
İsrail’in Türk askerini burnunun dibinde istemeyeceğini ön görmek de önemli bir sezgi değil.
Hakan Fidan’ın çıkışını iç politikaya yönelik bir hamle olarak görüyorum. Fidan’ın açıklamalarından önem verdiğim esas konu ise Suriyelilerin geri dönüşlerine yönelik olanlarıydı.
Fidan’ın beyanına göre 500 bin Suriyeli uzun süreli misafirliklerine son vererek ülkelerine dönmüş.
Umarım kısa sürede bu rakam misliyle artar ve ülkemiz üzerine aldığı ve çok zorlanarak yerine getirdiği bu misyonunu tamamlar.
Bursa ve Gaziantep gibi illerde Suriyeliler kabul edilse de edilmese de büyük bir demografik sorun olarak karşımızda duruyor!