Hava Durumu

Sosyal medya, iyicillik tutumlarını baskılıyor!

Yazının Giriş Tarihi: 13.08.2022 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.08.2022 18:16

Ne salt ‘iyi’ ne de salt ‘kötü’ birey vardır.  (Bazı su götürmez tanımlar hariç) ikisinin de göreceli kavramlar olduğu gerçeğinden yola çıkarsak, kişiye keskin tanımlı sınırlar çekmek bir yanılgıdır. Avcı-toplayıcı dönemden bize geçen genetik miras ve bugün içinde olduğumuz vahşi kapitalizm, kişilerin eylemlerinde belirleyici olurken, hiçbir şekilde ‘saf iyi’ kalabilmemiz mümkün değil.

Birini totalde “iyi insan” ya da “kötü insan” olarak tanımlayabilmek için (bu tanımın bir ihtiyaç olarak ortaya çıktığını düşünüyorum) ağırlıklı olarak hangi duygularını ve eylemlerini harekete geçirdiğini iyi tahlil etmemiz gerekir.

Karakter oluşumunda öğrenilmişliklerin akabinde kişinin kendi tercihleri devreye girmeye başlar. Günlük pratikler bu anlamda oldukça önemlidir. Kişi, karar alma aşamalarında neleri, hangi duygu ve düşüncelerle tercih ediyor?

Her birey, içinde iyiyi de taşır kötüyü de; erdemi de erdemsizliği de; menfaati de fedakârlığı da…  Bir çiçeği ezip geçebilir de, avuçlarının arasına alıp koklayabilir de. Bir canlıya zarar da verebilir, onu yaşatabilir de… Yakınındaki kişinin bir problemine çözüm aramak için uğraş da verebilir; duyarsızlık da gösterebilir. Empati yapmak da bir tercihtir, onu yok saymak da…

Bunun gibi yüzlerce örnek, bizim tercihlerimizi belirler; dolayısıyla hayata hangi yönden baktığımız ve kendimizi nerede konumlandırdığımızla yakinen ilişkilidir.

Tercihlerimizi ve kararlarımızı belirleyen ise hayata kattığımız anlam ölçüsünde ve amaçlarımız doğrultusundadır.

Konuyu, Yaşar Kemal’in ölmek üzere olan eşinin başında ona söylediği sözle bağlamak istiyorum: "Thildacığım, sevgilim. Sana teşekkür ederim. Yaşadığımız bu güzel hayat için sana teşekkür ederim sevgilim. Korkma, sakın korkma. Biz namuslu bir hayat sürdük.”

xxxxx

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, bir olay, durum, kişi karşısında karar alırken iyicil ya da kötücül güçlerimizin hangisinin baskın olduğunu, iyicil/kötücül tutum ve algılarımızı psikometrik olarak ölçebileceğimiz ‘Üsküdar İyicillik ve Kötücüllük Ölçeği’ geliştirmiş.

Araştırmaya ülke genelinde yaşları 15 ile 69 arasında değişen bin 23 kişi katılmış. Bunların 765’i kadın (%74,4), 258’i erkek (%25,1).

En düşük ‘0’, en yüksek ‘140’ puanın alınabildiği ölçekte Türkiye, iyicil güçlerin kullanımında sınır puanın altında kalmış.

Araştırma, sosyal medya kullanımı çerçevesinde hazırlanmış. Aylin Tutgun Ünal, sosyal medyada günde 4 saatten fazla zaman geçirilmesinin iyicillik tutum ve davranışlarını baskıladığını ve azalttığını vurguluyor ve kontrolsüzlüğün en çok yayıldığı mecranın TikTok olduğunu belirtiyor.

Araştırma sonucuna göre, iyicil güçlerimizin pekiştirilmesine ihtiyaç olduğu sonucuna ulaşılmış. Dürüstlük, sözünde durabilirlik, hesap verebilirlik, aşkın bir güce sığınabilirlik, empati, sabırlılık, çile çekebilirlik, erdemlilik, adil ve hakça paylaşım kaygısı, karşılıksız sevebilme, iyilik yapabilme, bu iyicil güçlere örnek olarak gösterilmiş.

Sosyal medyada 4 saatten fazla zaman geçirilmesinin nelere yol açtığını, Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal şöyle açıklıyor:  “Bu durum, disinhibisyon dediğimiz aşırı öfke, aşırı mutluluk, aşırı alınganlık gibi duygu ve davranışlarda aşırıya kaçma durumunun harekete geçmesiyle açıklanabilir. Sosyal medyanın özgür ve kontrolsüz doğası bir süre sonra kişilerde aşırıya kaçmayı ve duygusal kontrolsüzlüğü ortaya çıkartıyor. Akabinde kişiler kötücüllük güçlerini baskılayamadıklarında, linç /iptal kültürü olarak ifade ettiğimiz kişileri ve kurumları toplumdan yok saymayı hedefleyen kötü niyetli paylaşımlar zincirinin de bir parçası haline gelebiliyor.”

Ünal, özellikle TikTok kullanıcılarının günde 1 saatten fazla sosyal medya videolarını hazırlama, paylaşma ve aldıkları etkileşimi takip etme davranışlarında bulunduklarını söylüyor: “Bu yüzden kontrolsüzlüğün en çok görüldüğü sosyal medya mecrası TikTok olarak karşımıza çıkıyor.  Kullanıcıların aşırı duygular barındıran videolar çekmesi ve duygusal kontrollerinin azalması iyicillik tutum ve davranışlarını baskılıyor. TikTok, toplumsal kural ve ahlaki davranışlar bütününden bir anda sıyrılıp aşırı kontrolsüz videoların servis edilmesiyle disinhibisyon (kontrolsüzlük) etkisini yayıyor. Duygularını iyicil güçleriyle besleyemeyenlerde bir süre sonra kötücüllük kendini gösteriyor. Kısa videolar aracılığıyla yayılan olumsuz duyguların ve kötücüllüğün yayılım hızı olumluya göre 5 kat fazla.”

Ünal, sosyal medyayı 1 saatten az kullanmanın iyicillik güçlerimizi desteklediğini, gündemi takip etme, faydalı içerikler paylaşma, sosyalleşme gibi ihtiyaçlarımızı karşılarken 4 saat sınırına dikkat etmemiz gerektiğine vurgu yapıyor.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.