Hava Durumu

Masum değiliz hiçbirimiz

Yazının Giriş Tarihi: 05.12.2024 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.12.2024 00:05

Son günlerini yaşadığımız 2024'te akılda ne kaldı dersek benim aklımda fahiş noktalara gelen gıda fiyatları derim. Bunun temelinde son 8-9 yıldır gıda terörü diyerek adlandırabileceğimiz ve görünen o ki sistematik şekilde ülkemizde uygulanan bir kumpas da etkili.

ÇELİK'TEN SONRA YAŞANANLAR

Geriye dönerek hafızaları tazelemek gerekirse Bursa’mızın yetiştirdiği en önemli siyasetçilerden Faruk Çelik, kapsamı değiştirilen Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı koltuğuna oturmuş ve gıda terör lobisine savaş ilan etmişti. O zamanlar toptan adlandırılmadan parça parça olarak et lobisi, yaş sebze meyve lobisi olarak telaffuz ediyorduk ama ne yazık ki bunlar toptan gıda terörü ve teröristleri olarak adlandırılsa daha doğruymuş.

Bakan Çelik kıyma fiyatlarını 38 TL de sabit tutmak için her şeyi yapacağını deklare ediyor, bunun için önlemler alıyor ancak et lobisinin oyunları bitmek bilmiyordu. Gıda teröristleri giderek Bakan Çelik'i yalnızlaştırmaya ve pasifize etmeye başladı. Kendi ağzından duyduğum için rahatlıkla söyleyebilirim ki kabine içinde bile bazı bakanlar bu lobinin istediği yönde hareket etmektelerdi. AK Parti hükümetlerinin en iyi tarım bakanı diyebileceğimiz Faruk Çelik bir şekilde bu lobi (terörize olmuş grup) dahliyle kabine dışı kalıyor ve yerine ilk demecinde "Faruk ne yaparsa tersini yapacağım" diyen kişi bakanlık koltuğuna oturuyordu.

ZİNCİR MARKETLER KAOS MERKEZİ OLDU

Daha sonrasında Bekir Pakdemirli döneminde gıda fiyatlarındaki terörizasyon etten pazara da indi. Bir anda 80 kuruş olan patates 10 liraya çıktı ve ipin ucu o saatten sonra da kaçtı gitti. Kartelleşen zincir marketler palazlandı ve tekel oluşturdu. Sürecin sonunda fahiş gıda fiyatları gerçeği ile halkımız şu an karşı karşıya. İşin siyasi tarafına bakarsak, bu zincir marketler seçim zamanları yaklaştığında her nedense zamlı fiyatları körükledi. Bu da ayrı bir tartışma konusu. Oysa ki ülkemizdeki kartelleşme ve rekabet kanunları bu tip oligopol piyasa kurarak fiyatları belirleme işine giren tröst oluşturan firmaların hakkından gelebilecek sertlikte. Bir türlü çıkmayan ve TESK Başkanı Bendevi Palandöken'in yıllardır dile getirdiği perakende yasası da bu tip hormonlu büyüyen ve adeta halkı emen bir parazit haline gelen her türlü oluşumun önüne geçebilecek nitelikte.

