Hava Durumu

Kıbrıs seçimi kime yazar?

Yazının Giriş Tarihi: 21.10.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.10.2025 00:05

Kıbrıs’ta yapılan seçimler sonucunda iki devletli çözümden yana olan diğer deyişle Türk tezlerini savunan Ersin Tatar seçimi kaybetti. Yerine seçilen Tufan Erhürman (Cumhuriyetçi Türk Partisi) federasyon temelli bir çözümü benimsiyor. Bu açıdan Kıbrıs’taki yönetim değişimi Kıbrıs sorununun çözümünde izlenecek yol haritası içinde yeni bir sapağa dönüldüğünü işaret ediyor. Sosyal bilimlerdeki tezlerin doğruluğu ve geçerliliği pozitif bilimlerdeki tezlerin aksine tezin savunucularının argümanlarını ustalıkla ortaya koymasına da endeksli. Bu açıdan bakıldığında seçimin sonucuna göre Türkiye Cumhuriyeti’nin tezleri reddedildi denilebilir.

Kuzey Kıbrıslılar Türkiye’nin tezlerini ‘yanlış’ olarak değerlendi! Erhürman, Tatar’ı ‘iki devletli çözüm’ formülünün altını dolduramamakla eleştirerek, Tatar döneminde Kıbrıslı Türklerin “Uluslararası alanda görünmez hale geldiğini” savundu. Erhürman beş yıl boyunca tek bir müzakere turunun dahi yapılmadığını belirtiyor ve ‘Siyasi eşitliğe dayalı, zaman sınırı olan ve sonuç odaklı’ müzakerelerin yeniden başlatılmasını savunuyor. Önceki Cumhurbaşkanı Ersin Tatar döneminden itibaren Türkiye olarak tezimizin doğruluğunu kabul ettirebilmek için Kuzey Kıbrıs halkına nasıl bir çalışma yaptık bunları irdelememiz gerekiyor.

Türk dış politikasının bazı güzel hasletleri var bunlardan birisi hiç şüphesiz ki serinkanlı kalınabilmesi. Ancak Zitvatoruk’tan bu yana Türk hariciyesinin en büyük problemi uzun süreli stratejiler ortaya koyamamak ve bunları yürütememek oldu. Geçmişte zaten kâh Balkanların kaybında kâh Kırım’ın kaybında bunu yaşadık. Mısır, Tunus ve Libya dahil Kuzey Afrika sahillerinin kolaylıkla ve oldu bittilerle elden çıkması da iç politikadaki kısır çekişmeler nedeniyle hariciyemizin uzun soluklu plan yapamamasından kaynaklanıyor.

Olay henüz sıcaklığını korurken yorum yapmam belki yanılgı payımı arttırıyordur ancak keşke gördüğüm bu tablo da yanılıyor olsam…

ERSİN ‘TATAR’ MI?

Ersin Tatar’a geride kalan dönemde verdiğimiz desteği kısa satırbaşlarıyla ele almak gerekirse birkaç halkla ilişkiler çabasından pek de öteye gitmedi. Hatta soy isminden ötürü “Kıbrıs Cumhurbaşkanı Tatar mı?” gibi sığ PR çalışmaları baya bir trajikomik olmuştu. Karşımızdaki küçüklü büyüklü devletler dış politikaya uzun vadeli planlar silsilesi olarak bakıyor.

Kırım’ın elden çıkması sürecinde Çarlık Rusyası’nın çok ciddi bir politikayı yıllar ve gelip giden çarlar boyunca sürdürdüğünü ve Kırım’a sahip olduklarını gördük. Günümüzde de Rusya Federasyonu Başkanı Vıladimir Putin Ukrayna Savaşı başında geçmişe dem vurarak Kırım’ı ilhak etmişti. Kıbrıs’ta tezlerimizin aleyhinde olan bir ismin seçimi kazanmasını, Kıbrıs’taki söz haklarımızın bitmesiyle sonuçlanacak bir sürecin başlangıcı olmasından endişe ediyorum.

Yönetici nasıl başarılarda aslan payını alıyorsa başarısızlıklarda da faturanın altına imza atmayı bilmesi gerektiriyor. Kısacası bu başarısızlık Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a yazar. “Neden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yazmaz” derseniz. 2018’de geçilen sistem aslında bakanlara büyük bir salahiyet alanı sağlıyor. Kabinenin en rahat davranan ismi olan Hakan Fidan’dan seçimin Türkiye lehine sonuçlanmasını sağlamasını beklemek de doğal hakkımız. Kıbrıslı soydaşlarımıza kendi tezlerimiz açık bir şekilde anlatılarak seçimin sonucunun bu şekilde olmamasını sağlamalıydık. Kıbrıslılar üzerinde ‘sizleri kurtardık biz olmasak hepinizi öldüreceklerdi’ tarzında bir argümanla gitmek görülüyor ki artık sonuç vermiyor.

İSRAİL VE RUM KESİMİ MEVZİ KAZANDI

Bundan sonra ne olur derseniz. Umarım süreç Kırım’da olduğu gibi olmaz. Dış politika iç politikanın payandası olabiliyor. Ancak Türkiye Cumhuriyeti gibi imparatorluk mirasçısı bir devletin etki alanlarında çok yoğun bir çalışma içerisinde olması gerekli. Oysa son zamanlarda ilgi alanı kavramı içerisinde olan Gazze işgaline yoğunlaşılması galiba Kıbrıs gibi ana gündemimiz olan bir yerdeki konsantrasyonumuzu kırmış. Gazze’ye tabi ki önem verilmeli, mesai harcanmalı ancak etki alanları çok daha öncelikli olarak gündemde tutulmalı. Kıbrıs, Balkanlar, Azerbaycan, Orta Asya, Kırım coğrafyaları bizim etki alanı kavramına giren coğrafyalarıdır.

(Uluslararası İlişkiler terimi) Filistin, Yemen, Orta Afrika gibi yerler ise ilgi alanı kategorisine giriyor. Güç arttıkça ilgi alanları etki alanı statüsüne geçebilir. İlgi alanımızda olan hayati çıkarlarımızın olduğu Kıbrıs’ta aldığımız bu başarısızlık neye daha dikkatli davranmamız gerektiğine dair umarım kulağımıza küpe olur. İsrail’in Güney Kıbrıs’la olan sıkı diyaloğu ve Güney Kıbrıs’a verdiği destek ortadaydı. Rum tezlerinin adanın tamamında hâkim olması hiç şüphesiz İsrail’in de arzu edeceği bir durum. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs’ta söz hakkını yitirmesi Akdeniz’de sıkışmasına neden olur. İsrail ve Rum kesimi bu seçimden kârlı çıkan ülkeler oldu.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.