Kasım ayındaki seçimlerin ardından başkan seçilen Donald Trump 20 Ocak günü koltuğuna oturdu ve önemli bazı kararlara imza attı. Şunlardan bana kalırsa en önemlisi ve ileride bize de örnek olabilecek olanı, Amerika Birleşik Devletleri'nde doğan kişilerin Amerikan vatandaşlığı hakkı kazanması kuralını anne babası Amerikan vatandaşı olmayanlar Amerikan vatandaşı olamaz olarak değiştirilmesi oldu. Böylece bizim Türkiye'yi küçümseyen sosyetik conconlarımızın karnı burnunda 8 aylık hamileyken Amerika ziyaretlerinin amacı boşa düştü. Türkiye birçok sistemsizliğin birçok kötü durumun yaşandığı bir yer olmasına rağmen başka ülkenin vatandaşı olmak için bir sürü şaklabanlık da yapılmamalı.
GENÇLERİMİZİ ÇIKMAZDAN KURTARMALIYIZ
Trump'ın aldığı ikinci karar da kaçak göçmenlerin ülkelerine iadesi bu haberin peşi sıra gelen haberlerde Amerika Birleşik Devletleri'nde sayıları 55 bin ile 80 arasında Türk vatandaşı da kaçak şekilde yaşıyormuş. Burada da aklıma çok sevdiğim kıymetli bilim adamımız Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın sözleri aklıma geliyor. Türkiye'de yaşanmaz yabancı ülkeye gideceğim diyen gençlere yönelik olarak Ortaylı: "Siz gideceksiniz de sizi kollarını açıp beklemiyorlar. Gitseniz aralarına da almayacaklar" evet gitmek isteyen birçok insanla karşılaşıyorum. Gitmek istemelerini de sebeplerini de anlıyorum. Ancak kendi kişisel donanımlarını uluslararası seviyeye çıkartmadan gitmelerinin zorluğu ve gittiklerinde sosyal hayata kabul edilmelerinin çetrefilliği de aşikar. Gençlerimiz yarım yamalak bir eğitimle, sıfıra yakın bir hayat tecrübesinin üzerine anlamsız bir öz güvenle yurt dışına çıkarlarsa harcanıp gidecekleri de sürpriz değil. Neden gitmek istedikleri konusunda da haklılık payları olması da işi çıkmaza sokuyor. Gençlerimizi gelecek kaygısından kurtarmak hepimizin görevi. Ülke de yaşananlar tecrübesiz ve hayata karşı doğal olarak kırılgan olan gençlerimizi umutsuzluğa sürüklüyor. Bu mental çıkmazdan gençlerimizi ve belki kendimizi de çıkartmalıyız.
GAZETECİLER KENDİNE ÇEKİ DÜZEN VERMELİ
Ülkede yaşananlara baktığımızda sıklıkla kötü olayların olduğunu görüyoruz. Buna rağmen başka ülkelerde yaşanan kötü olayları örnek verip eleştirmekten de geri kalmıyoruz. ABD'de yaşanan yangında birçok kendisini gazeteci olarak nitelendiren ve ekranlarda boy gösterenler yaşananların ABD'nin uyguladığı politikalardan ötürü Allah tarafından cezalandırıldığına benzer abuk subuk yorumlarda bulundu. Böylesine yorumlara itibar edilmemeli. Ve hatta ABD ile Türkiye'yi kıyasladılar ve alttan alta dalga geçmeye çalışarak bizde olsa yangının sönmesi bu kadar uzun sürmezdi gibilerinden ultra bilimsel saptamalarda da bulundular.
Kamuoyu önünde beyanda bulunan gazeteci, politikacı, spor adamı, sanatçı gibi kesimlerin öncelikle kahve ağzıyla konuşmamaları gerekir. Anlıyoruz, işin içindeyiz. İktidara veya muhalefete yanlamışsınız, ne olay olursa olsun iktidarın yandaşıysanız oraya, muhalefetin yoldaşıysanız oraya yontacaksınız da komik duruma düşmeyin.
Onlar gibi insanların komik duruma düşmeleri kişisel olarak zerre umurumda olmaz. Bu boş kişilerle dalga bile geçmem. Bir güç odağında karar verici olsam bu tiplerle santim iş de yapmam. Zira aptal dostun olacağına zeki düşmanım olsun düşüncesindeyim.
XXXXXX
Kartalkaya'da birçok insanımız can verdi. İhmali olanlar hesap vermeli ancak bu konudan da iç politika malzemesi çıkmasın. Yanlamış gazeteciler nekrofil gibi ölümler üzerinden, nemalandıkları odaklara göz kırpmasınlar. Kısacası gazeteciler başta olmak üzere toplumu etkileyebilecek herkes sağduyulu ve karakterli şekilde konulara yaklaşsın. Çünkü ülkeye dair umutları kırılan gençlere borcumuz var.