Döviz kurlarındaki artışla birlikte, Türkiye son yıllarda en büyük hayat pahalılığını yaşıyor. Dar gelirliler çaresizlik içinde, ihtiyaçlarını en uygun fiyata karşılamanın derdinde. Marketlerde indirimli günleri kovalıyor, pazarı ise az buçuk düşüyor diye akşama bırakıyor. Adeta sinekten yağ çıkarıyorlar. En yoksul kesim ise pazarda çürük meyve sebzeleri kovalıyor.
Geldiğimiz durum vahametin de ötesinde...
Hal böyleyken özellikle kadınlar, bu hayat pahalılığında ikinci el ürünlere yönelmiş durumda. Bazı uygulamaları kullanarak ihtiyaçlarını en makul fiyatlarla karşılamaya ya da giymedikleri kıyafetleri, kullanmadıkları eşyaları satarak üç beş kuruş gelir elde etmeye çalışıyor.
Özellikle çocuk sahibi olup dışarda çalışamayan kadınlar evlerinden ürün satabilmek için çırpınıp duruyor. Hatta birkaç gün önce yol kenarında, torununun ayağına olmayan ayakkabılarını satan bir kadın görmüştüm. 5 -10 liraya satıyordu...
Geldiğimiz noktayı siz düşünün!
Bu uygulamalarda alt gelirli olduğu gibi markalı ürünlerini satan yüksek gelirli kadınlar da var. Ünlüler dahi ürünlerini buralarda satışa çıkarıyor.
Kadınlar için büyük kolaylık haline gelen bu uygulamalar, maalesef sapıklar nedeniyle kullanılamaz hale geldi.
Kıyafetlerini pazarlamak için modelliklerini de kendileri yapan kadınlar, bu sistem içinde çürümüş zihniyetlerin kendilerini tatmin etmek için "bulunmaz nimet!" alanları haline geldi.
Ve o kadar da cüretkârlar ki, ne bir utanma ne de bir korku var içlerinde.
Çözümü engellemek ama o kadar çoklar ki maalesef kadınlar bunlarla başa çıkamıyor.
Sokakta, pazarda, işyerinde, okulda yani her alanda erkeğin kıskacı içinde kalan kadınların artık tahammül sınırı tükenmek üzere.
Belli saatlerde sokakta ürkerek yürüyen, "bunu yaparsam hakkımda ne düşünülür" endişesiyle sürekli otokontrollü olmak zorunda olan, etek boyunu bile santim santim ölçer hale getirdiniz bizleri...
Çekin pis ellerinizi üzerimizden...!
İşte şikayetlerden birkaçı: