Akılalmaz dolandırıcılık yöntemlerine son zamanlarda maalesef bir yenisi daha eklendi.
Cami önlerinde, metro merdivenlerinde dilenenler, artık eskisi gibi kazanamadıkları için midir nedir, olayı farklı bir boyuta taşıdı.
Geçtiğimiz günlerde acele acele bir yere yetişmeye çalışırken, tam bir hastanenin önünden geçiyordum ki, yaşlı bir kadın yolumu kesti. Konuşmaya başlar başlamaz bir şeyler isteyeceğini anladım ama konuşmasını da saygısızlık etmemek adına kesmeden bitene kadar bekledim.
Gelinim dedi, torunum dedi, hasta dedi… Dedi de dedi…
Ve o anahtar kelimeyi kullanınca, maalesef her mağdur gibi ben de o tuzağa düştüm.
“Para istemiyorum kızım, evde açız, bana şuradaki marketten yiyecek alır mısın?”
Vurucu kelime elbette “Para istemiyorum” oldu.
Teyzeyle markete doğru yol almaya başladık. Kendisine yanımda çok fazla para olmadığını ama az da olsa bir şeyler alabileceğimizi söyledim.
Biri sokakta birilerinden yardım talebinde bulunuyorsanız, gerçekten buna ihtiyacı olduğu düşünürsünüz. Bu durumda, yardımda bulunduğu kişiden ne almasını isteyebilir?
Benim aklıma ilk, ekmek, peynir, zeytin, yumurta, yağ gibi çok temel gıdalar geliyor.
Gel gelelim, markete girdiğimizde durumun hiç de öyle olmadığını anladım. Teyze hemen her reyona girip sepeti doldurmaya başladığında, ortada gerçekten bir açlık durumu olmadığının ufak ufak farkına varmaya başladım.
‘Ufak ufak’ diyorum çünkü alışverişi tamamlayıp, marketten çıkana kadar ben de hala bir şeyler uyanmadı.
Ufak uyanışım işe yaradı da, teyzeyi, marketi yüklenip çıkmaması için ikna edebildim.
Kolum sakat diyen teyzenin o alışveriş torbasını alıp cengaverce çıkışını ise hayretle izledim.
Beş on dakika sonra dolandırıldığımı anlamamla birlikte, yetişmem gereken yere de yetişememiştim.
Bu zamana kadar “dilencilere” bile para vermeyen biri olarak bu tuzağa nasıl düştüğümü düşünürken, işte o anahtar sözcüğün buna neden olduğunu anladım: “Para değil yiyecek istiyorum!”
Böyle hassas bir meseleyi köşeme taşıma nedenim ise başkalarının da benim gibi bu tuzaklara düşmemesi.
xxxxxxxxxxxxx
Benim gibi birçok kişinin yaşadığı bu tür mağduriyetler, sosyolojik açıdan birçok sorunu da beraberinde getiriyor.
Birincisi, bu çürümüş sistemin, insan onurunu aşağılayıcı “dilencilik”in ortaya çıkmasına neden olması.
İkincisi, çalışmadan (iş bulamamak bunun dışında) geçinmeyi tercih eden asalak insanları yaratması…
Üçüncüsü de gerçekten ihtiyacı olanlara bile şüpheyle yaklaşmamıza neden olması…
Örneğin, acil durumlarda ihtiyaç duyulduğunda kimse kimseye telefonunu vermiyor.
İnsanız diyoruz ya hani…!
Başımıza her türlü şey gelebilir.
Cüzdanımız düşer, yolda kalabiliriz; şarjımız biter, karşı tarafa haber vermemiz gerekebilir. Veya aç da kalabiliriz, cebimizde beş kuruş para olmayabilir.
Gel gelelim, başkalarını aptal yerine koyduğunu sanan bu uyanıklar yüzünden “iyi” tarafımız yok olmak üzere.
Özet olarak, özellikle cami ve hastanelerin önünde bekleyen, sizi yoldan çevirip yardım talebinde bulunanlara karşı dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
Ekonomik olarak oldukça sıkıntıda olduğumuz bu günlerde elinizdeki paradan da olmayın…