AÇ GÖZLÜLÜK İN, ESNAFLIK OUT

Yazının başlığında olduğu gibi fahiş gıda fiyatlarının altında sadece yönetimsel eksiklikler veya gıda terör lobisi bulunmuyor. Olayın diğer bir boyutu da cafeler ve yiyecek sektöründe olan küçüklü büyüklü, lüks ya da salaş hemen hemen tüm işletmeler. Ülkemizde son yıllarda gözlemlenen yozlaşmadan bu tip işletme sahipleri de nasibi pek tabi ki aldı. Gidilen bir mekânda iki çay bir pastaya binlerce lira fiyat biçilmesi, basit bir menünün ederinden 5-6 katı fiyata sunulması bu tip fırsatçı işletme sahiplerinin kendini savunduğu gibi elektrik, su, kira gibi maliyetlerin artmasıyla doğru orantılı değil. Bu işin içinde açgözlü işletme sahiplerinin fırsatı ganimet bilmesi yatıyor. Kısacası aç gözlülük esnaflığın önüne geçmiş durumda. Çünkü herkes de ben en iyisine layığım ezberi hakim. Her şeyin en iyisine sahip olabilmek için fiyatları şişirme derdindeler. Çünkü esnaf öncelikle evine emlak götürmeyi amaçlarken, sosyal medya da iki reklam yapan işletme sahibi hiç yaşayamayacağı bir lüksün peşine düşüyor. İşletmecinin lüks yaşamının finansörü de tüketiciler oluyor. Yani masum ararsak bulmak çok zor.

KİŞİLİK ZAFİYETİ = AŞIRI TÜKETİM

Ve başlığın hakkını vermek gerekirse ne yazık ki tüketiciler de hiç masum değil. Son günlerde moda bir savunma var, nasılsa para biriktirerek ev ya da araba alamayacağım bari güzel yiyip içeyim. Bu düşünce, kusura bakmasınlar son derece anlamsız mantıksız ve özentinin, görmemişliğin savunması. Son yıllarda yaşanan fahiş gıda fiyatlarında tüketicilerin zombileşmiş şekilde tüketmesinin, mantıksız bir talep oluşturmasının da payı çok çok fazla.

VAHŞİ KAPİTALİZMİN AVENELERİ

Bu zombileşme nereden kaynaklanıyor dersek, düşük eğitim ve eskilerin tabiri olan irfan yani bilinç düzeyi, vahşi kapitalizmin dayattığı sen her şeyin en iyisine layıksın sloganı, insanı yarı tanrı haline koyarak tüketim kölesi haline getiren pompalama diyebiliriz. Eğitim, bilinç ve irfandan yoksun bir kişiyi manipüle etmek son derece kolaydır. Kişisel zafiyetlerini sanatla bilimle insanı hasletlerle gidermek yerine alabildiğine bir boşluk ve hiçliğe sürüklemek ve karşılığında sadece tüketerek var olmasını sağlamak bu zombi tüketicileri imal ediyor. İnsanlar ancak ve ancak kullandığı saat, kıyafetleri kadar birey olabildiğini düşünüyor. Kimse darılmasın gücenmesin aşırı tüketim kişilik zafiyetinin bir tezahürüdür. Vahşi kapitalizmin geldiği noktada tüm kavramları (aşk, sevgi, hayvan sevgisi, hümanizm, demokrasi, insan hakları, çevre vb vb) tüketimin bir aparatı haline getirmişken yarı cahil bıraktığı büyük bir kibirle inşa ettiği zavallı fanileri mi kullanamayacak.

YOZLAŞMA EŞİĞİ GERİDE KALDI

Ancak içtiği kahve ya da gittiği mekanla giydiği kıyafetle bir 'şey' olabilen insanlar müşteriyse, aç gözlü işletmeciler de bir çorbaya bin lira bir salataya 800 lira fiyat koyar ve müşteri sıkıntısı da çekmez. İşletmeciler, milyon avroya araba ev alırken bu kitle de geleceklerini havaya savurmuş olur. Sorunların aşılmasında zihniyetlerin değişmesi gerektiğini bu konuda da tekrar görüyoruz. Sezen Aksu'nun harika eseri Masum Değiliz şarkısını açalım. Hazır başlamışken de içinde Masum Değiliz dahil onlarca hit olan Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi albümü olan Gülümse albümünü dinleyelim. Zira ülkedeki toplumsal çürüme giderek çözümsüz bir noktaya geliyor. Ne yazık ki toplumsal yozlaşmada geri dönülemez eşiği geçtik ve 'Masum değiliz hiçbirimiz."

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.